Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ekim '12

 
Kategori
Siyaset
 

Yetmez ama hayır özeleştiri değildir, mecburi açıklama ve saire üzerine...

Yetmez ama hayır özeleştiri değildir, mecburi açıklama ve saire üzerine...
 

Görsel internetten


Kabızlık kötü bir şey arkadaş, kötü de sonuçta bireyi ilgilendiriyor; zararını kabız olan çekiyor! 

Oysa düşünsel kabızlık felaket. 

Düşünsel kabızlığın ceremesini toplum olarak isteseniz/istememeniz de   zoraki  ödüyorsunuz.

Kabul edelim burası şark!

Şark kurnazlığı, işini bilen adamlar(!) bizim topraklardan çıkar.

Hormona filan da gerek yoktur.

Bunlar gönüllü yetişir.

 İstemediğin kadar ayrık otu gibi, Anadolu analarının kullandığı tabirle söylersek; ‘köküne kıran giresice’ diye bedduayı hak edecek asalak otlar umudunuzu kıran girmişçesine yok eder, eder de bolca yetişir!

Ayrık otu bereketlidir!

‘Bereketi cehenneme’ dedirtir!

Lanet okutur.

Asalaktır.

Demem o ki, düşünsel kabızlıkta ayrık otu gibidir; asalak, kenedir. Haksızlık, hukuksuzluk diye bir derdi de yoktur. Yeter ki beslenebileceği bir tarla, sırt, vaha yaratsın kendine.

Güce tapar; kırk takla atar yeşermek için!

Lafı dolandırıp duruyorum, malum konuya girmek gerek; son dönemde yaşanan liberallerin ‘yetmez ama hayır’, veya Taraf’ta gelişen bi cümle tartışmalar üzerine iki laf edip sözün belini kırmak istiyorum, istiyorum da zor!

Doğal olarak ‘zorluğun’ nedeni kendimi ifade etmekten kaynaklı değil. Zorluğun nedeni karşı çıktığım görüş/düşüncelere sahip olanları yaralamadan, seviyeyi düşürmeden yanıtlayabilmek. Onlar ne kadar aklımıza/zekamıza/birikimimize söz edip “Şablon solculuk zihniyeti tiksindiriyor” diye saldırsa bile zavallılıklarını yüzüne vurup aslında ‘yaftalayarak’, aynaya bakıp konuştuklarını söyleyip utandırmak istemem...

Son günlerde Taraf ‘ta; Ahmet Altan ve diğerleri ekseninde gelişen tartışmalara malumunuz olduğu üzere bir çok entelektüel tartışmaya dahil oldu. Konuyla ilgili görüşlerimin MB okuru yabancısı değil, dile getirdim.  Lakin T24 Yazarı O. Baydar’ın “ Mecbur kalınan açıklama” yazısı olmasa ve ben de yazıya dair görüşlerimi yorum olarak ifade etmesem bu konuya dönme gereği duymayacaktım.

Oya Baydar’ın tartışma konusu olan yazısı ‘Yetmez ama evet’ten Yetti artık hayır’a” başlığını taşıyordu. Malum okur Baydar’ın yazısını “özeleştiri” olarak algıladı, Baydar da ‘bu yanlış anlama üzerine’ “Mecbur kalınan bir açıklama” yazısını yazma gereği duyarak ‘özeleştiri yapmadığını’ ifade etti. Okur olarak yazıya yorum yaptım;

Apoletsiz vesayet düzenin kurulması için 'entellektüel koçbaşı' rolünüzü hakkıyla oynadınız. Kusura bakmayın Oya hanım 'vicdanınız' rahatsız ettiği için iktidara arada bir sözüm ona eleştiri yöneltmenin 'özeleştiri olmadığını' okur olarak idrak edebiliyoruz. Biz aşağıdakiler için iktidarda kimin olduğu pek fark etmiyor. Fillerin tepişmesinde çimen rolümüzü toplum olarak hakkıyla oynuyoruz. 'Torba referandum'u meşrulaştırmak için bilerek isteyerek toplumu hazırlama ödevinizi hakkıyla yerine getirdiniz; özeleştiri yapmanız bu nedenle olanaksız; ancak size önerim, arada bir sol göğsün altında yatan cevahirin sesine kulak vermeniz. Liberal tayfanın gerçekten bir özeleştiriye ihtiyacı var; tarih yazacak eminim orada hala apoletsiz vesayeti meşrulaştıran olarak yer almak istemezsiniz...”

Büyük olasılıkla “Yetmez ama evetçi” okur,  yurdum insanı hemen görüşlerime itiraz ediyor;

Bu ne ya ,bu yetmez ama eveti kan davasına dönüştürdünüz. Oya Baydar gibi bir insana bu yaralayıcı lafları sarfetme lüksümüz yok , o bizim en derin en değerli vicdanımızdır. Şablon solculuk zihniyeti tiksindiriyor.

Siyasi seviyeye, derinliğe bakar mısınız?

