Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Aralık '07

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

Yılbaşı eğlencesi nasıl olmalı?

Yılbaşı eğlencesi nasıl olmalı?
 

Yeni yıla iki günden az kaldı. Herkes kendince hazırlıklarını yaptı mı?

Belli ki yapmış. Öncelikle büyük şehirlerde oturan hali vakti yerinde, cebinde parası, altında arabası olanlar, Ege ve Güney’deki sahil kasabalarına doğru yollanmışlar. Trafiğin sakinliği bunu anlatıyor.

Bunlar genellikle iş sahibi kimseler olduğu için, yarınki mesainin pek önemi yok. Zaten böyle arefe günlerinde doğru dürüst iş yapılmaz. Gerçi hükümetimiz hafta sonu tatiliyle yılbaşı tatilini birleştirmedi, pazartesiyi tatil yapmadı ama, farklı alternatifi olanlar izin alarak bu problemi çözmüşlerdir.

Onun dışında ne yapıyoruz? En azından evde yalnız başımıza değil de, eş dost, akraba, kalabalık, neşeli ve eğlenceli biçimde yeni yıla girmek istiyoruz. Piyasanın etkisinde kalıp hediye alanlar da hayli çok.

Mağazaların dolup boşalmasından bunu anlamak mümkün. Çocuklar ve eşler elbette bu fırsattan da yararlanıp bir hediye almayı hak ettiklerini düşünüyorlar.

Kuru yemişçiler fiyatlarında küçük bir ayarlama yapmışlar bile. Nasıl olsa müşteri hazır. Herkesin eli mecbur. İyi kötü bir şeyler alacaklar.

Bir yılı bitirip yeni bir yıla başlıyoruz. Bir dönemin sonu ve yeni bir dönemin başlangıcı.

Aslında insanın ömrü, o kişinin hayatı açısından baktığınız zaman kendi başına bir zaman dilimi. Adı da ömür işte. Uzunu, kısası, orta hallisi, her türlüsü var.

Fakat yaratıcı içinde bulunduğumuz dünyayı öyle bir rotaya oturtmuş ki, bizim ömür dediğimiz süreç içerisinde tekrarlanan başka zaman dilimleri var.

Yıl, bunların içinde en belli başlısı. Pek çok şey için belirlenen süreçtir o… Her yılın bir blançosu çıkarılır ve her yılın tahmini bir planı, projesi vardır.

Bu bağlamda her insanın, yıl sonunda bir muhasebe ve muhakeme yapması, kendini geleceğe daha iyi hazırlamak için yeni projeler üretmesi, önüne yeni hedefler koyması, amaçlar edinmesi, hem doğal hem gereklidir.


Dolayısıyla yılın sonunda hedeflerimize ne kadar yaklaştığımız, amaçlarımızın ne kadarını gerçekleştirdiğimiz elbette sorgulanmalı ve bu tecrübelerin ışığında yeni yılda neler yapacağımız planlanmalıdır.

Sağlıklı bir insanın hedefi, her zaman daha ileriye yönelmek, dünden daha başarılı olmak, geçmişin deneyimlerine dayanarak geleceği daha muhkem şekilde inşa etmek olmalıdır.

Buraya kadar kimsenin herhalde bir itirazı yok. Böyle bir dönemin sonunda sevinçle, umutla, heyecanla, yeni bir yıla girmenin, bunun hazzını yaşamanın da bir sakıncası yok.

O zaman yılbaşıyla ilgili aleyhte söylemler, dini açıdan günah olması, milli açıdan sakıncalı olması nerden çıkıyor?

Bugünkü Posta gazetesinin manşeti “Yine O Hutbe”… Konu şu: Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, yılbaşı kutlamaları insanlığa malolmuş olumlu bir davranış biçimidir demiş. Doğru söylemiş. Fakat buna rağmen, 31 Aralık 2004’te okunan ve yılbaşı eğlencesinin dini açıdan sakıncalı olduğu, akıl ve sağlığı tehdit ettiği belirtilen ve o dönemde büyük tartışma yaratan hutbe, bu kez İstanbul Müftülüğü tarafından 2007’nin son cuması camilerde bir kez daha okutulmuş.

Burada “yılbaşı eğlencesi”nden ne anlaşıldığı çok önemli. Sözgelimi o gece sabaha kadar içki içmek, bir yılbaşı eğlencesi mi? İçki içmenin dini açıdan günah olduğunu bir tarafa bırakalım. Zaten meseleye böyle baktığımız için işin işinden çıkamıyoruz ve uzlaşma yerine, bir çatışma ortamı yaratıyoruz.

Mesela hangi doktor, sınırsız içkinin, insan aklını ve sağlığını tehdit etmediğini söyleyebilir ki… Hele işin içine uyuşturucu girerse, bunu savunabilecek bir tıp ve bilim adamı var mıdır?

Ayrıca her toplumun kendine göre, bir ahlak anlayışı yok mu? Bu anlayışın kuralları, yılbaşı gecesi rafa mı kalkar? Böyle bir bakış açısı, olsa olsa, insanın yapmak isteyip de yapamadıklarını bir bahaneyle gerçekleştirme isteğinden başka bir şey olamaz.

O yüzden “yılbaşı eğlencesi” dendiğinde ne anlaşılması gerektiği konusunda önce ortak bir nokta yakalamalıyız. Din ve ahlâk kurallarını bir tarafa bırakın, toplumun uymakla zorunlu olduğu hukuk kurallarının dahi, devre dışı bırakıldığı bir dakika bile düşünülemez.

