Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Şubat '13

 
Kategori
Sosyoloji
 

Yeşil Cami'nin sevdalıları

Yeşil Cami'nin sevdalıları
 

İslam üremeyi de teşvik eden bir din. Üstelik bir tane olmasın diyor. Ama aranızda nikâh olsun diyor. İster siz bir yol bulup bu anlayışı bulduğunuz modele uydurun, isterseniz bu anlayışa uygun bir model bulun. Ayrıca eşlerin (partnerlerin) arasındaki ilişki boyutlarıyla ilgili sınırlayıcı ya da yasaklayıcı bir hüküm yok. Yani aslında dindeki beraberlik anlayışında kavgayı gerektiren bir durum yok. Ama görüyoruz ki İslamiyet’te namus ve ahlak ciddi kavga nedeni. Din razı edin, anlaşın, nikâh kıyın beraber olun diyor.

Çağlar değişiyor. Anlayış ve düşünceler de değişiyor. Bu günkü aşk ve beraberlik ilişkilerimizi peygamber zamanının karı koca ilişkileri gibi algılayamayız. Elbette o günlerden farklı olacak. İslam’da zina yasak. Bir de sizi zinaya götüren yollardan uzak durun diye öğüt veriliyor. Belki yolu yöntemi bilinmiyordu ama eski zamanlarda cinsellik daha fazla yaşanıyordu. İnsanların birkaç tane karısı, cariyesi vardı. Olmadı esir pazarından bile alıp geliyordun. Savaşlarda ölen erkeklerin karıları ondan ayrılıp ötekine varıyordu.

Çağlar öncesinde evlilik ve diğer ilişkiler neredeyse serbestti ve bugünkü gibi sınırları, yasakları yoktu. Onaylamadığımız beraberlikler bile oluyordu. Yalnız bu tek taraflı bir serbestlikti. Erkek için var olan ilişki cenneti kadın için yoktu. Ama işte o da sonuçta bu anlayış sayesinde birinin karısı oluyor, o savaşta ölünce bir başkasının şeklinde fazlasıyla cinsellik yaşıyordu. Yani şikâyet etmesine gerek yoktu.

Bildirmek istiyorum ki sizlerin sıkılarak okuduğunuz, beni halkımın gözünde küçük düşüren bu tür yazıları affedersiniz uçkurumuzun keyfine yazmıyoruz. Yani tık rekoru kırayım ya da sanal tatmin yapayım diye değil. Ben farklı bir siyasetçiyim. İnsanlarımızın her konusu beni ilgilendiriyor ve bu konularda da çok büyük sorunlarımız var. Yazılarımız normal düşünce ve anlayışların dışına çıkıyor. Ve bilin ki ne kadar çizgi dışına çıkıyorsam o kadar doğru şeyler yazıyorum. Çünkü bizler asıl şimdi minderin dışında güreşiyoruz. Ve minderin dışında güreş olmaz.

Evet, çağlar öncesinde ve İslam’da cinsel hayatta daha fazla serbestlik vardı. Yalnız sanırım Müslümanlar “sizi günaha götüren yollardan uzak durun” mealli ayetlere uyma konusunu abarttılar. Oysa İslam’ın yasakladığı şey zina idi. Asıl ben diyorum ki cinsel hayatı bu günkü yasaklı şekle getiren din değil, onur ve buna bağlı sahiplik duygusu. İşte bu, dinin öğütleriyle birleşince bu hal aldı.

İslam öncesinde ve İslam’da savaş ve zaruret hallerinde dul kalan kadın bir başkasının ikinci, üçüncü karısı oluyordu. Yani dul yaşamıyordu. Burada ölmüş dahi olsa kocama karşı bunu yapamam demiyordu. Çocuklarım var onları büyüteceğim demiyordu. Çocuklarım var, bana yakışmaz demiyordu. Yani bu anlayışlar İslam’dan ziyade Türklüğün eseri gibi.

Ama bir yandan da eski Türklerde de benzer serbestliğin olduğunu görüyoruz. Keza Osmanlı’da. Daha düne kadar babalarımız, dedelerimiz ikişer üçer karı alıyorlarmış. Onlar şimdi sapık mapık diye bizi eleştiriyorlar. Üç karısı olan adam niye sapıklık yapsın ki. Biz sümüklü Zehra ile 60. yastık yılımızı kutluyoruz. Yani günümüzde kadın ve erkekler cinsellik mağduru ve haklılar. Otel odası kaçamaklarına kimse kızmasın. Bizler ahlaksız değil mağduruz.

