Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Ramazan İlker Erdoğan

http://blog.milliyet.com.tr/ilkerdeep

20 Eylül '16

 
Kategori
Sinema
 

Yeşil Gözlü Dev'den bize kalanlar

Yeşil Gözlü Dev'den bize kalanlar
 

Güle güle güzel yüzlü, temiz kalpli "ADAM"


Aslında, çok uzun süredir ara verdiğim blog yazmaya daha önce geri dönmek istiyordum ama gündemin yoğun trafiği yüzünden, zaten herkesin konuşmaktan ve düşünmekten yorgun hatta belki de bıkkın olduğu konular hakkında yazmak istemiyordum.

Uzun süredir ülkede olan bitenler hakkında bir kaç kelam etmek istediğim halde bu isteğim, bir şeyler yazıp çizmenin gitgide anlamsız gelmeye başlaması yüzünden sürekli erteleniyordu.

Bunun da temel bir kaç sebebi var. Ülkemiz her zaman dünya ve memleket meselelerine kafa yoran, düşünen, sebep-sonuç ilişkisine göre analiz yapan, bilgi ve birikime önem veren, vicdanlı kişiler için zor bir yer olmuştur. Hele son bir kaç yıldır artık her şey birbirine karıştı. Sözüne, düşüncesine, duruşuna güvenebileceğimiz, dün söylediğinin bugün tam tersini söylemeyen, tavırlarında tutarlı olup savrulmayan kişiler çok azaldı.

 Lafı bu kadar uzatmamın sebebi ise ülkede hafta sonu yaşadıklarımız. Bir devrin yakışıklı prensi ve genç kızların sevgilisiyken kendini başka bir insana dönüştüren halkın derdini kendine dert edinen, bunu da sanatıyla geniş kalk kitlelerine anlatan TARIK AKAN'I kaybettik.
Tüm hafta sonu boyunca, uzun yıllardır filmlerini izlediğimiz,sanki artık evimizdeki bir yakınımız gibi hissettiğimiz TARIK AKAN hakkında ne kadar az şey bildiğimizi de fark ettik. Vefatının ardından onunla ilgili hemen her şeyi öğrendikten sonra bunları tekrarlayıp okuyanları sıkmak istemiyorum. Asıl anlatmak istediğim ise onun filmlerinin, hayatıma dokunduğu noktalar ve bunların bende oluşturduğu duygular.

Onunla ilgili ilk anılarım, 7 yaşında küçük bir çocukken izlediğim ve hayal meyal hatırladığım Canım Kardeşim filmiydi (filmi daha sonra izlemiş olsam da ilk izlediğim zamanki duygu ve düşüncelerim çok net değil) Filmle ilgili aklımda kalan tek şey çaresizlik duygusuydu. Çocuk aklımla çok anlayamadığım ancak bir ağabeyin kardeşi için neler yapabileceği ve ailenin nasıl bir şey olduğu hakkında öğrendiklerimdi. Çok küçük olmama rağmen filmde Tarık Akan'ın kardeşi için yaptıklarını göz yaşlarıyla izlediğimi hatırlıyorum.

Daha sonraları, bende iz bırakan 2. film ise rahmetli anneannemin, o çıktığında herkesi susturduğu Emel Sayın'ın da oynadığı Mavi Boncuk filmiydi. Anneannem yapısı itibariyle çok sert bir kadın olmasına, pek gülmemesine hatta şarkı söylediğini bile görmememize rağmen büyük bir Emel Sayın hayranı oluşuna, onun şarkılarına zevkle eşlik etmesine ve filme sanki o da içindeymiş gibi tepkiler vermesine çok şaşırmıştım. Filmdeki YAKIŞIKLININ Emel Sayın ile aşkını göz yaşlarıyla, ekibin kalanıyla olan muhabbetlerini ise kahkahalarla izlediğimizi hatırlarım.

Biraz daha büyüyüp okul hayatına girince zevkle izlediğimiz Hababam serisini hala aynı zevkle izlemek hayret vericidir benim için. Orta okuldayken, bir gün beden eğitimi dersinde bir mevzu oldu ve sınıfça sıra dayağı yemiştik. Dayağın öncesinde olağan azarımızı yerken, adını şimdi hatırlayamadığım öğretmenimizin, sınıfın yaramazlarından birinin "biz okulun Hababam sınıfıyız" lafını duyunca bize söylediklerini ise hala hatırlarım. Bize: "Siz Hababam sınıfını boşuna izlemişsiniz, hiç anlamamışsınız. O filmlerin sonunda daima hayatla ilgili önemli dersler vardır, o filmlerin vermek istediği ders haylazlık, saygısızlık değil iyi insan olmaktır." demişti. O andan sonra filmleri başka bir gözle izlemiştim. Filmlerdeki Damat Ferit karakterini; ışıl ışıl gözlerinin içi gülerken, her türlü haytalığı yapmasına rağmen söz konusu arkadaşları olunca onlar için her şeyi yapmasını duygulanmadan izlemeyenimiz var mı?

Tüm bu filmler gibi onlarcasını özellikle de Maden filminden sonraki oynadığı toplumsal sorunların işlendiği filmleri göz önüne aldığımızda, toplumun her tabakasına hitap eden, emeğin en yüce değer olduğunu yaptığı filmlerle her fırsatta bize tekrar tekrar hatırlatan bir sanatçıydı Tarık Akan.
Tam bu noktada, artık yazının neden yazıldığına gelebilirim. Başta da belirttiğim ülkenin genel hal ve gidişinden dolayı içimdeki karamsarlık bulutları hafta sonu biraz dağıldı. Onu anmaya gelenlerin söyledikleri, daha önemlisi Muhsin Ertuğrul Sahnesi, Teşvikiye Camii ve Bakırköy'de toplanan binlerce insanın onu niye bu kadar sevdiğini tekrar görmek ülkeye dair umutlarımı tekrar yeşertti. Çok da yalnız olmadığımı fark ettim. Benim gibi düşünen, aynı şeyleri dert edinen hala geniş bir kalabalığın toplanmasına vesile olan Tarık Akan gibi bir değere sahip olmanın bu ülke için nasıl bir şans olduğunu fark ettim.

Son olarak; ülkedeki hemen her eve bir filmiyle girmiş, filmlerinde herkesin kendinden bir şeyler bulduğu sanki evimizin bir parçası olan YEŞİL GÖZLÜ DEV'e Allah'tan rahmet ve ülkemize de baş sağlığı dilerim. Sen ailemizden biri gibiydin ve biz seni çok sevdik be FERİT ABİ...

 
Toplam blog
: 10
: 528
Kayıt tarihi
: 25.09.09
 
 

16 Temmuz 1980, İstanbul doğumluyum. Anadolu Üniversitesi İşletme Bölümü mezunuyum. İSMEK'in açtı..