Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Haziran '17

 
Kategori
Deneme
 

Yetişkinliğe hoş geldin çocuk (Seni yoklama kaçağı seni!)

Yetişkinliğe hoş geldin çocuk (Seni yoklama kaçağı seni!)
 

Yetişkinliğe hoş geldin çocuk.


Yetişkinliğe hoş geldin çocuk.

Görünen o ki, cezalar çağın henüz bitmedi, devam edecek ama hoş geldin.

Bilesin ki, sorumsuz olma şansın yok. Büyüklerin senin hakkında takdir ettikleri cezalardan, sorumluluklardan kurtulma şansın da yok. Biraz daha dışlerinı sıkman gerekecek. Ağır ağır bazı sorumlulukları sırtına alman gerekecek.

Gerçi sen itiraz etmeyi de bilmezsin değil mi? İtirazların da ağzına tıkıldı çocukluğun boyunca. Biraz itiraz özürlüsün.  

Hep içine atarsın. İçinde büyütür, büyütür balon edersin. Sonra da içine sığmaz değdiği yerleri incitir ve kızgınlığa döner bu balonlar; bir yerlerde bir şeylere patlamaya başlar.

Önce kendine kızarsın sonra kendinden zayıf kardeşine, anne şefkatiyle sesini yükseltmene ses çıkartmayan annene, sonra da kendinden güçsüz gördüğün her şeye hatta ilgisiz şeylere kapıdaki kediye, havadaki kuşa.

Bir neden bulup bağırıp çağırırsın.

Kendinden güçlülere mesela babana, müdür yardımcısına, diğer yetkililere kızmazsın. Geçmişte kızdığın zamanlar başına neler geldi hatırlarsın, kızamazsın. Ya da kızar ve gizlersin içinde bir yerlerde. 

Seni iş güç sahibi edemeyen etkili yetkililerin konu senden istemeye geldi mi ödeyemeyeceğin şeyleri istediklerini bilirsin.

Yetişkinliğe adımını attığın andan itibaren eline tutuşturulan ödeme emirleriyle, cezalarla neye uğradığını anlamadan olduğun yerde kalakaldığını da bilirsin.

Ağabeyin senin yaşındayken bir maçta meşale yaktığı için arkasından ceza gönderilmişti, mahkemelik olmuştu. Olayın tanıklarından biri de sendin. .

Bu ara SGK ile de bu anlamda sorunların var.

Bugüne değin hiçbir yetişkin karşına çıkıp da gülümseyerek, “yetişkinliğe hoş geldin, aramıza hoş geldin çocuk” demedi. Sana, yetişkin bir yurttaşın haklarından ve sorumluluklarından söz etmedi. 

Hiç kimse “artık çocuk sayılmazsın, iş de bulamadın, babanın eline bakmak gücüne gidebilir, yakınımız, eşimiz dostumuzsun bir iş sahibi oluncaya kadar senin harçlığını bir süre biz verelim, yaşamı senin için kolaylaştıralım; paran olduğunda ödersin” de demedi.

Onun yerine karşında kaşlarını çatmış, senin hata yapmanı bekleyen; yapacağın hatalara ceza kesmeye meraklı yetkililer; buz gibi soğuk, cezalandırıcı, sorgulayıcı kurumlar buldun.

Bunları yaşadın, gördün.

Son olarak da, devletin yaygın eğitim kurumunda öğrenci olarak kayıtlıyken; öğrenciliğinle ilgili işlemlerin çoğunu internet üzerinden yaparken yani Mesleki Açık Öğretim Lisesi (aol) web sistemi aktifken ve bir önceki yılın sonuna kadar geçerli olacak şekilde öğrenciliğini belge ile ilgili askerlik kurumuna bildirmişken cezalandırıldın. Sonraki yılın başında yeniden bildirmediğin için aldın cezayı.

Diplomanı alıp askerliğini tecil etmek için gittiğin askerlik şubesinde bir yandan tecilin yapıldı, öte yandan da on ay süreyle şubeye öğrenci belgesi vermemiş olduğun gerekçesiyle  sana yoklama kaçağı sıfatı kondu. İlgili kurula bu sıfat neden gösterilerek suç bildiriminde bulunuldu.

