Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Aralık '08

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

Yerli malı haftası ve tutum

Yerli malı haftası ve tutum
 

yomra da bir ilkokulda yerli mallar haftası kutlaması


YERLİ MALI HAFTASI ve TUTUMLULUK (12-18 Aralık)

İlkokul da yerli mallar haftası kutlamıştık 40 yıl önce… Her öğrenci evden ülkemizde yetişen bir sebze meyve ya da kuruyemişi alıp getirmişti okula. Neydi amaç ; bizlere yurdumuzda yetişen yerli özbe öz yerli mallarımızı sevdirmek , aşinalık kazandırmak idi. Başarılı oldu mu sizce ? Belki bizim 68- 78 kuşaklarına evet. Ama bizden sonra yetişenler için Özal kuşağı diyorum özellikle farkında bile değiller. Angarya olarak algıladılar bu etkinliği.

İşte bu kuşak için varsa yoksa ithal mallar. Kot mu lazım–onlar jean diyorlar- illaki Diesel olacak Levis olacak halbuki bu kotların kumaşı yani amerikan sığır çobanlarının giydiği pantolonların kumaşları denim denilen bu kumaş çokuluslu tekstil devlerine bile ülkemizden gidiyordu. Kayseri Orta Anadolu mensucat fabrikası bunlardan bir tanesi diğeri de Çerkezköyde olmalı. Bunlara mal yetiştiremiyordu düne kadar. Yani 20 $ a mallettiğimiz blue jeanler Amerikan markası olunca birden fiyatları 200 $ a çıkıyordu. Bu ayakkabıda da böyleydi diğerlerinde de.İlk yazımda belirtmiş olduğum gibi yerli üreticimiz neden işsiz kaldı ? Çiller iktidarında AB uğruna gümrük duvarları tek taraflı olarak kaldırıldı. Tüketiciler ithal mallara alıştırıldı yavaş yavaş. Unutuldu onların sanayicisinin bu malları üretmek için devletlerinin destekleyici politikalar uyguladığı. Varsın kötü olan sanayici kendisini düzeltsindi.

Size Rusya Federasyonunda çalışan bir arkadaşımın bu yaz geldiğinde söylediklerini aktarayım: Otomobiliyle yokuş aşağı yol alırken araçların neden hızlandığını anlayamadığını söyledi. Zaten potansiyel enerjinin kinetiğe dönüşmesinden dolayı araç yüksekten aşağı inerken hızlanacağını , ilave gaza gerek olmadığını biliyorduk da bilmediğimiz veya unutmuş olduğumuz ise tasarruf yapmaktı. Petrolümüz boldu ya.

Sonra Rusya’da çalışma arkadaşının 2 adet gömleği olduğunu ve hafta içinde değişimli olarak onları giydiklerini , gırgır olsun diye aynı gömleği hiç çıkarmadığını söylediğinde ise aynı desen ve renkte olduğunu söylemişti. İkincisi her sene hatta 6 ayda bir cep telefonu değiştirdiğimizi ima etti. Arkadaşım rusların ellerinde 10 yıl öncesinin hantal cep telefonlarının hala kullanımda olduğunu bozulmadıkça değiştirmediklerini de ekledi.

Bazı marketlerde gördükçe kahroluyorum : İthal meyveler , sebzeler , kuruyemişler, çaylar, hayvan mamaları , kedi köpek kumları , havyarlar. Bizim ülkemiz bu kadar zengin değildir. Bizde yetişebilen sebze, meyvelere, çaylara vs. ödenecek dövizimiz yoktur.

İşte şimdi araba duvara toslamıştır zaten . Aşağıda yeralan tablo 1. den yanlış ithalat politikaları sonucu 6 yılda dış borcumuzun ikiye katlandığını görebilirsiniz.

Yıllar

DBSx106

İBSx106

TOPLAM BORÇx 106

2003

$ 145, 790

$ 130, 260

$ 276, 050

2004

$ 160, 800

$ 167, 200

$ 328, 000

2005

$ 168, 700

$ 182, 400

$ 351, 100

2006

$ 205, 500

$ 178, 900

$ 384, 400

2007

$ 247, 200

$ 219, 200

$ 466, 400

2008*

$ 284, 000

$ 213, 600

$ 497, 600

Tablo 1: Toplam dış ve iç borç stoğunun DBS , İBS yıllara göre değişimi. (DBS 2008 6 aylık , İBS 10 aylık rakamları alınmıştır.)

