Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ekim '12

 
Kategori
TV Programları
 

Yeşim’in ruhu Lale Devri’ni rahat bırakmıyor

Yeşim’in ruhu Lale Devri’ni rahat bırakmıyor
 

Geçen hafta Serenay Sarıkaya’nın diziden çıkmasıyla Lale Devri dizisi haftaya damgasını vuran yapımlardan biriydi.

Herkes yazdı çizdi en çok Lale Devri eleştirisi yapan ben ise yazmadım. Çünkü bir önceki bölüm sonunda verilen fragmanda gözümü, aklımı tırmalayan sahnelerin olduğu bölümü görmeden yazmak istemedim.

Yani herkesin kaleme aldığı Yeşim’in vedası ve Serenay Sarıkaya’nın sesinden daha önemli ayrıntılar vardı benim için.

Zira Sarıkaya ilk kez bu dizide şarkı söylemedi aylar önce yine böyle umutsuzluğa düştüğü bir dönemeçte kendi sesiyle söylemişti. O günde gündemde en çok konuşulan konuydu Seranay çıktı, çıkıyor, öldü vs ama hiç sesiyle alakalı konuşulmamıştı. O zamanda bu kızın sesi güzeldi şimdi övenler o zaman neredeydi diyesim var ama demeyeceğim.

Fakat şunu diyeceğim şimdi değişen ne oldu da herkes Yeşim sever oldu?

İşte işin sihirli formülü de bu…

Bu dizinin Topraklı, Topraksız, Laleli, Lalesiz ana karakteri Yeşim idi. Dizinin temel taşı en başından beri oydu.

Toprağın diziye dâhil olmadan önceki bölümlerine geri dönülürse yani ilk bölümlerine dizinin Lale ile başlayan ilk bölümlerine dizinin temeli Lale gibi görülse de öyle olmadığını Yeşim’in temel karakteri oluşturduğunu anlayabiliriz.

Ancak ne var ki Lale döneminde de, Lale’den sonra da, Toprak diziye dâhil olduğunda da Yeşim’e biçmek istedikleri rolü seyirci sevmedi.

En başından beri Yeşim’e taviz veren başta Çınar olmak üzere herkes bu ilişkinin alt temelinin tetikçisiydiler. Ancak ne var ki senaryo sağlam temellere oturmadığı için seyirci bu ilişkiyi onaylamadı.

Öyle ki bu onaylamayış dizinin reyting tablosuna kadar yansıdı. Show TV’de yerlerde olan dizi Fox’a geçti Fox’da Lale’nin ölümüyle yeni bir dönemece giren dizi yine kendini toparlamadı. Ve bunun üzerine yan komşularından Toprak karakterini diziye dâhil ettiler.

 Yerlerde sürünen dizi Toprak karakteriyle bir anda yükselişe geçti. Seyirci Toprak-Çınar birlikteliğine daha sıcak baktı.

Yani temelde Çınar-Yeşim ( enişte-baldız) ilişkisi olacak olan dizi bu kabullenmeyişle bir anda seyir değiştirdi, tek başına bir Yeşim kaldı.

Bunun üzerine Yeşim karakterini sürekli dizinin aşısı olarak kullandılar.

Ama istedikleri asıl şey herkesin Yeşim’i anlaması, Yeşim’in aslında bir âşık olduğu tüm bunları yaparken aşk masumiyeti içinde yaptığının seyirciye kabulünü sağlayabilmekti.

Yeşim her şeyiyle masum küçük bir kız çocuğu, ilk o gördü, ilk o sevdi, elde edemedi ölümü seçti ve bitti.

Bunu yaşarken beceremediler, son iki bölümde tüm suçların sorumlusunu Yeşim yapıp intihara kadar getirdikleri eşikte ardında kalanları vicdana bağlayıp akladılar Yeşim’i.

Yani her iki ara çizgide de vicdansız olanlar ardında kalanlar oldu Yeşim’in.

Oysaki dizi senaryosu en başında oturduğu temel içinde ilerleseydi izleyici ile bu kadar çelişki içinde kalmayacaktı.

Yeşim karakteri toplum değerleri ile örtüşmeyen bir ilişkinin ardına takılırken kendi sorgusunu hiç yapmadı saplantılı bir karakter olduğuyla kaldı.

Yeşim’i ölüm eşiğine getiren süreçte de bu temanın üzerinde hiç durulmadı. Oysaki dizinin asıl konusu  baldızın ablasının evliğine olan tecavüzüydü. Ve dizinin hiçbir aşamasında bu yüzleşmeye gidilmedi.