Aklından bile geçmemişti kaçak olmak. Her genç gibi vakti gelince gidip askerlik görevini yapacaktın. 

Devletin yaygın eğitim kurumunda öğrenci iken ve 1111 Sayılı Askerlik Kanunu’nun 35 maddesinin c bendine göre “öğrencilerin okul kaydı, ilişik kesme ve mezun olma gibi her türlü durum değişiklikleri okullarınca iki ay içinde bağlı bulundukları askerlik şubelerine bildirilir" kaydı varken okul değil, sen suçlu sayıldın.

Son öğrenci belgen ilgili kurumun kayıtlarında dururken, mezuniyetinle ya da çıkarılmış olmanla ilgili bir bilgi kendilerine ulaşmamışken, belli olan adresine herhangi bir tebliğat gelmemişken yılın ilk gününden tecil için başvuruda bulunduğun güne kadar hesaplanarak sana, (işsiz güçsüz genç adama) 715.- lira “yoklama kaçağı” cezası çıkartıldı. 

Hem de senin diplomanı ibraz edip askerliğini tecil ettiğin tarihten  yirmi gün sonra alındı bu karar, yani askerliğin tecilli iken.

Karara imza atanlardan hiçbiri “bu kişi o günlerde zaten öğrenciymiş, sonradan da tecil ettirmiş; bu neyin cezası” diye sormadı. 

Suçun, kayıtlarda belli bir öğrenciliğin varken ve kaydın devletin çevrim içi bilgisayar ağ sisteminde aktif olarak gözüküyorken öğrenci belgesi getirmemiş olmandı.

Diplomayla şubeye başvurup öğrencilik nedeniyle iki yıllık bir tecil belgesi çıkarttın ama bir kere daha öncesinde yani yeni senenin başında öğrenci belgesini okulu temsil eden bürodan alıp belge halinde askerlik şubesine ibraz etmediğin için kabahatin çoktan kesinleşmişti bile.  

Kurtuluşun yoktu. Aklın başına gelsin diye bu cezayla mutlaka yüzleşecektin, affın söz konusu değildi. 

Her şeyini internet üzerinden yapan kayıtlı öğrencisi bulunduğun yaygın lise 1111 sayılı yasada belirtilen sorumluluğunu yerine getirip senin öğrenci olduğunu bildirmiş olsaydı böyle bir ceza almayacaktın. Ayrıca diploma yaygın liseden zamanında çıksaydı daha erken getirecek daha az ceza alacaktın. Ne yazık ki bunlar olmadı.

Diplomanın hazırlanışı da zaman aldı. Kolay değil, yaygın lise on binlerce öğrenciye diploma hazırlıyordu. Geçen her günün ceza haneni kabarttığını bilmiyordun. Bilsen ne yapar eder o belgeyi alır gelirdin

Ancak yine de sana tebliğ edilen ceza metninde itiraz edebileceğine ilişkin bir madde de yok değildi. Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde ilgili Sulh Ceza Mahkemesi nezdinde itirazda bulunabilirdin. Yani bir anlamda sonucu belirsiz bir girişimde bulunabilir, yoğun bir şekilde çalışan  mahkemeyi sen de bu iş için meşgul edebilirdin. Ama sen bugüne kadar hiç mahkemelik olmamıştın, mahkemeye nasıl başvuracağını da bilmiyordun. 

Yine de mahkemeye başvurabilmen için itirazının reddedilmesi halinde cezaya eklenecek mahkeme masraflarını ve uzayacak mahkeme süreçlerini de göze alman gerekiyordu. 

Askerlik hassas bir konuydu ve bunu göz önünde tutacak olan ilgili yargıcın talebini reddetme olasılığı yüksekti.

Ceza metnindeki bir başka maddeye göre bu idari para cezasının tahsili ilgili vergi dairesine dilekçe vermen halinde cezanın tahsili terhis sonrasına ertelenebilecekti. Böyle bir esneklik vardı. Zaten şu an işsiz olduğun için ödeyecek halin de yoktu ama askerliğinin sonuna kadar “benim devlete yoklama cezası borcum var” düşüncesiyle yaşamak durumunda kalacaktın.

