Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Mart '16

 
Kategori
Anılar
 

Yıl 1962 Bir Almanya gezisi (Bölüm 3)

Yıl 1962 Bir Almanya gezisi (Bölüm 3)
 

 Gezimi anlatmaya başlamadan önce bir konuya değinmek istiyorum. Bu yarım yüzyıl öncesine ait çocukluk anılarımı yazarken çok tereddütteydim. Bir televizyon yazısı kadar çok okunmayacağını biliyordum. Ama okuyanlarımdan gelen yüreklendirici yorumlarla ne iyi etmişim de yazmaya başlamışım diyorum şu anda. Sanırım bu şevkle bitiririm  anılarıımı.

 Kaldığımız yerden devam edeceğim Almanya gezime.

 Annemin hastaneye yatışına kadar geçen bir kaç gün Münih şehrini keşfetmekle geçti. Caddeleri,sıokakları, büyük mağazaları ,tarihi binaları, kiliseleri, insanları ile çok ilginç bir şehirdi. İstanbul gibi büyük bir şehirden gelmeme rağmen bana çok değişik gelmişti bu tarih kokan şehir.Tramvaya binip gezdik şehri. Gece bira içilen büyük beerhause'lara gittik. Babam buralara kadar gelmişken her yeri iyice görmemizi istiyordu. Göbekli ,şişman Almanların kolkola girip ellerinde kocaman bira kupaları ile şarkılar söyleyerek bira içmeleri çok komık gelmişti bana. Ama biranın yanındaki kocaman sosisler çok lezzetliydi.

  Büyük mağazaları gezerken çeşit çeşit elbiseler, süs eşyaları çok dikkatimizi çekmişti. Hele kardeşim oyuncaklara, bebeklere bayılmıştı. Gerçi annem daha önceki gidişlerinde bize çok oyuncak getirmişti ama mağazada o kadar çok vardı ki bunlardan.Bu arada annemin 1958 yılında getirdiği bebek şu anda karşımda büfenin üstünde duruyor. Bir çok oyuncaktan ancak onu kurtarabilmişim çocuklarımın elinden.

 Babama biz de giysi alalım deyince yolculuğumuzun son günlerinde elimizde kalan paramızı hepinize bölüştüreceğim ve herkes istediğini alacak diye cevap verdi. Daha uzun süre  bu şehirdeydık ve paramızı bitirmememiz gerekiyordu baştan. 

 Annemin hastaneye yatacağı gün tercümanımızla kliniğe gittik. Annem ve babam tıbbı konuları anlayacak kadar Almanca bilmediğinden Almanya'da yüksek öğrenim yapan bir genci tavsiye etmişti babamın İstanbul'daki dostları. 

 Annem bir operasyon daha geçirecek ve bir süre hastanede yatacaktı.Biz babamla birlikte otelde kalacaktık.

 Bir sonraki gün annem bir operasyon geçirdi gözlerinden. Her zaman güçlü görmeye alıştığım annemi gözleri bantlı yatakta sırt üstü yatarken görünce çok etkilendim.Gerçi Şwesterler etrafında pervane oluyordu ama annem çok biçare gözüküyordu. Daha önceki gelişlerindeki zor günlerini düşündüm. Şu anda biz yanındaydık ve buraları tanıyordu artık. Sanırım babam ve annem zor günler geçirmişlerdi daha önce buralarda.

 Ben günlerimi annemin yanında hastanede geçiriyordum. Sabah babam ve kardeşimle hastaneye geliyordum. Daha sonra babam kardeşimi alıp biraz gezmeye götürüyordu. Zira kardeşim daha küçüktü ve hastane ortamında sıkılıyor , yaramazlık yapıyordu. Zaten çok yaramaz bir çocuktu.

 Ben akşama kadar annemle , şwesterlerle sohbet ediyordum. Bana da yemek getiriyorlardı öğlen saatlerinde. Damak tadıma uygun olmayan bu yemekleri yemekten pek hoşlanmasam da akşam üzeri çay saatinde gelen pastalara bayılıyordum. Yaşamımda yediğim en güzel pastalardı onlar.

 Bu arada tercümanımızdan aynı hastanede yatan başka Türk hastalar olduğunu işittim. Onların odalarını öğrenip ziyarete gittim bir gün.İstanbul Moda'dan gelen ve dekolman ameliyatı olan Sacide Hanım'ı tanıdım bu ziyaretlerim sırasında. Çok kültürlü ve bir o kadar da nazik bu hanfendi bana iki gözü bağlı bir halde  iken saçını tarayıp ve tırnaklarını manükür yaptırarak yaşama sevincini kaybetmemeyi öğretmesi bakımından büyük bir örnek oldu.Başka Türk hastalar  da vardı ama Sacide Hanımla epey dost olmuştuk ve sık sık ben onun odasına gidip sohbet ediyordum.

 Bu arada bir sabah ilginç bir olay oldu. Hasteneye gitmek üzere otelin kapısına çıkmıştık ki karşıdan gelen bir yaşlı adam dikkatimizi  çekti. Adam başında tüylü şapkası, rengarenk yeleği, ekose pilili eteği ve püsküllü diz altı çorapları ile mağazalarda gördüğümüz bebekleri anımsatıyordu. Bizim dikkatle baktığımız gören adam konuşmaya başladı. Babam yarım yamalak Almancası ile Türkiyeden geldiğimizi ve çocukların ilk defa bu kılıkta bir kişi gördükleri için şaşırdığını anlattı. Adam Almanya'nın Bavyera bölgesinden geldiğini,kıyafetinin o yörenin kıyafeti olduğunu söyledi. Bir kaç dakika içinde aramızda büyük bir sevgi halesi yaratılmıştı. Beraber resimler çektirdik, adresler alıp verdik.Daha sonraları  uzun yıllar  o Bavyeralı amca ile birbirmize kartlar attık, haberleştik.

 Sanırım gezimi anlatmam bu yazıda da bitmeyecek. Bana bir yazı hakkı daha verin. Söz bir sonraki yazımda bitireceğim anılarımı

 
Toplam blog
: 826
: 1068
Kayıt tarihi
: 26.04.11
 
 

Ben emekli bir iktisatçıyım. 21 yıldır bir sanatçı annesiyim. Küçük kızım klasik müziğe eğilim gö..