Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Kasım '12

 
Kategori
Deneme
 

Yetişkinlerin felaketleri. 4 : Fakirlik

Yetişkinlerin felaketleri. 4 : Fakirlik
 

 Anadolu’da kahvelerde , gençlerden çoğu kez şu lafı işitebilirsiniz: “İt yesin parayı, bize saadet lazım…”  Ama karşıdan da ona cevap verirler. “Kazın ayağı öyle değildir … Yarın  karın tuz dediği zaman, yüreğin de cız, der…”

Evet işler sadece “Tuz”la bitse kolay ama modern çağ evi öyle şeyler gerektiriyor ki: adamım diye ortaya çıkan kişi, modern bir evi düzmeden hiçbir kız kolay kolay evlenip gelmek istemiyor. Mesela el kızı neler istiyor ; Buzdolabı, Çamaşır makinası, Bulaşık makinası, Robot… say Allah say… Ondan sonra, erkek bir yerde, “tamam yeter ,”  diyor… Herkes evinde  her şeyi olsun ister de… 23-24 yaşındaki bir delikanlının  kolay kolay evi , arabası olamaz… Oysa , Evlenme Programlarındaki kızlar; ev, araba olmazsa , kolay kolay gelin gitmek istemiyorlar.

Şarkılarımıza bile girmiş : “Parasız saadet olmaz…” diye. Ama karşıt sözler de her zaman var: “İki gönül bir olunca samanlık seyran olur” derler . Gerçek hayatta  bunlar çoğu kez doğru değildir. Çoğu kez parasız saadet olmaz… Bunu herkes bilir…

Fakirlik suç mudur? Niye suç olsun ki ; ama fakirlikle yetinmek zavallılıktır. Bizim durumumuz bu; deyip, Allaha şükredip, durumunu değiştirecek hiçbir çaba göstermemek de belki suç değildir ama, ne yazık ki yararsız bir katlanıştır.

İnsan olan, kötü durumdan, fakirlikten, yoksulluktan kurtulmak için elinden geleni yapar.

Fakir insan belki aileden fakir olabilir. Ama insanın durumu sonsuz çabalarla mutlaka az da olsa  değişir. Bazen, çabalar karşılıksız kalmaz, çok değişir… Fakir bir insan bir bakarsınız tepelerde geziyor. Onlara halkımız : “Allah verdi …” derler. Bu yüzden, kendi çocuklarına da bazen “Hüdaverdi” adını  koyarlar..!

Çoğu kez bir ulus zenginse onun bireylerinin çoğu da öteki fakir ülkelere göre  zengindir. Eğer bir ülke fakirse, halkının çoğu da fakirdir. Böyle bir ilişki görülebilir. Ama bu yargımız şu an istatistiklerle desteklenmiyor. Doğru olduğu varsayılabilir.

Sözlüklere göre “Yoksulluk veya fakirlik, günlük temel ihtiyaçların tamamını veya büyük bir kısmını karşılayacak yeterli gelire sahip olmama durumudur…” Çoğu kez fakir insanlar durumlarından pek de hoşnut değildirler. Nesinden hoşnut olsunlar ki…

Fakirlerin de kendilerine göre bir dünyası vardır. Fakirler kendi hayatlarını başkaları ile karşılaştırmadıkları sürece mutlu olabilirler. Ama üst katmanların yaşamlarına da kolay kolay ayak uyduramazlar. Çünkü onların yaşam biçimleri kendilerine göredir. Yani fakirlik her zaman tümden mutsuzluk demek değildir. Şöyle bir hikaye anlatılır.

