Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Kasım '08

 
Kategori
Mizah
 

Yetenekli rüya yönetmeni aranıyor

Yetenekli rüya yönetmeni aranıyor
 

Dün gece izlediğim bir rüya, uzun zamandır beni rahatsız eden bir konuda karar vermeme vesile oldu : Sonunda rüya yönetmenimi kovuyorum…

Açıkçası bunu çok uzun süredir düşünüyordum ama kıyamıyordum bir türlü. Ne de olsa kırk küsur yıldır birlikteyiz. Çoluk çocuk, bu saatten sonra nasıl yeniden iş bulur, vicdan yapıyordum. Ama yetti artık.

Ben öyle son rüyasını ayıla bayıla anlatan, insanlardan yorumlamalarını isteyip fikir jimnastiği yaptırmaya bayılan, böylece nasıl da entelektüel projelere yatırım yaptıklarıyla ulu orta övünen görgüsüz prodüktörlerden değilim. Ben “malın” iyi olmasını isterim, bunun için de yönetmenin önemini bilirim.

Aslında işinde beceriksiz ve tembel olması dışında pek bir kötülüğünü görmüş değilim. Bu yüzden bu kovma işini geciktirip duruyordum ve sabırla daha iyi işler çıkarmasını bekliyordum. Ama olamadı işte. Yeteneksiz yeteneksizdir, daha fazla dayanamayacağım.

Dün geceki son film mesela. Hemen hak vereceksiniz bana : Yok ben yurtdışına bir kız çocuğu kaçıracakmışım da, yok çocuğun annesi de hemfikirmiş, ama birileri bunu engellemeye çalışıyormuş da, biz de (kimsek artık?) ondan kaçıyormuşuz, yok altı yedi yaşlarındaki güzel kız çocuğu bir ara kucağımda ağır mı ağır koca bir bebek oluyormuş da (tabi bu da tam koşma sahnesine denk geliyor, maksat beni yormak) … falan filan. Ulan kimin karşı çıktığı bile belli değil. İnsan senaryoya çatışma koyacağım diye bunca ne idüğü belirsiz unsur koyacak kadar yeteneksiz olabilir mi?

Hadi montajcı çuvalladı diyelim, e yönetmen ne güne duruyor? Bitmiş haline bakmaya tenezzül bile mi etmiyor? Ya da bakıp “uf amma da iyi yapmışım” mı diyor? Yoksa uyuyor mu?

Uyuyor tabi densiz. Benim uyumamı fırsat bilip kaytarıyor. Ama işte bu da bana fırsat oldu sonunda. Tazminatsız kovmak için nedenim oldu . (İş Kanunu 4857 Madde 25/2 h) İşçinin yapmakla ödevli bulunduğu görevleri kendisine hatırlatıldığı halde yapmamakta ısrar etmesi) Benim uyuduğum saatlerde uyanık olması gerektiğini bilmesine rağmen uyuduğu için kovdum gitti…

Yahu zaten günde 17 saat uyuyorsun. İnsan birkaç saatinden feda edip işini iyi yapmak için donanımını güçlendirmeye çalışmaz mı? İki saat az uyu, git iyi yönetmenlerin filmlerini izle, biraz oku, öğren. Yok ama hem yeteneksiz hem de tembel. Kime diyorum ki?

Geçen gün de bana bir bisiklete binme sahnesi çekmişti. Böyle buz gibi bir havada, yüzüm rüzgardan yana yana, dümdüz yolları olan bir şehrin bomboş sokaklarında çeviriyordum pedalları. Bir sonraki sahnede ne görsem beğenirsiniz? Aynı bisiklet, aynı ben, mayoyla yokuş çıkıyorum ! Yuh öküz! Yahu devamlılık diye bir şey var. Hani ojemin rengi değişmiş gibi atlanmış bir detay değil bahsettiğim. Düpedüz hayvanlık işte.

Hayvanlık derken; nefsine hakim olmayı da beceremedi bir türlü bunca yıldır. Tıpkı köpeğim gibi. Ne zaman hırsızlık yapıp kendine zararlı bir tabak yemeği mideye indirse hastalanır. Kusar, her zaman anında yuttuğu kendi yemeğini bile yiyemez, yirmi dört saat öylece yatar köşesinde. Anlasana işte; bunu böyle yiyince hasta oluyorsun, bir sonraki sefere yapma, değil mi? Değil işte. Bir türlü anlamıyor, her seferinde aynı terane. Dedim ya, hayvan işte.

Benim yönetmen de aynen böyle. Aklına alakalı alakasız, iyi kötü, mantıklı mantıksız ne sahne geliyorsa hepsini ardı ardına sıralıyor. Nefsine asla hakim olamıyor. Bir de üstüne ben ve sevdiklerimi de bunlara alet ediyor. Bilim kurgu mu, sanat mı, macera mı, erotik mi? Hepsinin yeri başka. Hem insanın bir tarzı olur canım. Papucumun yönetmeni!

İşin kötüsü bu ırkın hepsi böyle. Böyle anlaşılmaz fransız filmi özentisi sahneler çektikçe sanat yaptım sanıyorlar. Arkalarına da kendilerine “rüya yorumcuları” diyen aynı yeteneksizlikteki salak eleştirmenleri almışlar, kasım kasım kasılıyorlar. “Hayırlara veslile olsun inşallah!”

Bu yüzden endişeliyim aslında. Yerine kimi işe alacağım konusunda ciddi tereddütlerim var. Ne de olsa hepsi aynı okuldan çıkma, aynı ustanın çırakları. Yine de benimkine artık tahammül etmem mümkün değil. Gelen gideni aratacak olsa da denemeye değer.

Hiç olmadı sonunda biraz uykusuz kalır ben çekerim kendi rüyalarımı. Veya fazla mesai öder hayal yönetmenime çektiririm. Biraz ehlikeyiftir, öyle zora gelmeyi sevmez ama o gerçekten iyidir işinde. Evet çare bu. Ne yapıp edip onu kandırmalı, bu işi de ona vermeliyim. O zaman görün rüyalar festivalinde neler yapıyoruz…

 
Toplam blog
: 36
: 1240
Kayıt tarihi
: 25.10.08
 
 

Fransa ve Türkiye'de on sene kadar turizmcilik yaptıktan sonra iletişim alanına yönelmiştir. İnte..