Şimdi benim yazdığım yorum ile yoruma verilen yanıt ne alaka. Yazdığım yorumda ileri sürülen görüşlere yanıt var mı, yok!

Yorumcunun söz ettiği ‘şablon solculuk’ tam da bu olmalı!

Toptancılık, bir nevi  ‘cemaat solculuğu’ yani.

Dönüp birkaç kez okudum ve yanıt yazdım ama ne yazık ki yazdığım yanıt sanalda kayboldu.

 Özetle  ‘yorumcudan ileri sürdüğüm iddialara/görüşlere yanıt vermesi gerektiğini, suçlayarak “şablon solculuk zihniyeti” ile suçlayıp tamda iddia ettiğini yaptığını ifade ettim.  Şimdi kelimesi kelimesine anımsamıyorum. T24’e de nedenini sordum,  belki benden de kaynaklanıyor olabilir yanıtımın kaybolması, devam edelim.

Oya Baydar’ın yazısı ile ilgili olumlu/olumsuz eleştiriler ilgili sayfada yer alıyor. Ben sadece kendi düşüncelerimi yazdığım kadarı ile bu yazıda ele alacağım, işleyeceğim.

Bir zamanlar konjöktür gereği(!) ÖDP yönetimine getirilen, şimdi farklı(!) ufuklara yelken açan U.Uras diyor ki;“12 Eylül Anayasasının değişmesine "evet" demekle, iktidara "hayır" demek birbirine simetrik iki alan olmadığı için, farklı soyutlama düzeylerini karıştıma memleketteki en temek sorun haline geldi.

Özetleyelim “‘elma ile armut aynı torbaya konmaz’ demek istiyor,  referandumda ‘evet demekle iktidara ‘hayır’ demek aynı görülüyor, bu tutum yanlış, temel sorun bu”diyor.

Çevir gazı yanmasın!

Düşüncemi, “Problem 12 Eylül Anayasasın değişmesine "yetmez ama evet" diyerek 'apoletsiz vesayetin' gerçekleşmesine katkı koyup, "demokratik bir Anayasa, hukukun egemen olduğu" bir Türkiye oluşacağına dair görülen serap'a/illüzyon'a inanmaktır. Birbirinden farklı Anayasa değişikliği içeren maddeleri insanların zekasına adeta hakaret ederek, torbaya doldurularak halka oylatılmasının demokrasi diye "hap gibi" topluma yutturulmasının savunulacak tarafı yoktur. Burada eğer düzey seviyesinden başlarsak "askeri vesayet'e karşı çıkacağım diye sivil vesayete teslim olmanın da simetrik olmadığını ifade etmek gerekir. Yaşananlar "teslim oluşu" desteklemektedir.diye ifade ettim.

Ettim de Uras'ın yorumunu meallendirirken atladım,  "12 Eylül Anayasasının değişmesine "evet" demekle, iktidara "hayır" demek birbirine simetrik iki alan olmadığı" ifadesinden bi bakıma iktidara "hayır" derken "12 Eylül Anayasasının değişmesine“ de evet demişler okumasıda yapmak mümkün.

Şimdi oldu(!).

Referandum sürecinde özellikle cemaat medyasında boy göstermeleri mana kazandı.

12 Eylül Anayasasından kurtulmak için... 

İyi de ne değişti?

En temel demokratik haklarını kullananlar gaz/cop/tutuklu yargılamalarla imtihan edilirken, 12 Eylül Anayasasından kurtulduk mu?

AKP niye referandum sürecinde onaylanan maddeleri yeni Anayasa çalışmalarının dışında tutuyor?

İşçilerin, kamu çalışanlarının sendikal haklar bakımından 12 Eylül Anayasasının gerisine düşmelerine de mi ‘yetmez ama evet’ diye sorasım gelir, gelirde boşuna. Ve zaten yanıt hazır “12 Eylül Anayasasının değişmesine ‘evet, yetmez ama evet’ diyesiydik, bilemedik falan filan.

Falan filanda bu Avrupa Birliği İlerleme Raporunu hazırlayanlarda malum ekibin tabiri ile “Ergenekoncu, Kemalist ya da askeri vesayetçi” olmasın! Hukuk, sendikal haklar, basın ve ifade özgürlüğü, demokrasi, uzun tutukluluk süreleri, inanç özgürlüğü, Kürt sorunu vs. başlıklarda Türkiye’yi eleştiriyorlar, iyi mi?

Yazının girizgâhında uzun uzun işlediğim üzere ‘düşünsel, siyasi kabızlık’ diyerek bağlayalım yaşanan süreçleri. Bağlayalım da birileri de artık aynaya bakıp reel politik gelişmelere; 12 Eylül referandumunda aldığı tutumun sonuçlarına  bakarak  “özeleştiri yapsın”!

 
Toplam blog
: 1114
: 827
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Ankara'da yaşar, dünyalı,aynadaki görüntüsüne muhalif, vicdan hesapları yapmaktan yorgun, yaşanıl..