Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Mayıs '12

 
Kategori
Öykü
 

Yetkisiz Servis

Yetkisiz Servis
 

“ Tamburuna kıl kaçmış bunun “
Kısacık boyuyla orantısız buğday çuvalı büyüklüğündeki başını zorlayarak çamaşır makinemin içine sokmuş, elleriyle zeminden destek alıp kıçını havaya dikmiş bir halde arıza tespiti yapan ustanın bu cümlesi öyle zayıf çıktı ki anlamamış gibi davranıp “ Kıl dönmesi mi var? “ diye sordum.

“ Kılı bilmem ama çamaşırlar dönmüyordur bunun içinde. Her yer kıl, tüy. Ne iş yapıyordun sen “
Tamam, standart usta müşteri atışması başlıyordu. Makinem bozulmuş ya suçlu da ben olmalıydım.

“ İşsizim, sıkıntıdan tüylerimi yolup çamaşır makinesine atarım “ diyecek oldum ama susmayı tercih ettim. Kocaman kellesini oflaya puflaya çıkartmaya çalışan ustaya destek olayım diye yanına yaklaştım.

“ Elleme, dengemi bozarsın. Ben toparlanırım “

Huysuz da herif, yaptığı işi bilmesem denge kalasında performans sergileyen jimnastikçi sanacağım. Önce kafasını çıkardı, sonra sağ kolunu sırtına götürdü beline bastırıp hafif yan yatı. Bacaklarını karnına doğru çekip, elleriyle masanın kenarına tutunarak ayağa kalktı.

“ Kaç kilosun usta?
Soruma biraz kızdı sanırım, ters ters baktı. Nefes nefese kalmıştı zaten. Biraz durakladıktan sonra
“ Ne bileyim ben, bu yaştan sonra sahilde kıç açmayacağıma göre kilonun ne önemi var? “

“ Sevmez misin denizi, kumu, kumsalı? “
Cevap vermedi, tezgâhının başına geçip üzerini kaplayan makine yağından içi görünmeyen su şişesini alıp, içmeye başladı. Suyu içmiyordu da midesine döküyor gibiydi. Derin gırtlak dedikleri bu olsa gerek. Su direk mideye iniyor, inerken dipsiz mağara duvarlarına çarpan yer altı suları gibi sesler çıkarıyordu.

“ Afiyet olsun “
Yine cevap vermedi. Ağzının kenarlarından üstündeki tişörte doğru damlamış olan suları sildi. Kıçıyla orantısız ufaklıktaki tabureyi çekip, üstüne oturdu.

Tabure kaybolmuştu. Ama ses etmedim, ustamız kişisel dünyasından bahsetmeyi sevmiyordu anlaşılan. Kızdırmamım da anlamı yoktu, sinirlendirip de faturamı şişirtmek istemiyordum.

“ Ne kılı bu? Beyaz ve sert… “
Takmıştı kıla, daha fazla merakta bırakmak istemedim.
“ Kedim var benim, kılları da var. Dökülür sağa sola, kılık kıyafete, çarşafa, yorgana. Onlardır…”

“ Bir kediden bu kadar kıl çıkar mı? “
Tamam, işte. Konumuz çamaşır makinemin tamirinden kedilerde kıl yoğunluğuna doğru yol almıştı bile.

“ O kıllı bir kedi, kişisel tercihidir diye bende pek ses çıkartmıyorum”
Susacak sandım ama adam takıntılı biri, verdiğim cevaba inanmamış bir yüz ifadesiyle:
“ Bir kediden çıkmaz bu kadar kıl. Senin evin hayvanat bahçesi gibidir. Başka hayvan da var mı? “

La havle ve la kuvvete illa billâh!
Tamam, muhabbeti seven biriyimdir ama sorgu odası tarzından hiç hoşlanmam ki.
Tam “ zürafa da var yavruyken almıştım büyüdü, şimdi çıkartamıyorum ama kılsızdır o “ diyecektim uzatmamak için konu değiştirmeye çalıştım.

“ Yetkili servis misin sen? “
Uğraşır mısın kediciğimin kıllarıyla ben de böyle damardan girerim işte sana.
Sorumu duyunca kafasını kaldırdı, sağ omzundan sol omzuna kadar yarım daire çevirip, iki kez arkaya doğru ittirdi.

Boynu öyle kireçlenmiş ki çıkan çıtırtıları ben bile duydum.
“ Senin tambur da arızalı galiba usta. Temizliğe ihtiyacı var gibi geldi bana. “

“ Yetkisiz servisim ben, her markaya bakarım. Yetkili dediğin nedir ki zaten. Fabrikadan parçayı al, arızalıyı sök, yenisini tak, parayı kap. “

“ Sen de değiştirmiyor musun? Adamlara pislik atmasana ustam “
“ Tamir edilecek şeyi neden yenileyeyim ki? Zaten baştan aşağı israfa bulandık, bu gidişle kocalar karısını eskidi bu diye, karılar da kocalarını verimli çalışmıyor artık deyip yenisiyle değiştirecek. Herkeste bir yeni merakı aldı başını gidiyor. Kimsenin, hatırası var, yıllardır kahrımı çekti bu makine tamir ettireyim, kullanayım derdi kalmadı. Değiştir babam, değiştir. “

Usta haklı söylüyordu. İtiraz edemedim. Fazla da vaktini almayayım, işine engel olmayayım diye can alıcı sorumu sorup, çıkmak istedim.

“ Kaça mal olur bu tamir ustam? Hazırlıklı geleyim…”

“ Kıl dolmuş bunun içine”
Hayda, yine kıl muhabbetine dönüyorduk. Hemen sözünü kestim: “ Kıl, mıl boş ver artık teşhisi de tedavinin fiyatını deyiver bana.”

“ Gerçekten bir kedi mi yaptı bunu. İnanmıyorum ya neyse, yüzü bulur ama sen tedarikli gel, cebinde yüz elli olsun en azından. “

Hiç uzatmadım, biraz daha indirim istesem o da evimde başka hayvanlar da olduğundan bahsedecek, saatlerce bir kediden bir yılda kaç kilo kıl çıkar bunun tartışmasını yapacaktık.

Müsaade istedim, dışarı çıktım. Günışığına çıkınca gayriihtiyarî gözüm sabah giydiğim siyah pantolonuma gitti. Üstündeki beyaz kıllara baktım. Paçamdan belime kıllardan örülmüş bir ipek yolu vardı sanki. Usta haklımıydı yoksa? Bir kediden bu kadar kıl çıkar mı yahu?

Üstümü başımı silkelerken usta içeriden bana seslendi.
Kıl yapacaksın her yeri, uğraştırma şimdi beni… Silkeleme orada.. “

Söylene söylene uzaklaştım. Havalar soğumadan kedimi berbere götürüp, kılsız bir hale getirsem nasıl olur acaba diye düşünmeye başladım.

 

 
Toplam blog
: 7
: 481
Kayıt tarihi
: 01.01.12
 
 

Balıkesir'de doğdu, İstanbul'da yaşıyor. Mühendis, kendine ait bir Tasarım Ofisi var. Ked..