Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Nisan '17

 
Kategori
Sosyoloji
 

Yığın Toplumu-Çoğulcu Toplum

Yığın Toplumu-Çoğulcu Toplum
 

Yığın toplum bireyleri


Yığın toplumu, fiziksel olarak bir arada olmalarına rağmen, aralarında sosyal ilişki olmayan insanlardan oluşan kalabalıklardır. Kırmızı ışıkta bekleyenler, bir basketbol maçını izleyenler gibi, yığın bireyleri belirsiz, birbirlerine yabancı, aralarında hiyerarşi ve görev dağılımı yoktur.

Geleneksel toplumdan modern topluma geçiş yapan toplumlarda öteden beri alışılagelmiş değerler ve normlar yıkılmaya başlamıştır. Toplum büyüyüp parçalandıkça kişinin yakın çevresi de değişmiştir. Milyonlarca insanın kırsaldan, köyden kentlere hücumunun sonucu ve büyük metropollerin yaşama koşulları, büyük aileyi parçalamıştır. İnsanlar yüz yüze iletişimin getirdiği yakın çevre ve komşuluk ilişkilerini giderek kaybetmiştir. Normlara bağlılık zayıflamış, suç, terör, intihar, akıl hastalıkları ve boşanmalar artmıştır. Kişi, toplumun küçük ve önemsiz bir parçası haline gelmiştir. Bu yabancılaşma ve uyumsuzluğun temelinde, modern toplumun beyinleri olan çok sayıda değişik bürokratik kuruluşun yöneticilerinin, egemen güçlerin; toplum insanını, yalnızca rakam olarak, madde olarak soyutlanmış nesneler olarak görmesi ve öyle davranması yatmaktadır. Kendi sorunlarını çözemeyen ve sadece bireysel fasidinde yaşayan insanlar komşularını tanımamakta, dışarıda lokantalarda yabancılarla yemek yemekte ve çalıştığı işyerlerinde sık sık değişen meslektaşları ile bağ kuramayarak yığın toplumu oluşturmaktadır.

Böyle bir soyutlanma, yabancılaşmayı yaşayan modern toplumun insanı giderek bunalıma düşmektedir. Yoğun işbölümü insanın yalnızca tek bir şey öğrenmesine ve yaşamını ona dayandırmasına yol açmakta, bu durum insanları yarım bir cehalete itmekte, yaşam boyu az zeka ve bilgi isteyen işlerde otomatik bir makine haline dönmektedir.

Böylesine bir monotonluk toplumda siyasal ve sosyal talepleri de monotonlaştırmakta, sanat ve kültürün düzeyi düşmekte, eğitime ve bilime eğilim azalmakta, bilgiden önce sadece inanmayı yeğleyen birey, siyasal alanda yabancılaşmanın getirdiği toplumdan ve özgürlükten korkmaktadır. Böylesi toplumlarda ise birey tek taraflı propagandaya açık ve eğilimli olduğundan diktatörlük emareleri belirmektedir.

İşte modern toplumu böylesine sarmış sosyal hastalık, sivil toplum kuruluşları, dernekler aracılığı ile tedavi edilebilir. Atomize olmuş, parçalanmış ve kopmuş birimlerin anlamsızca oluşturduğu yığın toplumunu kolaylıkla güdülen ve istenilen yöne götürülen, konsolide ve polarize edilebilen bir kuru kalabalık halinden kurtarabilmenin tek yolu, toplumun örgütlenmesidir. Yığın toplumu çözülmüş bir toplumdur. Ama her modern ve sanayileşmiş toplum bir yığın toplumu değildir.

İnsanlar, aynı düşünce ve çıkarları olan gruplarla kendilerini özdeşleştirip kaynaştırırlarsa, toplum yığın toplumu olmaktan çıkacaktır. Atomize toplum, bu şekilde grup yapısının getirdiği ilişkiler sonucu örgütlenme ile çözülmekten kurtarılabilir. Böylece kişi, grup içinde kendini ve çıkarlarını topluma karşı daha kolay ve güvenle koruyabilir. Grubun toplum hayatında ağırlığı kişinin tek başına olan ağırlığından daha önemli ve etkin olduğundan sesi daha fazla duyulacaktır. Temsil ettiği çıkarlar ve görüşler siyasal ve sosyal yapıda pazarlık konusu olabilecektir. Yığın toplumu, çözülmüş ve tek yönlü bir propagandaya açık düşünmeyen, sorgulamayan, mutlak teslimiyet içinde olan, peşine takıldığı liderin gütmesiyle hareket eden, kendi başına asla karar veremeyen, karar verecek bilgi birikime sahip olmayan, gönüllü kölelik yapan insanların oluşturduğu kalabalıktan meydana gelmektedir. Diktatörlük tohumlarının yeşermeye yatkın yığın toplumu, ancak sivil toplum kuruluşlar eliyle toparlanabilir, o toplumda, çoğulcu bir yapının egemen olduğu; dengeli, rasyonel ve sağlıklı bir yaşam oluşturulabilir.

Eşit düşünce ve çıkarlar doğrultusunda güç birliği yapan sivil toplum örgütleri ve kuruluşlar, iktidar olmak amacı ile siyasal partilerde ağırlıklarını koyacaklardır. Mesele çoğulcu, katılımcı, şeffaf, açık bir toplum olarak siyasette, partiler aracılığı ile demokratik bir şekilde mücadele ederek yığın toplumundan çoğulcu topluma geçişi sağlamaktır.

Çoğulcu toplumda, meşru bir şekilde iktidar olmanın yolu, bireylerin örgütlenmesine, örgüt gücüne bağlıdır. Unutmayalım ki özellikle açık ve çoğulcu toplum örneklerinden olan İskandinav Ülkelerinde örgütlenmiş, sivil toplum örgütlerine üye yurttaş sayısı, toplam nüfusun onlarca katı fazlasıdır.

Nizamettin Biber

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..