Ayrıca aynı metindeki bir diğer maddeye göre askere gitmen ve vaktinde kıta’na katılman halinde ve katılış belgesini de ibraz edersen cezanın yarısını ödeyerek de kurtulabilecektin.

Oysa şimdi tecilliydin. Ne zaman gideceğin belli değildi ve bu süre içinde cezanın geciktiği için artma olasılığı da vardı. Bunu bilmiyordun.

Sonuçta kendin o an için çalışıp para kazanmadığın için bu cezayı ödemen mümkün değildi.  Mecburen konuyu babana açtın. Baban da senin gibi önce durumu anlamakta çok güçlük çekti. “Nasıl oldu da sana yaygın eğitim veren bir devlet okulunda öğrenci iken, işlemler internet üzerinden yürürken böyle bir ceza çıktı?” diye sordu. Anlamadı, inanmadı.

Ertesi gün elindeki ceza tebligatı ile birlikte askerlik şubesine gitti.

Yetkili durumundaki Asal İşlem Şube Müdürü ile görüştü. Yanlış da yoktu, mümkünü de yoktu.

Baban o gece doğru dürüst uyuyamadı. Vatana hizmet ve iş güç sahibi olma arzusuyla resmi güvenlik kuruluşunun sınavlarına girip kazanmış ama son değerlendirmelerde elenmiş olan oğlunun bu ceza nedeniyle devlete olan inancının zarar göreceğine ilişkin bir kaygı oturdu içine. Ne de olsa gençti. Kimi şeyleri kolay kabullenemiyordu.

 

Borcun bir an önce halledilmemesi, terhis sonrasına bırakılması halinde çocuğu sürekli olarak “benim devlete ödemem gereken, biraz da hak etmediğim halde çıkartılmış 715.- lira borcum var” fikrini ve kaygısını taşıyacaktı. Bu yıpratıcı olacaktı.  

Devlet ne yapar, eder alacağını alırdı. Bunu biliyordu.

Cezanın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde ödenmesi halinde % 25 indirim sağlanabiliyordu. Şubede görevli müdür buna da dikkati çekmişti.  

Baban, hiç sana bildirmeden, ikinci gün ilgili vergi dairesine gidilip cezayı indirimli tutar üzerinden; 536,25 lira olarak yatırdı ve talimat gereği ödeme makbuzunun fotokopisi askerlik şubesine götürdü.

Baba da, sen de, diğer ilgililer de bütün bu sürecin bir yerlerinde bir yanlış olduğunun farkındaydınız ama bu farkındalık pratik bir sonuç üretmiyordu.

Şimdi aklında bir başka soru vardı.

Sen ki, şehirde yaşadığın halde farkına varmamış ve bu ceza ile muhatap olmuştun ya şehirde yaşamayan, senin gibi öğrenci oldukları halde hiçbir özel “yoklama kaçaklığı tebligatı” almamış olan yani bu durumun farkında olmayan diğer bütün gençlere de bu ceza çıkartılıyor muydu?

Yoklama kaçaklığı ile ilgili tebligatın TRT aracılığıyla genel olarak yapıldığı da ifade edilmişti. Kaç tane genç bu genel tebligatı dinliyor ve anlaması gerekeni anlayabiliyordu acaba?

Sen şahsen hiçbir TRT tebligatından bu konuda bir şey anlamamıştın. Baban da anlamamıştı.

Bu hazmedilmesi kolay olmayan yetişkinliğe hoş geldin tokadını da yemiştin sonuçta. Ailenle birlikte yemiştin. Çünkü ödemeyi de onlar yapmıştı.

Sonrasında sen de, baban da “giden para devletimize gitti; bizi biraz sarstı ama feda olsun” dediniz.

Sonra baban sana “keşke bir çözüm üretilse de, hiç olmazsa bundan sonra benzer duruma düşecek gençler aynı tokadı yemese” dedi. 

Babandan ayrıldığında o bildik ses yeniden yankılandı kulağında.

Yetişkinliğe hoş geldin çocuk.

20.06.2017

23:02

 
Toplam blog
: 284
: 245
Kayıt tarihi
: 21.06.14
 
 

Yaşadığımız evrenin oldukça zengin bir yer olduğunun farkındayım.  Bu zenginliğin çok az bir kısm..