Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Eylül '10

 
Kategori
Haber
 

Yerli Virjin "Durgadun Abla'nın"; yağı, tuzu, suyu içinde

Yerli Virjin "Durgadun Abla'nın"; yağı, tuzu, suyu içinde
 

Onun bir adı da “ İyi huylu Virjin”

“Huysuz”’ u tanıdık, hepimiz biliyoruz. Bütün küfürlerin yakasını o açar. Bulaşmadığı, yerin dibine sokmadığı insan kalmamıştır.

Bizim iyi huylusu olanının adı, Burak İşeri. Yıllar yılı mahalli TV’lerde, bütün festivallerde, Bartın’lıların yaşadığı Almanya’larda sahneye kadın kılığı ile çıkar. Bartın’ın mahalli şivesi bozulmasın, unutulmasın, hatırda kalsın diye sahnelerden inmez.

Onun için bizim Virjin’imiz iyi huylu olanından. Ağzına vur, lokmasını al! Oturmuş, Bartın’la, tele - röportaj yapıyoruz: Karşımızda Burak Bey ( Durgadun Abla)

“ Alo, Napıp duruyosuy, iyi misiy bakay?

“ İyiyiz deyom. Sen de eyi misiy?”

“ Deyve bakay, keyifler senden yana mı?”

Burak Bey, kadın kılığında sahnelerde, Bartın şivesini konuşur. Bu yıl yanına, “Durdu” diye bir komşusunu almış. Telefonlaşma sırasında öğreniyoruz bunu.

Burak Beyi deştik biraz. Bu işlere nasıl başladı diyerekten. Bartın şivesini kapmak için aylarca köylerde misafir kalmış. O gün, bu gün sahnelerden inmiyor. Bir nevi yerli Virjin. Yağı, tuzu, suyu içinde. Ve de kendi halinde. Ama tesirli.

Hiç tiyatro eğitimi almamış bizim Durgadun Ablamız. Bartın ve Alman TV’ leri biliyor kendisini. Daha ulusal TV’ler keşfetmemiş. Onlar, skeç diye, arkadan ittirmeli ve dürtmeli kahkaha makineleriyle takviyeli, komedi skeçleri yayınlıyor ya. Dostlar başına.

Böylesi değerleri bilmek ve tanımak için, yurdu gezmek gerek. Nerde onlarda o yüksek anlayış ve de vazife şuuru?! Hangi birileri yurtta bu yönde taramalar yaptı? Anadolu, sanatçı adayları ve değerlileriyle kaynıyor. Hiç tabi. Onun için de güldürü skeçleri sıfır oluyor. Yazık!

Açın Google’u. “Durgadun Abla “ diye tıklayın. Karşınıza, sesiyle birlikte kendisi gelir. Video’da dinleyebilirsiniz.

Bartın Belediyesi görev vermiş kendisine. Ramazan boyunca skeçler yazıyor ve sahnede oynuyor iki kişi. Halkı güldürüyor.

Maksat, Bartın şivesi unutulmasın, yaşatılsın, değer kazansın, tanınsın. Sahneden bir bölüm şöyle:

Durgadun Abla: Hayırlı Ramazanlar. Neydi eski Ramazanlar! Anatmakla bitmez. Saymaknan bitüremerüz. Sahur vakitlerine gada oturup tombala oynamala, üç daş oynamala, şakalaşmala mı dersiyiz. Şimdi nerde o eski günleee. İşte biz galduk Durgadunnan, Durdu. Biz gidesek, öte yanda neslimiz bitiyaa.

Durdu Abla: Ağba neyçün öle deyesuy bakay. Allah gecinden vesin. Tağa yaşımız ney, başımız ney, oncam kendiyi üzme bakay!

Durgadun Abla: Öle deme bakay, zaman geçiya. Bi vasıy, bi yoksuy, ömür dedüğüy neki, gaşınan göz arası ay inam! Ne demiş türkü sözünde “Ömür dediğüy şey, bitecek kadar az mı?” Eh, az olmaz mı ya, günler geçiyala, haftala geçiyala, ayla, hatta yılla su gibi geçiyala. Zamanın önüne mi geçiliya?