İşte bizler yeni yetişen kuşaklara bu tasarruf ve yerli malı eğitimini veremezsek , kıymetini idrak ve takdir edemezler elimizdeki varlık ve değerlerimizin. Ve sonunda kölesi oluruz yabancıların. Çocuklarımızın , torunlarımızın geleceğini ipotek altına almaktan utanıyorum.

Bakınız M.Kemalin 1. İktisat kongresinde söylediği sözleri : “ekonomik bağımsızlığını kaybetmiş uluslar başkalarının kölesi olmağa mahkumdur ”

Market ya da pazarda 869 barkodu ile başlayan yerli malları tercih edelim dövizimiz dışarı kaçmasın, vatandaşımız da işsiz kalmasın.

60 ‘lı yılların sonlarında küçük birer çocuk iken bizimle birlikte yeni yetişen bankaların tasarrufu teşvik için verdikleri çeşit çeşit kumbaralar vardı. Önce İş bankasının verdiği döküm olanları sonra da teknoloji gelişip plastik ortaya çıkınca çeşitli hayvan şekillerinde yapılmış olanları. Birden fazla bankada hesap açtırıp ya da torpil bulmağa çalışırdık sahip olabilmek için. Sonra da bayramlarda toplanan harçlıklardan veya bakkal -pazar dönüşü kalan bozuklukları tırtıklayıp kumbaraları doldururduk. Hayallerimiz ise genellikle bisiklet , oyuncak , kitap gibi masumane idi. Kolay sahip olmak yoktu. Herşeyi ebeveynimizden beklemek de yoktu. Yaz tatillerinde çalışıp biriktirdiklerimde dahil olmak üzere bisiklet için 4-5 yıl beklediğimi hatırlıyorum. Kolay elde edilemeyenlerin değerini söz etmeme gerek yok sanırım.

Bu topluma 1914 yılında üzerinde yırtık çullarla kuru ekmekle savaş kazandığımızı unutturmayalım. Bunlar olmalı tutumluluğun bayrakları. Sayın Hayrettin Karaca ‘dan başka bayraktarı yoktur tutumluluğun. Sn. Karaca olanakları olmasına rağmen üzerindeki kazağı yamamaktadır. Bunu sırtı açık olanlara karşı içine sindiremediği için reddetmektedir. İşte Sn. Karaca gibi liderlere ihtiyacı vardır tüketim toplumlarının. Tokat gibi vursun suratlarına yamalı hırkaları. Afrika da yiyecek bulamadığı için çamurdan kurabiye yapan çocukları gördükçe bizimkileri utanır mıydı yurtdışından pasta , çikolata , köpek maması havyar getirmeğe.

Günümüz emperyalizmi tüketimi pompalamak için çeşitli araçlar geliştirmişlerdir. Bunlardan biri de plastik kartlardır toplumu kanser gibi saran. Uyuşturucu gibi toplumun her katmanına alıştırılmış olan bu plastik kartlar tutumluluğun düşmanı olduğu gibi kişinin olmayan parasını harcama olanağı verir. Yurtdışında yapılan bir araştırmaya göre 2 denek grubundan birine nakit diğerine kredi kartı verilmiş borsada yatırım yapmaları için. Ellerinde kredi kartı olan denekler diğerlerine göre 2 kat daha fazla risk almışlardır. Toplumumuzun lükse alıştırılması teşvik edilmesi sonucu tüketici kredileri ve kredi kart borç miktarı 100 milyar doları geçmiştir.Tüketici kredileri 81, 492, 000, 000 YTL artış hızı % 24 kredi kart borçları 32, 708, 900, 000 YTL % 27.2 Toplam 114, 200, 000, 000 YTL , 76 Milyar $ Bu da gerçek GSMH ‘nın % 15 ‘ine tekabül etmektedir. Korkulması gereken bir rakamdır. ( Türkiye için gerçek GSMH kavramını ayrı bir yazımda açıklayacağım) Kurlar baskı altında olduğundan gerçek rakamlar açıklananların yarısıdır. Yani devlet büyüklerimizin 8-10, 000 $ diye açıkladığı kişibaşı GSMH değerleri 4-5, 000 $ , GSMH da 900 değil 600 milyar $ seviyelerindedir.

