- Kategori
- Sağlıklı Yaşam
Yeşil yaprakların faydaları, karbonhidratların zararları ve...
Yine zor kalktım, her yanım çok ağrıyordu. Ama nasıl olduysa, bir iki lokma kahvaltı ile iki fincan çay ve bir kupa kahveden sonra Boğaz'a inip yürüyüş yapmaya karar verdim. :) Arabayla Ulus'tan inip Arnavutköy civarında park ettim. Önce sola doğru Bebek'e kadar gidip başladığım noktaya geri döndüm ve sonra Kuruçeşme'ye kadar gittim. Oradan da geriye dönerek arabaya geldim. Kulağımda mp3 çalar, tempoya uygun müzikler, güneş.. ve aynı zamanda bir esinti. Hoş, iyi oldu doğrusu, haftada en az üç kere yapmalı.
Metrocity'de Ramiz'e gitmeye karar verdim evde salata yapmaya çok üşeniyorum. Çok da sevöiyorum salatayı, mecburiyetten yemeye çalışıyorum. Eve yakın bir sokakta nasılsa bir yer bulabilip arabayı parkedip yürüdüm. Metrocity Ramiz'in salataları sanki diğer Ramizlerden daha iyi bana göre... Belki bilirsiniz salata deyince özellikle yeşil yapraklar, hem de koyu yeşil yapraklar çok önemli. Mevya sebze salatanın barsakların çalışmasına faydası bir tarafa (gerçi bana etki etmiyor :(:(, yeşil yapraklardan kolorofil alıyoruz. Bu madde vücudumuzdaki oksitlenmeleri yok etmek için çok gerekli. Hapları da var, Spirulina gibi. Japon denizlerindeki bir tür yosunndan elde ediliyor, büyük bir protein kaynağı aynı zamanda.
Hap yerine gerçek yeşilliklere dönecek olursa; ben maydonoz, dere otu, tere, roka gibi kokulu şeyler yiyemiyorum. Fibrolmiyalji yazısında yazdığım gibi koku, tat, ses herşey bana fazla gelir... Marul, top salata, kıvırcık, yeni moda olan mor renkli kıvırcık... bunları yiyebiliyorum yeşillerden. Çevremde oturanlara bakıyorum, köfte tabaklarının üstü tepeleme maydonoz dolu. Zevkle yiyorlar.
Kahvaltılarda maydonoz yiyenler de biliyorum, başta annem gibi. Tere, roka falan da genelde insanlarımız tarafından çok tüketilir.
Bunları düşününce şöyle bir çıkarım yapıyorum; toplumumuzun fazlaca tükettiği karbonhidratların (tatlı-tuzlu hamur işlerinin) zehirli etkilerini, fazla tükettikleri yeşillikler nötrlüyor olmalı. Güzel... ancak yine de karbonhidrattan uzak durulmalı (ama adım başı pastane, fırın.... dışarı taşan dayanılmaz güzel kokular... insan içeri girmemek için kendini zor tutar ya da tutamaz):
Karbonhidratların (özellikle yüksek glisemik indeksi** olanların) Zararları:
1- Obezite'den belki de daha önemli olarak
2- Hipoglisemi ==> İnsülin direnci ==> Şeker hastalığı
** Glisemik indeksi (GI) yüksek olan besinler rafine un, şeker ==> Yani bilumum tatlılar, kekler, pastalar, börekler.... Çok hızlı biçimde kan şekerinizi yükseltir, 1-2 en fazla 3 saat sonra hızla düşürürler, kanınızda şeker çok düşmüş olur, baygınlık geçireyazarsınız, tekrar tatlıya saldırırsınız.. Kısır döngü olur.... Tatlıları, hamur işlerini yersiniz yersiniz ama hala açsınızdır.... Bunlar acıktırır işte, az önce dediğim gibi kan şekerinizi önce hızla yükseltir hemen sonra feci düşürür. Yukarda 2. maddede göstediğim gibi diyabet hastalığına giden yolun başıdır bu...ve de obezite tabii bu kadar tatlı yenirse ne olur? Ek yapayım: ekmek de tatlıdır bu bakımdan. Karbonhidrattır, glikoza dönüşür, sporla, egzersizle harcanmayan glikozlar da yağa dönüşür bel ve göbeğinize yapışır.
Yapmam gereken işler listesine baktım... Daha kaçmamalıyım. Bir iki aydır kaçtığım kolonoskopi için arkadaşım da olan doktorumla konuşup gün belirledik. Haftaya salı :(
Şu yazı işlerini bitirip ya da kesip, thy sayfasına bilet için bakmalıyım, dayım hasta...