Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ocak '13

 
Kategori
Felsefe
 

Yetersiz bilgiyle harmanlanmış bir akıl yürütme denemesi-1

Yetersiz bilgiyle harmanlanmış bir akıl yürütme denemesi-1
 

Kabak,.Tüm hakları bana aittir. İsteyen kullanabilir.


Bir tv programındaki bilimsel konuşmada, kulağıma gelen (fakat gürültü sebebiyle tam anlayamadığım) sözlerden şöyle bir sonuç çıkardım:

"Bilim DNA üretmeyi başarmış, çeşitli yöntemlerle elde edilen veriler evrimin gerçekliğini kanıtlamıştır. Fakat halâ insanlar Allah'a inanmaktadır.

Artık hayatın, maddenin başka bir deyişle kainatın gizemi çözülmüştür. Mucizevi ya da olağanüstü denilebilecek bir şey kalmamıştır. Olgu ve olaylar bilim sayesinde açıklanabilir hale gelmiştir. Böylece yaratanın varlığına dair öne sürülen gerekçeler ortadan kalkmıştır. Ama nedense insanlar halâ, Allah'a inanmakta ısrar etmektedir. Yani boş bir hayalin peşinde koşmaktadır."

Acaba gerçekten öyle midir? Bilimin ortaya çıkardığı veriler Allah'ı inkarı zorunlu mu kılmaktadır?

Esasen bilim adamlarının, insanların inancını dert edinmesi anlaşılabilir değildir. Bilim, inançları konu edinebilir, bu hususta araştırmalar yapabilir ama " hala inanıyorlar" anlamına gelebilecek bir imada bulunamaz. Herhangi bir insanın nasıl bir fikre sahip olacağı bilimin sahasına girmez. Bilimin, inançları denetlemek veya düzenlemek gibi bir işi olamaz. Onu, kişinin tercihleri belirler.

Şimdi kendimize bazı sorular sorarak konuyu açıklamaya çalışalım. Yalnız başlamadan önce bilimin bir iki tarifini alalım:

a-"Evrenin ya da olayların bir bölümünü konu olarak seçen, deneysel yöntemlere ve gerçekliğe dayanarak yasalar çıkarmaya çalışan düzenli bilgi."

b-"Genel geçerlik ve kesinlik nitelikleri gösteren yöntemli ve dizgesel bilgi."

c-"Belli bir konuyu bilme isteğinden yola çıkan, belli bir ereğe yönelen bir bilgi edinme ve yöntemli araştırma süreci." (1)

Tariflerde de görüldüğü üzere bilim, her zaman değişmez ve kesin sonuçlara imza atan bir disiplin sayılmıyor. Bazılarının iddiasının aksine kendinden pek emin de görünmüyor. Bunu, "... yasalar çıkarmaya çalışan, ... kesinlik nitelikleri gösteren" ifadelerinden anlayabiliyoruz.

1 -Bilim, evrenle ilgili her meseleyi çözmüş müdür ya da çözebilir mi?

 "Evet, çözmüştür veya çözebilir" demek zordur. Yalnız bu zorluk, evrenin mucizevi bir ürün oluşuyla alakalı değildir. İnsan bilgisinin ve olanaklarının sınırlılığıyla ilgilidir. O yüzden  buna "mümkündür" demek daha doğru olacaktır. Kainatın dengesiz, düzensiz rastgele devinen bir madde/boşluk yığınından ibaret olmadığını biliyoruz. Zerreden küreye yani, atomdan galaksiye kadar her şeyde bir nizam ve intizam bulunduğunu, cisimlerin hareketlerini ve bu hareketlerin hesaplanabilirliğini görüyoruz. Güneş günde bir, yılda 365 kez doğup batıyor. Biz de bu süreyi aylara, haftalara gün ve saatlere bölerek hayatımıza çekidüzen verebiliyoruz. Bundan da anlıyoruz ki, evrende her şeyin bir kuralı, bir kaidesi ve bir yasası vardır. O zaman, "yeterli bilgi ve imkana erişilebildiğinde kainat kitabını okumak ve anlamak mümkündür" demek, saçma bir iddia olmayacaktır. Örnekleyelim.

İnsan ya da bilim, hücrenin özelliklerini biliyor. Ya da bildiğini iddia ediyor ama canlı hücre yapamıyor.  Durum buysa, (ki bu) o zaman bilinmeyen ya da eksik kalan bir şey var demektir. İşlem, tam ve noksansız uygulanabildiğinde, laboratuvarda canlı bir hücre üretmek ihtimal dahilindedir.

Nasıl bir oksijen ve iki hidrojen molekülünden  (H2O) su, 9/1 oranlı bakır kalay karışımından tunç meydana geliyorsa, uygun maddeler birleştirilip, gerekli şartlar sağlandığında da hücrenin veya hücre çekirdeğinin (DNA) meydana gelmesi mümkündür.

