Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Kasım '10

 
Kategori
Kitap
 

Yeşil Peri Gecesi / Ayfer Tunç

Yeşil Peri Gecesi / Ayfer Tunç
 

Yeşil Peri Gecesi / Ayfer Tunç


Yazar Ayfer Tunç'tan okuduğum ilk kitap "Yeşil Peri Gecesi"

Yazarın daha önce yayınlanmış olan "Kapak Kızı"nın devamı niteliğindeki kitapta, son derece güzel ve çekici bir kadının güzelliğini sermaye olarak kullanarak hayattan intikam almak için soyunması konu ediliyor.

Oldukça travmatik, okurken sık sık bu travmayı siz de ruhunuzda derinden yaşıyorsunuz.

Bir tükenişin hikayesi.

Hikaye anlatılırken, dönemin sosyal yapısına, iktidarın ve modern toplumun ikiyüzlülüğüne değiniyor yazar. Şebnem'in özellikle ailesi ve annesi ile olan hesaplaşması kitabın bütününe hakim.

Okuduktan sonra sizde iz bırakan kitaplardan. Modern toplum eleştirisi, tokat gibi yüzünüze çarpıyor.

Ayfer Tunç, romanında yaşananlara “ölümcül çürüme” teşhisini koyarken 80 sonrasını ve bugünü dönemsel olarak şahane anekdotlarla anlatıyor.

“Pimi çekilmiş bir el bombası” gibi olan Şebnem’in hikâyesinde kimler yok ki: Yeteneksiz ve “hayatı sadece aşağı inen bir merdiven” olan koca, köküne kadar milliyetçi olup kendi dilini bilmeyenler, her şeye el koymaya alışmış bir emniyet müdürü, laiklikten muhafazakârlığa geçmeye çalışanlar, sınıf atlama telaşındaki tutunamayanlar…

Kitaptan kısa alıntılar....

<> <> <> <>

“Bizde itiraf yoktur.
Bizde itiraf eden huzur bulmaz.
Bizde itiraf demek, suçumuzun her bir ayrıntısının hücrelerimize yapışması demektir.
Biz itiraf edersek unutamayız.
Biz oysa unutmak isteriz, olmamış gibi yapmak.
Biz mecbur kalırsak tövbe ederiz hemen ardından unutmak için, suçumuzu da öyle fazla sayıp dökmeden üstelik. (Allah biliyor nasıl olsa, ayrıntılarla onu meşgul etmeye ne lüzum var?)
Bizim tarihimiz unutarak gömdüğümüz günahlarımızın tarihidir. Kurcalayıp durmayın. Eski defterleri açmanın ne faydası var canım?
Biz dolaylı insanlarız, bizde yalanlar ve gerçekler arabesk motifler gibi iç içe geçer.
Bizim milli ikilimiz suç ve ceza değildir.
Bizim milli ikilimiz suç ve nisyan’dır.
Süleyman amcanın elinde en uyumlu milli ikilimiz vardı. Rakı şişesiyle kehribar kavun.”

<> <> <> <>

"Benim için üzülme."
"Üzülüyorum... senin için... kendim için... insan kalmak niye bu kadar zorlaşıyor ki her geçen gün?
"İnsan kalmak hep zordu. İnsan, kendine insan dediğinden beri zordur insan kalmak, yeni bir şey değil bu."
"Doğru... ama insan, gene de zamanın insanı daha çok insan yaptığına inanmak istiyor."

Umut sadece bir an değildir, bazen bir süreç de olabilir. İşte oldu. Umutla dolu zamanlar vardır hayatta böyle, yeniden doğuş anları, sahiden doğuş.

<> <> <> <>

Arafta doğanlardanmış o. Bir tarafında hayat, diğer tarafında ölüm ırmağının aktığı bir köprüde dikilip, neyi beklediğini bilemeden geçmiş ömrü, iki tarafa da meyledemeden. İkisinden birinin coşkun sularına atlayamadan.

Daha bacak kadarken, hayat nedir? Diye düşünürmüş. Neden bir şeyler yapmak gerekiyor hayatta? Okula gitmek, ders çalışmak, adam olmak neden şart? mesela kediler niye adam olmak zorunda değil? Yiyecek için paranın gerekli olmasını bir türlü anlayamazmış. babasına sorarmış. “Kedilerin, köpeklerin, kuşların yiyecek için para kazanması gerekmiyor. Bizim niye gerekiyor?” Sabırla anlatırmış babası. “Çünkü biz insanız. İnsanlar bir araya gelirler, toplumu meydana getirirler, çalışırlar, para kazanırlar, kazandıkları parayla yiyecek alırlar.”

Bu cevap iyice aklını karıştırırmış. “ama yemek yemezsek ölürüz. İnsanların ölmesi kötü bir şey değil mi?” “işte onun için para kazanmamız lazım. Ölmemek için.” “ama kediler kazanmıyor...” babası başa çıkamazmış Ali’yle. Bütün sevecenliğine rağmen kestirip atarmış. “Büyüyünce anlarsın. Hadi şimdi yaz bakalım : Ali okula gel.”

Büyümüş, ama anlayamamış.

Okul dönüşü, pencerenin önüne oturup iyi niyet sokağı’ndan gelip geçenlere, işinden evine dönenlere bakarak hayatın çok yorucu bir şey olduğunu düşünürmüş. Yaşamak zorunda olmayı aklı almadığı için dehşete düşermiş yaşamaktan. Annesi onun gözlerindeki ezeli melankoliyi okurmuş, çok üzülürmüş. “Dertli mi doğdun oğlum sen?” dermiş. “Bunları düşüneceğine, sen de çıkıp sokakta oynasana normal çocuklar gibi!”

Normal çocuklar. Bu yüzdenmiş annesinin yaşadığı müddetçe, Ali’ye her gün temiz, ütülü bir mendil vermesi. Oğlunun varlığında, ne olduğunu bilmediği bir şeyin doğuştan eksik olduğu kanısındaymış, suçlu hissediyormuş kendini.

<> <> <> <>

Saate baktım. Eve geleli üç saatten fazla olmuş. Üçüncü mesajın tam sırası.

Başka türlü olamazmıydı?"

Soru eki mi bitişik olmalı. Ayrı yazarsam gözüne batar. Scotland Yard'da filan mesleki görgü bilgi artırma kurslarına katılmış, kendisine, lazım olan İngilizceyi iyi kötü kıvırmıştır Uluç müdürüm. Ama Türkçesi zayıftır. Hem köküne kadar milliyetçidir bunlar, hem kendi dillerini bilmezler. Ayrı yazarsam cümlede bir tuhaflık olduğu hissine kapılır. Anla yerini bulmayabilir. Eğer dilbilgisi sağlamsa (değildir ya) hoşlanmaz. Bu türden iktidarlı ilişkilerde kadınca marifetlerin dışında, kadının erkekten daha iyi bildiği bir şey olmamalıdır. Olsa bile kadın asla belli etmemelidir. İktidar her yerdedir, her andadır. Sözcüğün içinde, anlamın kenarında, doğasında, dilbilgisinin ayrıntısındadır.."

<> <> <> <>

Yazar Ayfer Tunç, Türk Edebiyatının yetiştirmiş olduğu en iyi yazarlardan biri ve "Yeşil Peri Gecesi" müthiş bir kitap, okuyanda derin izler bırakacağı kuşkusuz.

 
Toplam blog
: 563
: 8587
Kayıt tarihi
: 30.03.10
 
 

Kişisel gelişim uzmanıyım. Yaşam Koçu, İlişki Koçu, NLP Uzmanı ve Eğitmeni, Kuantum Yaşam Koç..