Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Haziran '16

 
Kategori
Tarih
 

Yılan saçlı Medusa ve Osmanlı

Yılan saçlı Medusa ve Osmanlı
 

MEDUSA


Bu topraklar ne kadar önemli. Bir kere daha anladık. Çoğumuzun Amerikan filmlerinden öğrendiği efsanevi yaratık yılan saçlı Medusa’nın mezarı Türkiye’deymiş.

Medusa; Yunan mitolojisinde yılan saçları olan gözlerine bakıldığında insanı taşa çeviren yarı insan yarı yılan dişi bir canavardır.

Araştırmacı Oktan Keleş’in çalışmasından edindiğimiz bilgileri, tartışmaya açık ama yine de süper merak uyandırıcı bu konuyu da sizle paylaşmak istiyorum. Uzun süre ara verdiğim yazma işine de geri dönmüş olayım.

Yıl 1456. Fatih Sultan Mehmet dönemindeyiz. Yüce Hakanımızın karşısına İtalya’dan bir heyet gelir. Bu heyet hatırlı, önemli kişileri araya sokarak ısrarla Padişahımızla görüşmek isterler. Padişah, onca ısrara rağmen gelen heyetle görüşmez, Sadrazamını görüştürür.

Heyet, mecburen Sadrazamla görüşür. Israrla görüşülmek istenen konu Sultan Ahmet’teki Yerebatan Sarnıcı ve onun içinde bulunan hazinedir. Hazineden bahseden heyet, hazinenin yerini söylemez, yerini sadece Padişaha söylemek isterler. Bunun için tekrar ısrarla Padişah ile görüşmek isterler.

Sadrazam da olanı biteni Padişahına aktarır. Meraklanan Fatih Sultan Mehmet, heyetten biriyle görüşmeye karar verir. Heyetten seçilen biri belirlenen tarihte Padişah ile görüşür. Kişi Yerebatan Sarnıcı'ndaki hazineden bahseder. Bu hazine, öyle altın, gümüş gibi değerli madenlerden oluşan maddi yönden değerli bir hazine değildir.

Bu hazine, bir lahit ve içindeki önemli mumyalanmış cesettir. Cesedin Medusa diye bilinen efsanevi bir yaratığa ait olduğu anlatılır. İtalyan, kendileri için çok önemli olan bu lahiti ve cesedi kendilerine verilmesini ister. Bunun karşılığında Fatih’e birçok şey önermişlerdir. (Bunlardan bahsedilmiyor)

Gelen heyetin Hristiyanlar ile bir alakası olmadığı, paganist bir tarikata mensup oldukları bilgisi verilmiş. Bundan sonra ki ile ilgili ne olduğuna dair bilgi yok. Ama anladığımız kadarı ile Fatih, İtalyan heyetin isteğini kabul etmemiştir. Çünkü bu gizemli durum mevcudiyeti Padişah II.Abdülhamit dönemine kadar  gelmiştir.

II. Abdülhamit, olayın üzerine gitmiş, olayı kendi oluşturduğu bir heyete araştırtmış ve konuyu aydınlatmaya çalışmıştır. Sultan’ın böyle gizemli olaylara ilgisi çok iyi bilinir. Kendisi Sherlock Holmes’un çevirisini yaptırıp okumuş, bu konulara meraklı bir kimsedir.

Sultan’ın kurdurduğu araştırma heyeti, bu konu üzerine düşen İtalyan tarikat ile temasa geçmiş, konuyu iyice araştırtmıştır. Tarikatın isteklerini geri çevirmiş, kendisi bu lahitin bulunmasını ve çıkarılmasını istemiştir.

Yapılan araştırmalar sonucu Yerebatan Sarnıcı'nın kapanan delhizlerinde tonlarca ağırlığındaki lahit bulunmuş, kapağı açılmış, Padişahın da içinde bulunduğu bir grup görenleri dehşete düşüren mumyalanmış bir yaratığı görmüşlerdir. İnsan başına benzeyen yılan saçları olan dev bir yılana benzeyen kıvrılmış bir mumya. Sultan, bu durumun öğrenilmemesi için gerekli tedbirleri aldırmıştır. Ayrıca bu durum ile ilgili olarak ehil olan ulema ile gizli istişare ederek durumla ilgili olarak ne yapacaklarına karar  vermişlerdir. Verilen karara göre fitneye sebep olmaması için durum gizlenecektir.

Sultan yine de durumdan rahatsız olmuş. Lahite ayrı önem veren karanlık güçler, ileride bir sıkıntı yapabilir diye farklı bir karar almıştır. Lahit, gün ışığına çıkarılacak halka gösterilecek ancak mumya saklanacaktır.

Sultan II. Abdülhamit, cesedin ne olduğunu çok merak etmiş bunun için Almanya’dan ünlü bir biyolog getirtmiş ve cesedi inceletmiştir. Cesedi inceleyen bilim adamı raporunu Padişaha sunmuştur.

Ayrıca tonlarca ağırlığındaki lahit onlarca hamalın uğraşı ile çıkarılmış, Fatih Cami'nin avlusunda halka sergilenmiştir. Lahitin resmi devrin gazetesinde yayınlanmıştır. Bu resmi ekte gösterdik “tiz bakula”.

Bir sürü soru sorulabilir. Lahiti isteyen örgütün adı ne? Cesedi inceleyen bilim adamı kim? Mumya ve lahite ne oldu? Gibi…

Lahiti isteyen örgüt Gülhaç örgütüdür. İtalya’da ayrılıkçı bir mason örgüttür. Bu örgüt lahitin ele geçirilmesi için ünlü Türk masonlarından Bahaddin Şakir’i görevlendirmiştir. Sıkı bir Abdülhamid düşmanı olan Şakir, Sultan’ın sıkı önlemleri yüzünden amacına bir türlü ulaşamamıştır. Sonunda lahit, Molla Fenari caminin avlusuna getirilirken gece vakti Şakir’in adamları tarafından bölgenin Zaptiye Müdürüne de rüşvet vererek, çalınmıştır. Çalınan lahit önce Büyükada’da Erzurumlu Aram Efendi isimli bir masonun köşküne sonra da İstanbul’a ticaret amacıyla gelen bir İtalyan gemisiyle İtalya’ya gönderilmiştir. Lahit ile ilgili bilgiler ve lahite ait son bir fotoğraf Şakir’in özel eşyaları arasında çıkmıştır.

Lahit bugün İtalya’da bu örgütün elindedir. Cesedi inceleyen Alman Biyolog ise Robert Coch’muş. Coch, incelemek için cesetten parçalar almış ve notlar tutmuştur. Muhtemelen bu notlar ve parçalar da örgütün eline geçmiştir. Mumyanın geri kalan kısmının ise Sultan II.Abdülhamit tarafından yakılarak yok edildiği düşünülüyor.

 
Toplam blog
: 152
: 10713
Kayıt tarihi
: 16.08.07
 
 

TARİH ÖĞRETMENİ MEB DENİZLİ  AĞRI AFYON  ..