“Günlerden bir gün zengin bir baba oğlunu köye götürdü. Bu yolculuğun tek bir amacı vardı; insanların ne kadar fakir olabileceklerini oğluna göstermek. Çok fakir bir ailenin evinde iki gün geçirdiler. Köyden oturdukları kente gelirken baba oğluna sordu;
 - İnsanların ne kadar fakir olabildiklerini gördün mü?
 - Evet, baba!
 - Peki, sonuç olarak ne öğrendin ?
 - Şunu öğrendim: bizim evde bir köpeğimiz var, onların ise üç. Bizim bahçede çok büyük bir havuzumuz var, onlarınsa sonu olmayan bir dereleri. Bizim bir kaç halımız var, onların yemyeşil, göz alabildigince uzanan çimenleri; bizim  görüş alanımız karşı apartmana kadar, onlarsa bütün bir  ufku  görebiliyorlar.
 Oğlu sözünü bitirdiğinde babası söyleyecek bir şey bulamadı. Ama  oğlu ekledi;
 - Teşekkürler, baba. ne kadar fakir olduğumuzu  bana gösterdigin için!
 ( Ekşi Sözlük. 05.10.2006 )

Buradan bir ders çıkar mı? İnsanlar bakınca aslında görmek istediklerini görebilirler. Çoğu kez de bakış açıları farklıdır.  Fakir insanların kendilerine göre zenginlikleri, değişik yaşam biçimleri olabilir.

Türkiye’de fakirlik üzerine bazı saptamalar var.?
 -Türkiye’de en yoksul ile en zengin kesim arasındaki gelir farkı 8 kat.
 -Nüfusun yüzde 16.9’unun yoksulluk riski altında olduğu belirlendi
 -2009’da 12 milyon 97 bin olan yoksul sayısı ise 12 milyon 25 bine indi.
 -En düşük ortalama gelire sahip bölge ise 5 bin 144 lira ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi.
 -Nüfusun yüzde 63’ü iki günde bir balık et, tavuk yiyemiyor.
 -Nüfusun yüzde 43.8’inin çatısı akıyor evinin pencere çerçevesi çürük.
 -Nüfusun yüzde 61.4’ünün hanesinin konut alımı ve konut masrafları dışında taksit ödemeleri ve borçları bulunuyor. (http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/19501786.asp)

“Dünya Bankası her yıl  “Dünya ülkeleri kalkınma raporu”nu  yayınlar.. Bu raporda bizim için yeni  olan, Türkiye’ nin ekonomik krizlerden sonra Dünya ülkeleri içinde en hızlı fakirleşen ülke olmasıdır.. Aynı şekilde çarpıcı olan, Türkiye’nin gelişmekte olan ülkeler içinde, gelir sıralamasında birçok fakir ülkenin dahi altına inmiş olmasıdır.” (www.esfenderkorkmaz.com/gozcu)

İşte böyle bir ükede yaşıyoruz. Kalkındık, kalkınıyoruz derken, hala büyük bir toplum çok kötü şartlar altında yaşıyor. Ve biz onları görmemezlikten geliyoruz.

Bu insanlar çocuklarını okutabiliyorlar mı? Okul, üniversite bulabiliyorlar mı? Çocuklarını Dershanelere gönderebiliyorlar mı? Bunların çoğu, çocuklarını “Taşımalı Eğitimle” başka köyler, ilçelere gönderiyorlar… Bunların velileri, bu çocuklar durumdan memnunlar mı?

Bunları ve nice sorulması gereken soruları sormuyoruz. Biz insanlarımızı fakir zengin tümünü mutlu, neşeli  olarak görmek istiyoruz ve öyle görüyoruz. Ama her zaman bu doğru mu?

Üniversitede okuyan, öğle yemeğinde cebinde yiyecek parası olmayan çocukların duyguları nasıldır, kim bilebilir?

Köylerde, uzak ilçelerde, evlerde pencerelerden bakan, okutulmayan kızlarımızın duyguları nelerdir? Bütün bu insanlara mutlu diyebilir miyiz?

Fakirlik, yoksulluk kader midir? Yoksa değiştirilebilecek bir durum mudur?

Parasız saadet olur mu?  Bilmem… Ama mutlu olması çok zor.


 

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..