- Kategori
- Mizah
Yıl 2054 Aylardan Ekim
Günümüzün HELDOLu(helikopter dolmuş)KIRK YIL sonra , bunlar antikacılarda bulunacak...
Ve ben 100. yaşımı kutluyorum...
Eşim, kızlarım,torunlarım,damatlarımla... 45 yaşında olan en büyük torunum Elif'e sitem ediyorum. "Şu senin oğlan ne zaman evlenecek, bir an önce evlensin, çocuğu olsun ki, torunumun torununu görme şerefine nail olayım" Elif , yüzünü odanın duvarına çevirip,oğluyla iletişime geçiyor,eline aldığı aletin bir düğmesine basarak "Bak oğlum , ninen ne diyor,bir an önce evlenecekmişsin ki, çocuğunuzu görecekmiş" Oğlanın cevabı duvardan yankılanıyor. "Nineciğim, gelen taliplerimi beğenmiyorsun ki, ne yapayım. Son gelen kız, evimize Heldol(helikopter dolmuş) la geldiği için istemedin mesela...İlla, özel helikopteri olmalıymış, kuzeninin torun oğlunu isteyen kız öyle gelmiş diye beni vazgeçirdin. (Kıh kıh'lı bir gülme sesi...)Neyse hattan ayrılmak zorundayım, nineciğim, arkadaşım Avustralya'dan hareket etmiş şimdi, yarım saate kalmaz benim yeraltındaki ofisime gelecek , hoşça kal"
Kızım, neden bu konuda ısrarcı olduğumu soruyor bana, diyorum ki, "Babanın babaannesi vardı, torununun torununu görmüş, altı kuşak , birlikte resim çektirmişlerdi. Ben de öyle bir kare oluşturmak istiyorum." Torun çocuklarındandan birisi, " Nineciğim sen boş ver onu, bak seni nereye götüreceğiz" diyerek duvardaki bir düğmeye basıyor, uçan evle birlikte kısa bir mesafe uçuyoruz. Toplam beş ağaç ve üzeri camla kaplı bir havuzun olduğu çok ender görülebilecek bin metrekarelik boş bir alanın çevresindeki diğer uçan evlerin arkasında kuyruğa giriyoruz. Meğerse torunlar bana nostalji yaşatmak istemişler. Gözleri ışıl ışıl "Bak nine, ağaç ve su ... Ne kadar güzel, sizin zamanınızda, böylesi havuzlarda insanlar yüzerlermiş değil mi, hatta büyük dedemin anlattığına göre sizin araba dediğiniz ilkel araçları suyla yıkarlarmış. Halbuki şimdi buharla her türlü temizliği yapabiliyoruz"
İşte o zaman bir şeyler koptu içimde, tutamadım gözyaşlarımı. Böylesi acımasız bir dünyada bile gönül almayı unutmayan, yaşlıya saygıyı önemsemiş çocuklara, torunlara sahip olabildiğimiz için zaten çok duygulanmıştım.Ama asıl, şu beş ağaç ve üzeri camla kapalı havuz, avuç içi kadar boş alana müze muamelesi yaptırdığımız için , doğayı bu duruma getiren bizler olduğumuz içindi gözyaşlarım... Oysa bizim çocukluğumuz ve gençliğimiz, şarıl şarıl akan sular ,göz alabildiğince uzanan yeşillikler, uçsuz bucaksızmış gibi görünen tarlalar, araziler içinde geçmişti...
Ceplerimizdeki değişik şişelerden et,meyve , çerez kapsüllerinden alıp yiyerek bize ayrılan süre içinde araziyi dolaştık. Bir kağıt şişe suyu; yirmi kişi , içindeki suyu içince kendiliğinden eriyip mercimek kadar ufalan kağıt bardaklarla, paylaştık...
Offf yazarken içime fenalıklar geldi... En iyisi burada keseyim, gerisi okuyanların hayal gücüne kalsın...
---------- Mizah yazısı denemesiydi ama kara mizah-----------