Gelelim bize verir talkımı kendi yutar salkımı devlet idarecilerimiz… Her sene yenilenen bazıları 500, 000 YTL tutarındaki zırhlı makam arabalarımız.… Taburlarda tugaylarda komutanların köşkleri ve makam odaları için harcanan harcırahlar. Kendi zevklerine göre 7 yılda bir dekore edilen Cumhurbaşkanlığı köşkü . Okulda öğrenci , hastanede hasta donarsa donsun. Tugay binası dekore edilecek ya. Koğuşta erat üşürse üşüsün soğuk suyla yıkansın önemli değil. Bu son söylediğime bizzat 1989 senesinde Sivas’ta askerlik yaparken şahit olduğum için üzerine basarak söylüyorum. Tugay içinde ve Kayseri de inşaat için keşif yapmamız istenmişti. Bunun için birer mimar, makine , elektrik, inşaat mühendisi erat görevlendirildi. Tam 3 ay keşif yaparak sivas garnizonu ve kayseri’de incelemede bulunduk . İç mimar arkadaşımızda tugay binasında idi. Biz terhis olacağımıza yakın hala soğuk suyla yıkanıyorduk koğuşu söylememe gerek yok. İç mimar arkadaşımıza sordum ödeneğin çıkıp çıkmadığını verdiği cevap şuydu: o zamanki parayla 2, 400, 000, 000 TL ödenek gelmişti Ankaradan bunun 1/3 askeriyenin imaretine 2/3 ise köşk için ayrılıp kullanılmıştı bile.

Ta Osmanlıdan bu yana teamül değişemiyordu bir türlü. Toyota fabrikası kuruluş yıllarında bizim yöneticiler Japonyadaki fabrikaya gitmişler inceleme ve eğitim amacıyla . Birgün fabrikadan yemeğe dışarı gitmeleri gerektiğinde bakmışlar davet veren müdür ve yardımcıları hepsi bir arabaya doluşmuşlar. Hayret içinde sormuşlar makam arabanız yok mu diye. Genel müdür hariç yok diye cevaplamış japon meslekdaşları. Herkesin kendi olanaklarıyla gelmek zorunda olduğunu söylemişler.

Ya İstanbul Büyükşehir belediyesinin bahar aylarında yaptığı savurganlığa ne demeli. Birkaç yıldan bu yana her bahar 3 milyon adet laleyi sırf göz zevkimiz için 20 gün sonra çöpe atıyoruz. Tanesi 1 YTL den 3 milyon YTL demektir. Hani sembolik yerlere dikilebilir ama kusura bakmayın sayın Başkan 3 milyon YTL savuracak kadar da zengin değildir bu halk. Her sene değiştirilmesi için müteahhitlere ihale edilen kaldırımlara ne demeli dünya üzerinde başka bir ülke var mıdır acaba her yıl kaldırım söken şehir ? Kanalizasyonlar , drenajlar islah edildi mi? Tüm şehrin arıtma tesisleri tamamlandı mı ? Gecekondu sorununu mu çözdünüz ? Şehrin altyapısı tamam mı ki sıra ona geldi. Balık baştan kokar diye atasözümüz. Baştakiler böyle yapınca ayaktakilerden ne beklersiniz.

Tutum sadece parada değil zaman ve eşyada da olmalı. İnsanların parasını, malını , eşyalarını , zamanını ve sağlığını gerektirdiği gibi korumak ve kullanmasına tutumlu olmak denir. Tutumluluk hiçbir zaman cimrilik demek değildir. Tutumlu insan eşyasını, malını düzenli ve temiz kullanır. Zamanını boşuna harcamaz. Kendisine ve çevresine yararlı işlerle geçirir gününü. Böylece kötü alışkanlıklardan da kurtulur mutlu ve özgüvenli olur. Yalnızca kendimize ait olanı değil, elektriği, suyu, yiyecekleri, kamuya ait olan eşyaları ve de bize ait olmayan eşyaları bile kendimizinmiş gibi özenle korumalıyız. Tutum ve yatırım, ülkeler için çok önemli bir konudur. Çünkü devletler de gelirleriyle giderlerini dengelemek zorundadır. Bir devlet eğer gelir ve giderlerini iyi ayarlarsa; gelir kaynaklarını iyi yatırımlarda kullanırsa kalkınır, zenginleşir ve hiçbir devlete bağımlı kalmaz.

Unutmayınız her alacağınız 869 barkodu ile başlayan yerli malı bir işsize iş kapısı açacak , dışborcumuzun da azalmasına neden olarak doğru kaynak kullanımını sağlayacaktır.

Boşa yanan her lamba , bekleme (on pozisyon) pozisyonda bırakılıp kullanılmayan her elektrikli cihaz , açık bırakılan veya damlatan her musluk geleceğimizin karanlıkta kalması demektir.

 
Toplam blog
: 7
: 2057
Kayıt tarihi
: 13.10.07
 
 

Hani o cumartesi okula gidilen dönemlerden 78 kuşağıyım. Olaylara seyirci kalmayan , irdeleyen , ..