Yalnız hücrenin, su ve tunçtan farklı olarak, "hayat" denen bir "öz" taşıdığını da unutmamalıyız. Yani  DNA'yı, RNA'yı, sitoplazmayı vs. yapsak bile galiba iş bunlarla bitmeyecektir. Bir de onlara can vermek gerekecektir! Bir büyük, "Hayat şuurun mastarıdır" demiş. Evet hayat düşüncenin, fikrin, hareketin ve anlayışın temelidir. Onun içindir ki, (bilim adamları dahil) hepimizin bize bu hayatı bahşedene minnet borcumuz vardır. Ve bu, inkarla geçiştirilemez.

Esasen Allah'ı red, ileri medeniyetin veya çağdaş bilimin bir yan ürünü değildir. O da, en az inanç kadar eskidir. İşte Kur'andan bir örnek. Dehriler, "Hayat, ancak bu dünyada yaşadığımızdan ibarettir. Ölürüz ve yaşarız. Bizi ancak zaman yokeder." (2) demekte ve Allah'ı inkar etmekteydiler..

Hücre konusunu anlaşılabilir hale getirmek için bir örnek verelim. Bugünkü analog ve dijital elektroniğin temeli transistördür. Kullanmakta olduğumuz cep telefonlarından bilgisayarlara kadar her cihaz transistör temellidir. Dijital cihazların tamamı kombine edilmiş yarı iletken devrelerin açık veya kapalı (1 veya 0) oluşuna göre çalışmaktadır. Yani sanal alemden gelen/giden tüm bilgiler dijital sistemde, 1 ve 0'ın kombinasyonu olarak taşınmakta ve saklanmaktadır. Ancak elektrik olmadan sistemi çalıştırmak mümkün değildir. Yani elektrik, dijital hafızanın canıdır. O yoksa telefon ve bilgisayar da yoktur.

Demek istediğim bir kişi transistörün bütün özelliklerini bilse ve onu bir düzenek haline getirse bile elektrik olmadan bir netice alamayacaktır. İşte bunun gibi (ki, bu benim kanaatimdir) "can veya hayat" ta hücrenin elektriğidir.  Eğer durum buysa, hayatın sırrını keşfetmeden canlı oluşturulamayacaktır.

Bilim gerekli tüm şartları yerine getirdiğinde müsbet neticelere ulaşabilir. Ancak bu "Tanrı'yla boy ölçüşmek" gibi abuk bir anlama gelmez. Çünkü Allah, kainatı kanunlarıyla birlikte yaratmıştır. İnsanın bilim adı altında gerçekleştirdiği ise zaten varolanı keşfetmekten ibarettir. .

 2-İnanan insan bilim adamı olabilir mi? İnanç bilim yapmaya mani midir?

Bazıları, inanan birinin bilim adamı olamayacağını söylüyor. Aslında bu, gerçekle alakası olmayan hissi ve yanlı bir savdır. Din karşıtlığının entellektüel seviyeye indirgenmiş bir versiyonudur. İnançlara üzak durmak entelliğin olmazsa olmazı değildir. Okumuş insanı dinle sorunlu hale getiren bilgi birikimi değil, aldığı materyalist eğitimdir. Herhangi bir ferdin beynine, çocukluğundan itibaren (okulda, medyada, müze ve sergilerde) evrim inancını yüklerseniz ondan aksi bir şeye inanmasını bekleyemezsiniz.

Esasen Kur'an, bilgi edinmenin ya da bilim yapmanın önüne herhangi bir engel koymamıştır. Akla ve düşünceye azami önemi vermiştir. Mesela: " Gece ile gündüzün değişmesinde, Allah'ın gökten bir rızk sebebi olan yağmuru indirip de onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltmesinde ve rüzgârları yönlendirmesinde aklını kullanan bir topluluk için nice deliller vardır." ayetinde bunu açıkça göstermiştir. (3)

"Şüphesiz biz her şeyi bir ölçüye göre yaratmışızdır" ayetinde ise, mevcut alemin bir hesaba göre varedildiği anlatılmıştır. (4)

Üstteki ayetlerde görüldüğü üzere insanı, bu alemi tanımaya, onun üzerinde düşünmeye çağıran bir dinin bilimsel çalışmalara engel teşkil edeceği fikri, ondan asgari seviyede bile haberdar olmayanların sanısıdır. Aksine inanç, kendini ispat için bilgiye, belgeye, delile ve emareye ihtiyaç duyar. Dindar insan, ortaya çıkan her bilimsel sonucun kendisini,  Allah'a biraz daha yaklaştırdığına inanır. İman sahibine göre kainat, Allah'ın insan tarafından anlaşılmayı bekleyen kitabıdır.  ..devamı var

 

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..