Bir de bunun üzerine kör gözleriyle ayetleri iyi okuyamayan yobazın uydurmaları ve bunun paralelinde aile meclisi kararı ile namus temizleme, namus nedeniyle öldürülen karılar, sakallının nefret dolu bakışı… O kadar tırsıyoruz ki tuvalette affedersin şeyimizi tutmadan aptestimizi yapıyoruz.

Biz erkekler hadi neyse, kadınlara ise resmen işkence yapılıyor. Ayının birine veriliyor, sevmeyi bilmez, öpmeyi bilmez, ayrılamaz, gidemez… Zaten daha kırkına gelmeden içi geçiyor, arzuları buruş buruş. Yaşamıyor ya, kimse yaşamasın, o da bu saçma anlayışın savunucusu oluyor. Resmi nikâh, tek kadınla evlilik, komşunun oğluna bakarsan öldürürüm. Üç bin yıl önce yaşamış affedersin bi b…k bilmeyen dünyalı seks ve cinsellik konusunda milenyum çağı prof’undan daha akıllıymış.

Bir kadının bir erkeğe ait olması gerektiği şeklinde bir anlayış da dinde yok. Yalnız din bu beraberlik serbestliğini (nikâh şartıyla) erkek merkezli yapmış. Sonuçta dört karı alıyorsunuz, kadınlar da ona buna kuma gidiyor ama silah zoruyla götürmüyorlar. Yani kadınlar için de onu bırak bunu al serbestliği var.

Hem dine inanıyorlar hem dinin gereğini yapmıyorlar. Din dört dediyse vardır bildiği. Benim çıkardığım sonuç kimseye sen 60 yıl bir adamın karısı olacaksın demiyor. Bence burada belirleyici saçma Türk gururu. Bana ait, benim malım. Pastayı buradan yapıyoruz, kremasını da töre ve yobazın saçma sapan ayet yorumuyla döküyoruz.

Bir de marifetmiş gibi İslamiyet aslında dört demiyor da… Sen ne diyorsun be adam! İslamiyet’ten önce bırak dördü, on dörttü. Bu anlayışın batı ile alakası yok. Adamın bir karısı/kocası var ama on tane de sevgilisi var. Ya onlar da yolunu bulmuş. Bizdeki bu gurur-namus formatı dünyada yok. Bence Türk’ün kişilik yapısıyla alakalı. Türk’ün Müslüman’ı da başka türlü. Arap üç tane beş tane alıyor bir şey yok. Türk karısını pencereden bakıtmıyor. Sorun Türk’ün saçma gurur ve namus anlayışında. Adam eşinden ayrılıyor, diyor ki benden ayrıldın ama çocuklarımın anasısın, yine başkasıyla olamazsın. Ya da diyor ki benden ayrılamazsın, vururum seni. Türklük ve Müslümanlıkla cinsellik ve sek kelimelerini yan yana kullanamıyorsun.

Türk erkeği için kadın hele de çocuğu varsa bildiğimiz kadın değil, kutsal bir varlık. Madem öyle bu kutsal varlıkla nasıl yatağa giriyorsun? Tekkeye koyalım, ya da heykelini dikelim. E sen böyle görüyorsun ama böyle gördüğün kadın yoldan çıktığı zaman ya da fuhuş mafyasının elinde yastıkları nasıl kucaklıyor bak. Yani sen kadını nasıl görürsen gör o sadece kadın. Köpek yavruluyor doğru erkek köpeğe koşuyor. Burada bir kutsallık yok ki. Kadınlar da aynı kafada. Benim erkeğim bana ait. Eski zaman kadınları salaktı o zaman. Bunların içinde ana sultan hatta evliya denilen kadınlar bile vardı. Keza belki Yunus’un Mevlana’nın bile ikişer üçer karısı vardı.