Durdu abla: Ah benim düşünceli ağbam. Gız nelleden geliya algıya seniyy. Bircük ağbam benim.

Durgadun Abla: Bayrama hazırlıkları tamamlallım. Su böreği, beyaz baklava, yaprak sarması da edelim. Sen cövüzleri döv. İşimiz çok hayırlısıynan misavirle de gelüle.

Burada neşelenmek için Durdu Abla, arkadan fon müziğiyle maniler söyler: Kedi çıktı meşeye / Kıır kıtır gevşeye / Sesiy seday çıkmaya / Sıkışa mı galdıy köşeye.

Burada devreye Durgadun abla girer ve : “Şimdi sıkuçturun seni köşe. Töbe töbe. Nebetsüz olduy ay inam sen. Bu ney buncam laf.

Bir mani de ben atıvaray Davul çala bayramdu / Herkes sağa hayrandu / İki gövül bir olunca / Samanlıkla seyrandu Durdu Abla: Gız ağba sen biliyosuy, maşallahıyva vallahi. Nazar değmesin inşallah

Durgadun Abla: Neyse bırak şimdi maniy. Sahura “gulaklı makana” yapalım eccük. Canım çok isteye. İyi olu, yumuşacık. Dur mani atıvaran sağa:

Akşamdan pilavı pişirdim / Gene karnımı şişirdim / Çok mani diyecektim amma / Defteri yolda düşürdüm / İşte geldi gidiyor / Mutlu günler bitiyor / On bir ayın sultanı / Bize veda ediyor / Güneş açar yaz olur / Kaya dibi saz olur / Yarime gül diyemem / Gülün ömrü az olur / Ata bindim eğerli / Benim yarim değerli / İnşallah kavuşuruz / Buluşuruz temelli / Su gelir aka aka / Taşları yıka yıka / Gözlerim görmez oldu / Yollara baka baka / Irmak baştan bulanık / Sevdadan bağrım yanık / Allah kula vermesin / Zor oluyor ayrılık.

Bu tele-röportajımızla, ses makinesine kaydediyoruz: “ Bak, ne güzel oldu bu mani işi. Aşama su böreği, beyaz baklavayu öncelinken yapalım Bizim oğlanın gınasını hayırlısıynan edelim. Ondan sonra ,düvün ederüz.”

“Ne güzel. Aşam oturayken patlak da ederüz, gözel olur. Amanın aşama Ümmü Ağba, tarhana çorbası da edelüm. İyi oluyo. Bıldır yuka yaptıyduk, eccük ısladın derim.” Ne güzel, bu deyişler hiç bitmez.

Fakat, bu nostalji konusunda, araştırmacı gazeteci dostumuz, eski Tic. ve San. Odaları Genel Sekreteri Erkan Aşcıoğlu’nu dinleyelim. O, her şeyi özetleyiverdi telefonda:

“ Yaşadığımız topluma olan görevlerimizi yerine getirebiliyorsak eğer, sevgiyi, dostluğu, güzellikleri paylaşabiliyorsak eğer, duygusallığın, manevi değerlerin kültürün insan yaşamındaki üstünlüğünü kavrayabiliyorsak eğer, davranışlarımız ve insan ilişkilerimiz ile örnek bir yapıya sahip isek eğer, geçmişten geleceğe uzanan yaşam köprüsünde yürürken bizden sonrakilerin de görebilecekleri bir iz bırakabiliyorsak eğer, hizmetin ve sevginin güzelliği elbetteki içimizdedir. O zaman, “uzun ve ince bir yolu” boşuna yürümüyoruz demektir” Ne kadar da haklı sözler değil mi?

Evet. Bu “nostalji Bayrağını,” Bartın sevdalısı “Durgadun Abla” dan alıp, yola devam edecekler çıkacaktır. Uğraşların arkasında bu var zaten!

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..