Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Mayıs '08

 
Kategori
İlişkiler
 

Yılan ile kurbağa

Yılan ile kurbağa
 

Belgesellerde izleriz hep, doğal hayatı. O kadar sıradan gelir ki bazen olup bitenler ve hatta vahşi hayatı tv canımdan izlemek sevimlidir de. O koca aslanların bir yavru ceylanı yakalayıp paramparça etmesine bakakalırız...

Ve izleyenlerin çoğu belki de bunu doğa kanunu algılayarak yani "güçlü, her zaman ve canının istediğinde güçsüz olanı ..." diye düşünürüz. Adı da "doğa kanunu" olur beyinlerde...

Oysa ki, bu basit ve ekosistemin sürekliliği için gerekli olan olay da sadece açlık gidermek ve savunmak için ölüm ve güçsüzü yok etme vardır. Süründürme yoktur.

Aslan kendisini ve/veya yavrularını doyurabilmek için hayatta kalma mücadelesi verir. Ceylan sürüsünün içinde doğaya yeterince adapte olamamış zayıf, cılız veya hasta olup da aslanın pençesinden kaçamayanları avlar.

Yılan da aç olduğu zaman kurbağayı yakalayabildiği sürece bir hamlede yutar.

Bir söz vardır: "Yılanın ağzından kurbağayı almak" diye.

Bu söz insanlar için insan ilişkileri için geliştirilmiş bir sözdür. Kolay mıdır yutulmak üzere olan bir kurbağayı yılanın ağzından almak?

Bazen yaşamımızda en olmadık bir anda ve en çaresizken, öyle umulmadık bir el imdadımıza yetişir ki, işte o el alır bizi yılanın ağzından.

En sevgisiz kaldığımızda, yüreğimizin en atmaz olduğunu düşündüğümüzde, en nefes almaktan bile bıktığımızı hissettiğimiz anda gerçekleşen bu mucize, "sen kubağasın, ben yılan", "sen koşamayan ve sürüden ayrılan bir yavru ceylansın ben aslan" şeklinde doğa kanununu algılayan beyinlere inat gibi sanki gelişiverir.

İnsanlar doğadaki diğer canlılardan, akıllarını kullanmak, hayatı kendi ve diğer insanlar için kolaylaştırmak, doğa ile yaşam için mücadele etmek gibi yönleri ile farklıdırlar genelde.

Oysa insanoğlu, kolektif bir yaşam sürdürmek zorunda olduğu diğer insanları fırsatını bulduğu anda, yok etme telaşına giriyor çoğu zaman. Ve bu da doğa kanunu olarak görülüyor ne yazık ki. Hem de çoğu zaman en eğitimli dediğimiz beyinlerde bile bunu görebiliyoruz.

İnsan, sosyal bir varlıktır. Düşünebilen, düşünebilmesi geren bir varlıktır. İnsanoğlunun bir arada yaşayabilmesi için, birçok toplumsal kurallar geliştirilmiştir geçmişten günümüze ve halen de geliştirilmektedir.

Tüm bu kurallara rağmen gene de insanımız, kendi çıkarı için hem de çok gerekli olmayan bir anda, karşısındakine içgüdüsel bir hareketle olsa gerekli, doğa kununu olarak algıladığı, ya da algılamakta ısrar ettiği şekilde cevap verebiliyor.

Zaten zor olan yaşamda, hiçbir insanın bir diğerini üzmeyeceği, Hiç kimsenin kurbağa ya da yavru ceylan duygusunda kalmayacağı, insanca insan gibi yaşayabileceği, bunun için tüm gereklerin oluştuğu bir toplum özlemimin gerçekleşebilmesi, bu rüyanın en oluru ile olabilmesi ve yaşanası bir dünya olması gerekli herkes için.

Bu ütopik bir özlem veya rüya da olsa, herkes için olmalı bence...

 
Toplam blog
: 41
: 784
Kayıt tarihi
: 23.08.07
 
 

Üniversiteyi bitirdiğimden ve işe başladığımdan bu zamanabir hayli yıl geçmiş:). Bir de baktım ki em..