Yani dememiz o ki sen istediğin kadar bana ait de, sakla, kıskan, nehirler akmaya devam eder. Arzular, ilişkiler bir yolunu bulur. Kimini umum evden, kimini otel odalarından toplarsın. Senede yüzlerce kadın namus nedeniyle öldürülüyor. Onlar kaçabilenler ve sonunda ölüm olduğu halde gidiyorlar, görüyorsun. Hepsini fuhuş mafyası mı kandırıyor? Ördüğün duvarlar hiçbir şeye yaramıyor, sayın yobaz üfürmeli Türk. Her şeyin değişmez bir şekli vardır. Sen bu şekli kabul etmiyor kendi şeklini dayatıyorsun. İnsan kadın olsun erkek olsun arzuları olan canlı bir varlıktır. Bir kadın anne değil önce kadındır. Senin icat ettiğin kadına ben kadın bile diyemiyorum. Çocuk doğurmuş diye yok saygı, kutsallık… Böyle biriyle nasıl yatağa giriyorsun şaşıyorum.

Tanrının yarattığı kadın ve erkek dışında ikinci bir kadın ve ikinci bir erkek tip var ortada. Tanımlayamıyorum, anlatamıyorum. Çocuklarımın babası dediğin adam benim için bir erkeği ifade etmiyor. Böyle birisinin dudakları değil eli öpülür. Böyle birini sevgili olarak düşünemezsin. Aşna fişne imkânsız. Bunu ben hastalık olarak düşünüyorum. Eli eline değen kadının eli ölünceye kadar bir başka erkeğin elini tutamaz. Böyle bir dünya görüşlü yok. Ne geçmişte olmuş, ne de günümüzde var. Sadece bu topraklarda adına Türk denilen bir neslin icadı. Sadece bununla kalsa yine iyi. Karısı/kocası başka kadınlarla/erkeklerle de bir araya gelemez, oturup kalkamaz, konuşamaz.

Bu, Türklere özgü gurur ve sahiplenme duygusunun yobaz din anlayışıyla, törelerle yoğrularak oluşmuş bir hastalıklı beyindir. Sözde okumuşlar kimi çevreleri tutuculukla gericilikle suçluyorlar. E sizler de aynısınız. Bacağınızı açmakla modern mi olduğunuzu sanıyorsunuz. Beyniniz kapalı olduktan sonra çıplak gezseniz ne yazar. Şu kendine modern diyen erkeğin karısına meraba desen kim bu adam der.

İslamiyet’ten önce Türk yaşayış ve motiflerine baktığımızda aslında işte kadınların kapanması, geri plana atılması, eve hapsedilmesi, cinselliğin yasaklanması diye bir şey yok. İslam dini ile birlikte arap adetleri artı Anadolu uygarlıklarından kalma anlayışlar insanlarımızın kafasında kadın, cinsellik ve namus konularında saçma sapan bir anlayış ortaya çıkarmış. Dünya ileri gittikçe biz eski anlayışlarda takılıp kalmışız. Merak ediyorum eski Türklerde sevgilisine kaçtı diye bir kız aile meclisi kararı ile öldürülür müydü? Yani böyle bir örnek var mı? Tabii ki yobazlar her çağda olabilir, bunlar istisna.

Yani hiç dine laf atmayın. Ayrıca dinin izinsiz ilişkiyi yasaklamasının belki de bizim bilmediğimiz hikmeti var. Hem doğru zaten. Al götür dereye, öyle şey olur mu? Kimsin nesin, izni var mı belki tehdit ettin, insanlarda öldürücü bir kıskançlık var belki bu nedenle kötü şeyler olacak… Yani dinin zinayı yasaklaması mantıklı. Anlaşın, herkes bilsin, hem birbirinizin rızası hem de diğer insanların rızası… Bunu izin alma olarak değerlendirmemek lazım. Din zinayı yasaklıyor, ilişkiyi değil. Bakmayı değil, gezmeyi, oturup kalmayı değil. Kadınla erkek bir arada oldu mu illa bir şey mi olması gerekiyor. İnsanlar birlikte yaşarlar, kadını eve hapsetmek ne demekmiş.

Dindeki uygulamayı eleştiriyoruz ama bence bizim anlayışımız daha geri. Tek eşli resmi nikâh savunucusu modern Türk’ün yobaz dediği sakallı kadar aklı yok. Dikkat edilirse dindar kadınlar dul yaşamıyor hemen evlenmenin yolunu arıyorlar. Bizim sözde modernler ise kurumuş pınar gibi 50 yıllık kocası Halis efendinin kahvaltısını verdikten sonra doğru torun sevmeye.

Bu konudaki yazılarımız devam edecek.

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..