Böyle bir durum hiç yokmuş gibi davranıldı. Sanki Yeşim ablasının ölümüyle eniştesiyle bir ilişki yaşamış gibi gösterildi. Aksine Yeşim ablasının yatak odasında eniştesini gözlerken de bu ilişkiyi istiyordu.

İçinde sorgusu olmayan bir senaryoyu seyircinin onaylanmasını beklemek hayalciliktir. Doğru sorgu, doğru kurgu, karakterlerin kendileriyle yüzleşmeleri izleyicinin kabulünde terslik yaratmazdı. Ki örnekleri mevcut yapımlar ortada. Ama ısrarla bu yönde ilerleyen kalemler asıl ret edilen gerçekten uzak kalıp seyircinin gözüne gözüne soktukları için baldızı-Yeşim’i kabul ettiremediler. Ne yazık ki dizi ilerlerken başaramadıklarını Yeşim’in ölümüyle başardılar.

Hem seyirciyi, hem diziden bihaber olup son bölümlerle diziye dâhil olan dış gözleri, hem dizide kalan karakterleri katil kim sorusunun içine mahkûm edip çıktılar. Tüm bunların sonunda da…

Özetle şimdi herkes Yeşimci oldu…

Çünkü Yeşim bu dizinin yaşarken aşısıydı. Ölümünden sonrada bu aşı uzun süre kullanılacağı için bu haliyle bırakıldı.

Hani deniyor ya Yeşim devri bitti Lale Devri’de biter. Yeşim’in ölüsü üzerinden toparlarlar diziyi emin olun. Senaristlerimizi birçok konuda eleştirsem de bu konuda pek maharetlilerdir.

Bir Toprak’ı öne çıkarırlar bir Yeşim’in ölüsünü bir ileri iki geri reytinglerini korurlar. Yeşim yaşarken yaptıkları gibi takii yeni seyrini oturtana kadar.

Üstelik daha Yeşim’i aklama operasyonları da tamamlanmadı.

Yeşim’in masumiyeti ince ince seyirciye nakş edilecek işin içinden ter temiz pürü pak çıkartılacaktır.

Zaten çok uzun zaman önce başlanan bu temizlik Toprak karakterinin içi boşaltılarak çoktan yapılmaya başlanmıştır bile.

Gelenekçi dürüst Toprağımız kendini bıçaklayan eski eşine yardım etmek amacıyla nikâhında olduğu kocasına Çınar’a yalan söyleyip hastanelere koşmuş, yetmemiş evine gidip çorbalar yapmış vs.vs.

Yine aynı geleneklerine bağlı Toprağımız Çınar’dan boşanıp başka bir ailenin yanına sığıntı gibi yerleşmiş ve o ailenin Ahmet’i ile evlilik oyununa girmiştir. Yani nikâh yok ama dışarıya karşı düğünle nikâhlıymış havası verilmiştir.

Ama aynı gelenekçi kızımız çevre nikâhlı olduklarını sanırken kendisi bunun gerçek olmadığını bile bile eşiymiş, kocasıymış gibi onunla hamileliğinin tüm mahremini paylaşmıştır. En son bölüm doğuma bile girmiştir sözde kocamız Ahmet ile.

Buda yetmemiş eski kocası Çınar evli olduğunu bildiği Toprağın elini tutarken gelenekçi kızımız buna tepki vermemiştir.

Bunun adına da pek sevgili senaristlerimiz karakter değişmez gelişir demişlerdir.

Gelişme anlayışlarımızın zaten farklı olduğunu biliyorduk, biliyorduk da bu kadarı da pes yani diyor insan.

Hangi kadın gelenekçi ya da modern eşinden, sevgilisinden başka sadece arkadaşı olan bir erkekle doğuma girer mahremiyetini paylaşır.

Böyle bir gelişmeye gelişme denilip bir de buna karşı duruş sergileyen seyirciye bu cümlelerinizi empoze ediyorsanız Yayıncı kuruluşta +7 yaş izleyici gurubu izlenir diyorsa bu diziye, bir anda herkesin Yeşim sevmesine şaşırmamak gerek.

Aslında sizlerin gelişmeden bunu anlamanıza da şaşmamak gerek. Çünkü sizlerin kafasındaki köylü modeli yıllarca hep bu olmuştur. Köyden şehre gelen kadın şehir anlayışı içinde iki yoldan birine mahkûm olur ya sığıntı olarak dar sokaklarda yaşayan bir ailenin yanına sığınır ya da arka sokaklarda kaybolur.

Köyden gelen hoş geldiği yer köy değil ya neyse magazin programlarında verdiğiniz demeçlere göre söylüyorum bunu turisttik bir yerde gelişemeyen Toprak İstanbul’dan başka şehir yok size göre geldi İstanbul’a ve gelişti. Kişiliği değişmedi ama geleneklerine aykırı düştü. Pehhh.

