Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Ekim '06

 
Kategori
Dil Eğitimi
 

Yeter ki isteyin.. ama yürekten!

Yeter ki isteyin.. ama yürekten!
 

ÖSS’nin en kıdemli öğrencisiydi o. Tam beş kez girmişti hem ÖSS’ye hem de YDS’ye. Bu kadar da olur mu demeyin. Bal gibi de olur. Nasıl mı?

18 yaşındaydı liseden mezun olduğunda; o zamanların halk diliyle “süper lise”den. Hatta süper lisenin süper öğrencilerinden biriydi. En büyük hayali İngilizce öğretmeni olmaktı. Ne de olsa “Bir lisan bir insan, iki lisan iki insan”dı. Gelgelelim, lise sonun ilk dönemi İngilizce dersleri boş geçmişti, öğretmen yokluğundan. İkinci dönem atanan öğretmen de, müfredatı yetiştirmeliyim diye hızlı hızlı anlatmıştı konuları, buna rağmen yetiştirememişti. Yine de hikayemizin kahramanının notları hep yüksek olmuştu, haliyle bu durum diploma notuna da yansımıştı.

Herkes o kadar umutluydu ki ondan; öğretmenleri, ailesi, akrabaları.. hatta kendisi bile. Ailesi onu bu yüzden ÖSS hazırlık dershanelerinden birine göndermeyi gereksiz bulmuştu. Bilemediler notlarının yüksek olmasının üniversiteyi kazanacağı anlamına gelmediğini. Bilemediler onun İngilizce konularının sadece bir kısmından haberdar olduğunu.

Sonuç mu? Tam 5’er kez girdi o sınavlara: ÖSS’ye ve YDS’ye. İlkinde, acemi olduğundan süresi yetmedi. Yani vakit dolduğunda daha 20 sorusu vardı cevaplanmayan. Okulda onu yönlendiren olmamıştı ki zamana karşı nasıl yarışılır konusunda. Bir sonraki seferde anne - babası boşanmış, başka bir şehre taşınmışlardı. Dershaneye gönderecek bütçeleri de yoktu artık. Hatta bir işte çalışmaya başlamıştı, para kazanmak için. Sınava hazırlanmak mı? Ne zaman? Kitaplardan okumakla İngilizce öğrenilir miydi hem?

Yine girdi sınava, yine, ve yine… Ama olmuyordu, başaramıyordu bir türlü. Aptal mıydı yoksa? Yok canım, o zaman okulda nasıl başarılı olmuştu? Bir şeyler eksikti evet, ama neydi eksik olan?

Aslında iyi puanlar almıştı 4 kez. Ama istediği bölümün puanları çok yüksekti. “Acaba Fransızca ya da Almanca öğretmenliğini tercih etsem mi” diye düşünürken, annesinin aklına parlak bir fikir geldi:

-İstersen başka bir bölüm yaz, ama seneye tekrar çıkıp da yeniden deneyeceğini söyleme bana.

-Ya anne, başka bir bölümde de okurum ama seneye yine sınava girerim. İlle de İngilizce Öğretmenliği!

-O zaman başka bölümde okuman için yapacağım masrafla seni dershaneye gönderelim.

-Tamam!

İşte buydu istediği. Madem tek başına başaramıyordu, bir desteğe ihtiyacı vardı, işte fırsat buydu!

O sene dershaneye başladı. O dokuz-on ay boyunca ÖSS ve YDS’den başka hiçbir şey düşünmedi, dershanede hiç devamsızlık yapmadı, TV izlemedi, müzik dinlemedi, hiç kimseyle çıkmadı. Her gün ders bitiminde etütlere girdi, etütler bitince soru çözdü. Veeeee…

Başardı! Şimdi istediği bölümde okuyor. Hem de son sınıfta. Tabi sınıfın yaşça en büyük öğrencisi; olsun, zaten yaşını göstermiyor ki! Kimin umrunda! Önümüzdeki yıl öğretmen olacak ya! (tabi KPSS engelini aşabilirse.)

Hikayenin anafikri:
1. Azmin elinden hiçbir şey kurtulmaz.
2. İnsanlar bir şeyi istediğinde, hiçbir şey onu elde etmesini engelleyemez; sadece süreci yavaşlatabilir o kadar.

NOT: Gerçek bir hikayedir bu. Dershane konusunda bana karşı çıkanlar olacaktır; ama bunu ancak yaşayan bilir.

 
Toplam blog
: 152
: 1957
Kayıt tarihi
: 19.08.06
 
 

Ortada bir problem görüyorsak bu bizim de problemimizdir. Ve eğer 'birisi'nin bu konuda bir şeyle..