Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Temmuz '12

 
Kategori
Güncel
 

Yiğitlik midir bir tutam ışığı, kör bıçakla güneşten koparıp karanlığa kurban etmek..!

Yiğitlik midir bir tutam ışığı, kör bıçakla güneşten koparıp karanlığa kurban etmek..!
 

İlk kez Ayşe Kulin' in "Köprü" adlı romanında okumuştum sonra da, bir iş gezisinde ekip arkadaşım olan kameramandan dinledim Başbağlar köyü katliamını.
 
Uzun yolculuklar, yol arkadaşlarını daha iyi tanımak için iyi bir fırsat olduğu gibi,
ne bilinmeyen hikayeler çıkar bu yolculuklardan.
 
Ankara’dan Sivas’a, oradan da Erzurum’a gidiyorduk karayoluyla.
 
Geçtiğimiz yerler ona memleketi Kemaliye yi hatırlatmıştı.
  
İki adamın yan yana zor geçtiği köyünün daracık sokaklarından, çeşme başında toplanan erkeklerden, köy odası sohbetlerinden, oradaki ilkokul hayatından,
halalarından, eniştesinden, bizim için sıradan bir çok şeyin, onlar için ne kadar önemli olduğundan bahsediyor, yurdumun cefakar insanlarından bir kesit veriyordu.
Sonra konu 5 temmuz 1993 e  geldi elbet. Onun da pek çok yakını vardı o menhus Başbağlar katliamda kaybettiği.
 
Aradan  1 yıl gecti..
 
Erzincan Kemaliye de çekim yapacaktık ve tesadüfen teknik ekip aynı kişilerden oluşuyordu.
 
Kameraman arkadaşımın köyü Başbağlar a da gittik.
 
Etrafı sarp kayalıklarla çevrili ufak bir yerleşim.
 
Köy odasında pencereden baktığınızda, hiçbir yere gidemeyeceksiniz, buraya kapalı kaldınız hissi uyanıyordu içinizde…
 
Kemaliye kasabası ile olan bağlantısı sadece Recep Yazıcıoğlu' nun yaptırdığı bir köprü.
 
Köyün tarla yapacak toprağı bile yoktu, sadece biraz dut ağaçları vardı, onlarda eğimli arazide çok az bir yerdeydi.
 
Buna rağmen dut festivalleri vardı, bana çok ilginç gelmişti.
 
Ellerindeki tek şeyin kıymetini biliyorlardı..!
 
Halkın çoğu, mecburen büyük şehirlerde gurbetçiydi…
 
Okuma oranı çok yüksekti, gençler hep büyük şehirlerdeydi.
 
Geriye sadece üç beş yaşlı kalmıştı…
 
Arkadaşımın halasının bize ikram ettiği, bakır  kazanda kaynayan sütün,
genzimi yakan kokusunu hala unutamam…!
 
Bizi bildik misafirperverliğimizle ve güler yüzle karşıladılar, ama gözlerinde  o katliamın acısının anılarıyla hep hüzün okudum…
 
O acı olaydan yaklaşık 17 sene sonra Başbağlar Şehitliğini ziyaret ederek şehitlere dualarımızı ilettik.
 
Ama Sivas katliamından kısa bir süre sonra
 
Sivas sokaklarındaydım...
 
İnsanlığa inancımı yitirdiğim utanç abidesi Madımak Otelinin önünden geçtim.
Burnumda sanki yanık kokusu.. kulaklarımda insanların  çığlıkları..
 
Kim, nasıl yapabilir bu vahşeti mahallesindeki komşusuna, bakkalına, sadece yolda geçerken öylesine rastladığı  birine nasıl..!
 
Yunus Emre kime söylemiş acaba
 
"Yaradılanı severim, Yaradandan ötürü" diye....!!
 
Nerde insanlar..? Nerde insanlık..?
 
Biz hiçbir şeyi içselleştiremedik ki..!
 
Bizden olmıyanı sevmiyoruz..Yalan söylüyoruz "seviyorum" derken..
 
Ateş, düştüğü yeri yakıyor gerçekten…
 
Ateşin düşmediği ama bu ülkenin vicdanlı yürekleri de aidiyet kavramını yitirdi..!

Sivas’ ta,Madımak'ta insanlık öldü…!

Dört yaşında bir oğlum var, büyüdüğünde, bir şeyleri anlayabildiğinde, ben bu coğrafyada olanları, insanın insana yaptığı zulmü, nasıl açıklayacağım, bilmiyorum..! bilemiyorum..!

 
Toplam blog
: 58
: 484
Kayıt tarihi
: 04.01.12
 
 

Kendinin farkında olmakla başlar herşey.  Akar giderken birşeyler insan tutunmak ister hayata. Bu..