Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Haziran '12

 
Kategori
Sağlıklı Yaşam
 

Yeşil yaprakların faydaları, karbonhidratların zararları ve...

Yeşil yaprakların faydaları, karbonhidratların zararları ve...
 

Yine zor kalktım, her yanım çok ağrıyordu. Ama nasıl olduysa, bir iki lokma kahvaltı ile iki fincan çay ve bir kupa kahveden sonra Boğaz'a inip yürüyüş yapmaya karar verdim. :) Arabayla Ulus'tan inip  Arnavutköy civarında park ettim. Önce sola doğru Bebek'e kadar gidip başladığım noktaya geri döndüm ve sonra Kuruçeşme'ye kadar gittim. Oradan da geriye dönerek arabaya geldim. Kulağımda mp3 çalar, tempoya uygun müzikler, güneş.. ve aynı zamanda bir esinti. Hoş, iyi oldu doğrusu, haftada en az üç kere yapmalı.  

Metrocity'de Ramiz'e gitmeye karar verdim evde salata yapmaya çok üşeniyorum. Çok da sevöiyorum salatayı, mecburiyetten yemeye çalışıyorum. Eve yakın bir sokakta nasılsa bir yer bulabilip arabayı parkedip yürüdüm. Metrocity Ramiz'in salataları sanki diğer Ramizlerden daha iyi bana göre... Belki bilirsiniz salata deyince özellikle yeşil yapraklar, hem de koyu yeşil yapraklar çok önemli. Mevya sebze salatanın barsakların çalışmasına faydası bir tarafa (gerçi bana etki etmiyor :(:(, yeşil yapraklardan kolorofil alıyoruz. Bu madde vücudumuzdaki oksitlenmeleri yok etmek için çok gerekli. Hapları da var, Spirulina gibi. Japon denizlerindeki bir tür yosunndan elde ediliyor, büyük bir protein kaynağı aynı zamanda.

Hap yerine gerçek yeşilliklere dönecek olursa; ben maydonoz, dere otu, tere, roka gibi kokulu şeyler yiyemiyorum. Fibrolmiyalji yazısında yazdığım gibi koku,  tat, ses herşey bana fazla gelir... Marul, top salata, kıvırcık, yeni moda olan  mor renkli kıvırcık... bunları yiyebiliyorum yeşillerden. Çevremde oturanlara bakıyorum, köfte tabaklarının üstü tepeleme maydonoz dolu. Zevkle yiyorlar.

Kahvaltılarda maydonoz yiyenler de biliyorum, başta annem gibi. Tere, roka falan da genelde insanlarımız tarafından çok tüketilir.

Bunları düşününce şöyle bir çıkarım yapıyorum; toplumumuzun fazlaca tükettiği karbonhidratların (tatlı-tuzlu hamur işlerinin) zehirli etkilerini, fazla tükettikleri yeşillikler nötrlüyor olmalı. Güzel... ancak yine de karbonhidrattan uzak durulmalı (ama adım başı pastane, fırın.... dışarı taşan dayanılmaz güzel kokular... insan içeri girmemek için kendini zor tutar ya da tutamaz):

Karbonhidratların (özellikle yüksek glisemik indeksi** olanların) Zararları:
1- Obezite'den belki de daha önemli olarak
2- Hipoglisemi ==> İnsülin direnci ==> Şeker hastalığı

** Glisemik indeksi (GI) yüksek olan besinler rafine un, şeker ==> Yani bilumum tatlılar, kekler, pastalar, börekler.... Çok hızlı biçimde kan şekerinizi yükseltir, 1-2 en fazla 3 saat sonra hızla düşürürler, kanınızda şeker çok düşmüş olur, baygınlık geçireyazarsınız, tekrar tatlıya saldırırsınız.. Kısır döngü olur.... Tatlıları, hamur işlerini yersiniz yersiniz ama hala açsınızdır.... Bunlar acıktırır işte, az önce dediğim gibi kan şekerinizi önce hızla yükseltir hemen sonra feci düşürür. Yukarda 2. maddede göstediğim gibi diyabet hastalığına giden yolun başıdır bu...ve de obezite tabii bu kadar tatlı yenirse ne olur? Ek yapayım: ekmek de tatlıdır bu bakımdan. Karbonhidrattır, glikoza dönüşür, sporla, egzersizle harcanmayan glikozlar da yağa dönüşür bel ve göbeğinize yapışır.

Yapmam gereken işler listesine baktım... Daha kaçmamalıyım. Bir iki aydır kaçtığım kolonoskopi için arkadaşım da olan doktorumla konuşup gün belirledik. Haftaya salı :(

50 yaşından sonra her 5 senede bir yapılması gerek kolonoskopinin. Bu gibi şeyleri artık insanı hafifçe bayıltarak (genel anestezi değil yani) yaptıkları için hiç bir şey hissetmiyorsunuz. Ama önceki gün hazırlık berbat. Kolonoskopiden bir önceki gün normal kahvalı edilip, sonra sadece berrak kompostolar, çorbalar, meyva suları içilecek. Akşam da dünyanın EN KÖTÜ TADA SAHİP İLACI (FLEET SODA) içilecek.. Bir kabus. Abartmıyorum, hele tat ve kokuları fazla alan benim için feci:(  Geçen sefer bu korkunç ilacı zorla içmiş (2x90 ml idi galiba) üstüne kutularca karışık meyva suyu içmiştim... Sonra hepsini çıkarmak durumunda kaldım. Karışık meyva suyunun (ki severdim o akşama kadar) tadı o ilacın tadı ile birleşti, bundan sonra karışık meyva suyu içemem... Pavlov'un klasik koşullanma kuramında olduğu gibi, arka arkaya gelen o iki tat (iki uyaran yani - "stimulus"), öğürme isteği getirdiğinden uyaranın biri ortamda çekilse bile (o ilacı almayıp sadece meyva suyu içsem) bile kusarım herhalde. Pavlov'un meşhur deneyinde --okul bilgilerinizden anımarsanız-- zil çalmayla birlikte et verilmesi köpeğin ağzının sulanmasına neden oluyordu. Bu defalarca yapılıp hayvan koşullandıktan sonra, et verilmeyip sadece zil çalındığüında bile köpeğin ağzı sulanıyordu.
Bu sefer IXEM denen ilaç denenecek. 2X250 ml demez mi doktor!!!! Kendisi içmemiş, ama bunalrın hepsi kötü dedi... Ve bu geçenkinin kaç katı hacimde... Bilemiyorum.. Ama sizi yıldırmamayım, kaçmayın bundan, sağlık için gerekli. İlacın tadını çok da fena bulmayanlar da var...

Şu yazı işlerini bitirip ya da kesip, thy sayfasına bilet için bakmalıyım, dayım hasta...

 
Toplam blog
: 17
: 1233
Kayıt tarihi
: 09.09.07
 
 

2011 Şubat'tan beri çalışmıyorum. 30 sene çalıştım. Üniversitede, özel sektörde, serbest olarak....