Gelişme nedir biliyor musunuz?

Ayaklarının üzerinde durmaktır. Kendine bir şeyler katma savaşıdır. Sürekli öğrenmeye açlıktır. Sağlam duruştur. Toprak bunların hangisini yapmıştır? “ Hiçbirini” Sizin gelişme anlayışınızla şekillenmiştir. Ürgüp’ten gelen Toprak’tan uzak içini boşalttığınız bir Toprak olma yolunda hızlıca ilerlemiştir.

Gençlerin bir kısmı da sözde evlilik akdi içinde yaptığı bu davranışları alkışlamışlardır. Aynı diğer tarafın gençlerinin Yeşim’i alkışladıkları gibi.

Kadının içini boşaltıyorsunuz. Bir erkeğe bağımlı kadınlar yaratıyorsunuz.  Biri eğitimli, zengin, dünya kültürü almış bir kadın karakter, diğeri geleneksel yapısından sözde ödün vermeyen bir kadın. Ama her iki kadında yerlerde bir erkeğe takılı.

Bunu da aşkı için savaşmak ya da gelişme olarak adlandırıyorsunuz.

Sonrada dizi canım gerçekle diziyi karıştırmayın diyorsunuz.

Kusura bakmayın ama öğrenim görmüş barbar bir neslin içinde Feriha’da asılı kalmış bir gençlik ordusu yaratan sizler gerçekle-dizi arasındaki ince çizginin ayarını bilmeyen bir fanatizm içinde gençlerin ruhuna ince ince işlemişken nasıl bu ayrıma varacaklar söyler misiniz?

Yetmiyor beğenmezseniz beğenmeyin, izlemezseniz izlemeyin alışageldik söylemlerinin arkasına sığınıyorsunuz.

O zaman soralım. Bir ürün bozuk çıktığında müşteri memnuniyetsizliği karşısında firma beğenmezsen beğenme diyebilir mi?

Cevap; Tüketici mahkemeleri devreye girer uluslar arası standartlarına kadar sorgular.

İzleyiciyi tüketici olarak gören zihniyet dizileri izlemeyin diyorsa eğer o zaman kusura bakmasınlar reklam almayacaklar vermeyecekler. Yok, eğer izleyiciyi vatandaş olarak görüyorsa o zaman da kamu sorumluluğunu taşıyacak bu dizilere +7 ibaresi koyarak sunmayacak.

Hülya Avşar’ın yaptıklarını onaylamam ama Altın Portakal’da bir anlamda haklıydı. Filmin çocuklar üzerindeki etkisini psikologlara sormakla. Dizilerde de uzman görüşü alınmalıdır. Bu RTÜK’ün siyasi yapısı içinde sağlıklı yapılmıyor. Ayrı birim tarafından gözetlenmelidir diye düşünüyorum.

Ürün pazarlarken iyi geçindiği seyirciyle ürünü tutmadığında aynı seyirciye tü kaka diyen zihniyete karşı seyirciyi koruyan hiçbir birim yok.

Sizler yaptığınız yapım aracılığıyla nasıl ki Hürrem yüzüğü, Fatmagül entarisi, Bihter geceliği satışlarıyla ve ara reklamlarla gelir elde ediyorsanız o seyirciden doğal olarak bu anlamda seyircinin de kendini koruması gereken bir birimi olmalıdır.

İçeriğinden tutunda onları yok saydığınız her şeye karşı kendisini koruyabilmelidir.

Türkiye’de böyle bir birim olmadığı içinde kirli bir ekranın içinde kaybolup giden karakterlere bürünen bir kuşak olma yolunda hızla ilerliyoruz.

İşin acı tarafı da karakterlerin savaşları ekran içinde kalmayıp gerçek hayat atışmasında da ona bürünen sadık izleyicisi tarafından devam ediyor.

Bu gidişle de sürüp gideceğe benziyor.

Kültürler arasında kısa devre yaptık kimse farkında değil…

oyatekin@gmail.com       

https://twitter.com/#!/oyatekin (@oyatekin)

http://yurthaber.mynet.com/yazarlar/tum/1/o.tekin35        

Not: Burada yazılan tüm yazılarım elektronik imza ve zaman damgası güvencesi altında yasal hakları korunmaktadır. Hiçbir şekilde basılı ya da elektronik bir ortamda (CD, Internet vs.) kaynak gösterilmeksizin izin alınmadan kullanılamaz.

 

 

 

 
Toplam blog
: 295
: 3718
Kayıt tarihi
: 01.10.06
 
 

Milliyet Bloğa nasıl geldim ve nasıl yerimi aldım bilmiyorum. Sanırım uzun yıllar okuduğum bölüml..