Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Mart '11

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Yetenekli olmak ya da olmamak, tüm mesele bu mu?

Yetenekli olmak ya da olmamak, tüm mesele bu mu?
 

İçinizdeki yeteneği keşfetmek sizin elinizde mi, yoksa? Kaynak:Google images.


Yetenekli Olmak ya da Olmamak, Tüm Mesele Bu mu? 

Az ya da çok herkezin yetenekli olduğunu düşünenlerdedimdir. Kimisi şarkı, kimisi oyunculuk, kimisi ise spor dallarında yeteneklidir ve doğru zaman doğru yerde olabilirlerse bu yetenekleri onları alıp bambaşka bir platforma kadar yükseltebilir. Son günlerde yetenek üzerine biraz kafa yoruyorum ve yurt dışında (Uzakdoğu) olan gözlemlerimi bu konuya odaklamak istiyorum. 

Yetenek aslında hepimizde farklı alanlarda olsa da bu yeteneklerimizin çoğu zaman ne olduğunun dahi farkında olamadan ömrümüz bitebiliyor. Bu yüzden de yaşarken yeteneklerimizi fark etmemiz ve geliştirmeye çalışmamız gerekiyor ki o alanda başarılı olabilelim. Ama asıl sorulması gereken soru: Bu yeteneğin nasıl keşfedilecek? Sorusudur. Açıkçası oldukça zor bir soru olsa da sanırım bunun en doğru yanıtı modern ve güçlü bir toplum içerisinde yaşamak olarak verilebilir. Çünkü bu tür toplumların oluşturmuş oldukları sanat, spor ve diğer tüm dallarda olan geniş yelpazeleri insanlara kendilerini deneme ve yeteneklerini görebilme olanakları sunmaktadır. O yüzden yetenek ile gelişmiş toplumlar arasında bir bağlantı bulunmaktadır. Yapılan Olimpiyatlardan tutun da bir çok yarışma ve sanat dalında insanına en çok yatırım yapan ülkeler öne çıkmaktadırlar. Örneğin Olimpiyatlarda Çin, ABD oyuncularının başarısı. Oyunculuk, yazar, spor alanında en büyük yıldızların gelişmiş toplumlardan çıkıyor oluşu vb. 

Şu anda her ne kadar Batı dünyasından daha çok yetenek çıkıyor gibi gözükse de aslında dünyanın her yeri ve her noktası onlarca yeteneğe sahiptir. Önemli olan bu yeteneklerin kendilerini geliştirebilecekleri alt yapının onlara sunuluyor olmasıdır. Örneğin Afrika’da kim bilir kaç onlarca farklı dalda yetenekli olabilecek kişi yeteneklerinin farkına bile varmadan yaşamlarını sürmektedirler. Hatta bunlardan bazıları belki de yalnış tercihler yaparak savaş, terör ve suç gibi olumsuzlukların içine sürüklenmişlerdir. Durum ne yazık ki böyle olunca da genel olarak alt yapısı, yatırımları, sosyal yaşamı güçlü olan ülkeler yetenek yaratma konusunda önde gitmektedirler. Aynı şekilde ülkemizin Doğu bölgeleri ve gelişememiş alanları da sayısız yeteneğe sahiptir. 

Son zamanlarda yetenek yarışmalarının tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yapıldığı bir dönem içerisinde belki sizlerin de gözüne çarpan tek şey nedense ciddi anlamda yetenek çıkaramayışımızdır. Bunun sebebi de aslında insanlarımızın yeteneksiz olması değil, belli bir alt yapıyı almadan direkt en saf halleri ile yetenek yarışmalarında boy göstermeledir. Yanlış yönlendirilme, amatörlük ve şov uğruna kurban edilme gibi eksiler de katılınca yetenekli olanlar dahi yeteneksiz gibi gözükebilmektedirler. Ayrıca büyük prodüksiyonları yapanların dahi yetenekleri (Eğitim, dünya görüşü, yabancı dil vb. Dahil) tam anlamıyla gelişmediği için doğru karar mekanizmalarını yeteri kadar etkili kullanamamaktadırlar. 

Geçtiğimiz günlerde izlediğim animasyon filmi RANGO’nun ardından yine aynı düşüncelere dalarak yetenek ve gelişimi kafamda soru yağmuruna tuttum. RANGO filmi oldukça büyük bütçe (135 Milyon $) ve teknik ekip ile çekilmiş enfes bir animasyon. Bunu yaratan ve bu işin içinde olan yeteneklerin en büyük şansı ABD gibi bu alanda dünyanın lideri olan bir ülkede doğmuş ya da o ülkede yaşıyor olmalarından geçmektedir. Aksi halde bu tarz bir filmi başka bir ülkede yaratmaya çalışmak büyük ihtimalle başarısızlıkla sonuçlanacaktır. 

Şimdi düşünelim, bu filmin senaryosunu yazdığınızı farz edin ve alıp Türkiye’de bir yapımcıya gittiniz. Sizce ne olurdu? Ya da elinizde Yüzüklerin Efendisi senaryosu var, bununla da gittiniz. Cevabını vereyim, büyük ihtimaller senaryonuz okunmaz ya da okunsa da size “ Kardeş sen uçtun mu?” gibi bir soru sorulurdu. Diğer ihtimal ise “Abi biz bunu çekemeyiz sen bir zahmet ABD’ye gidiver.” Denilirdi. Bunun sebebi ise hem sinema algısı hem de teknolojik gelişmelerin gerisinde kalan bir ülkede çok ileri bir senaryonun veya fikirin ne yazık ki kabul görme ihtimalinin düşük olması ile açıklanabilir. Bu yüzdendir ki bizler ister istemez hayal güçlerini törpülemek zorunda kalan insanların arasında yer almaya zorlanıyoruz. 

Kısacası eğer ciddi anlamda büyük ve yaratıcı işler yapmak için sizin ya İngilizce konuşulan bir coğrafyada doğmanız ya da çok gelişmiş bir ülke de bu işlerin içine girmeniz gerekmektedir. Aksi halde kendinizi istediğiniz ölçüde geliştirme imkanlarınızın kısıtlı kalacağıdır. İşte bu yüzdendir ki izlediğiniz çoğu TV dizisi hayal gücünü öne çıkaramamakta ve bir çok TV şovu göz yaşı, eğitimsizlik vurgusu yapılarak ratin toplama yoluna girmektedir. 

Yazdıklarımdan anlaşılacağı gibi aslında yeteneksiz olduğumuzdan değil, yaşadığımız coğrafyanın fırsatlar açısından en yukarılara bizi taşıyacak o platforma sahip olmamasından kaynaklanan sorunların altında kalıyoruz. Eğer spor, sinema, sanat ve diğer hangi alanda olursa olsun alt yapımız sağlam kurulmuş olsaydı şu anda onlarca animasyon sanatçımızdan tutun da daha birçok sayısız isme sahip olur, hatta RANGO ya da TOY STORY gibi filmleri ya da onlarca televizyon şovunu biz yaratıyor olurduk. İşte şimdi neden geri kalmış ülkelerden yetenekli ve eğitimli insanların ABD ve diğer ülkelere gittiğini daha yakından anlayabiliriz. Acı ama gerçek. 

Sevgilerimle,  

Rıfat Karlova 

www.rifatkarlova.com 

 
Toplam blog
: 180
: 4193
Kayıt tarihi
: 13.11.06
 
 

Kariyerini Uzakdoğu sahne ve televizyonlarında geliştiren  sunucu, şovmen, yazar, oyuncu Uğur Rıf..