Çünkü Hukuk boşluk kaldırmaz. Eğer böyle bir boşluk yaratırsanız, siz suçu teşvik etmiş olursunuz. Dini kurallar da sürekliliği olan emir ve yasaklardır. Din, ahlâk dışı hiçbir şeyi onaylamaz ve onun yapılmasına izin vermez.

Bu durumda neyin doğru, neyin yanlış, neyin yasak, neyin serbest olduğunu ve neyin bir yılbaşı eğlencesi, neyin de yılbaşı eğlencesi adı altında yapılan yanlış bir davranış olduğunu, aklı başında herkes bilir.

Bunu bahane ederek dini ve milli duygularımızı yıpratmaya çalışmak yerine, birbirimize faydalı ve iyi olan şeyleri yapmayı teşvik etmenin; adı, biçimi, şekli ne olursa olsun, zararlı ve kötü her şeyden de insanlarımızı ve özellikle de gençlerimizi uzak tutmaya çalışmanın, bir vatandaşlık borcu olduğunu unutmamalıyız.

*****


Diğer gazete manşetleri de şöyle:

Akşam: “Çok Ünlünün Canı Yanacak” Son yılların en büyük lüks oto sahteciliği… Çoğu BMW, son model 1500 otomobilin düşük fiyatlarla fatura edilip gümrükten çekildiği belirlendi. Bunları alan sanatçı, işadamı ve sporcular incelemede.

<ı>Bu arabaların piyasa fiyatları bilindiğine göre, böyle bir alışverişe bile bile girdilerse, yapılacak bir şey yok değil mi?

*****

Bugün: “Üniversite Gibi Meclis” TBMM’de 54 profesör, 12 doçent, 12 yardımcı doçent, 29 doktor ve 80 yüksek lisanslı milletvekili var.

<ı>Eğer akademik kariyer her şeyi hallediyor olsaydı, bizzat üniversitelerin kendileri hiçbir problem yaşamaz, her sorunun üstesinden gelir ve topluma örnek bir kurum olarak gösterilirdi.

*****

Cumhuriyet: “Belirsizliklere Karşı Reform Şart” Güler Sabancı ekonomi bıçak sırtında, hükümetin bekleme lüksü yok dedi.

<ı>Ekonomi zaten hiçbir zaman rahat olarak kendi haline bırakılabilecek bir şey değildir.

*****

Güneş: “Ortaçağ Kafası” İstanbul’un göbeğinde Cuma öncesi vaaz eden cami imamı sakın karılarınızı çalıştırmayın, sizi aldatır, dedi.

*****

Hürriyet: “Emriniz Olur” Ermenistan Meclisi, Başbakan Erdoğan’ın soykırım iddiaları için tarihi komisyon kuralım, arşivleri açalım, çağrısına yanıt olarak cüretkâr koşullar ileri sürdü.

*****

Milliyet: “Böyle Kuruldan Böyle Koruma” Four Seasons oteline tarihi kalıntılar üzerinde genişleme izni veren dönemin İstanbul 1 nolu Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu ile ilgili soru işaretleri artıyor.

*****

Radikal: “Kiracıya 2008 Müjdesi: Enflasyon Kadar Artış” Ev sahipleriyle kiracıları sürekli karşı karşıya getiren kira artışına yasal sınır geliyor, kiracı damı akan şöminesi tüten daire için kira bedelinde indirim isteyebilecek.

*****

Sabah: “el-Kaide Baskını” Aksaray’daki operasyonda dağda eğitim yaptıkları da belirlenen biri İngilizce öğretmeni 20 Kaideci yakalandı.

*****

Star: “Teşvik Devrimi” Teşvik sistemine köklü değişiklik geliyor. Bölgesel sektörel ve proje bazlı teşvik sistemi oluşturulacak. Muz Anamur’da desteklenecek, Kars’ta değil.

*****

Takvim: “Emir Kandil’den” Şehirlerde 20 gündür süren araç yakma eylemlerinin PKK’nın işi olduğu kesinleşti. Hainlerin amacı ekonomik altyapıyı çökertip iç savaş çıkarmak.

<ı>Operasyon sonrası, “PKK çöktü, kökü kazındı, darmadağın, yerle bir” gibi sonuçlara varıldığında, henüz bir şey bitmedi diye uyarmıştım. Keşke her şey o kadar kolay olabilse ama, değil… Önümüzde daha zor günler var.

<ı>

<ı>Bu dönemde vatandaşlara çok iş düşüyor. Hem uyanık olmak, hem oyuna gelmemek, hem de devletin, milletin, milli birliğin yanında olmaları gerekiyor. Bunu gerçekleştirebildiğimiz an, PKK’nın işini bitirebiliriz.

*****

Hastanelerde artık yatarak tedavi olan hastalara, 1 Ocak’tan itibaren ilaç ve malzeme devlet tarafından verilecek. Hiçbir hastadan tahlilini kendisinin yaptırması istenmeyecek.

Vatandaşın yüzünü güldürmesi açısından günün en önemli haberi bence… Türkiye gazetesi “İlacını Al Gel Dönemi Bitti” manşetiyle haberi değerlendirirken, Yeni Şafak gazetesi “Yatan Hasta artık Para Ödemeyecek” başlığını kullanmış.

*****

Taraf: “Dönüş Yolu Açıldı” Milli Güvenlik Kurulu toplantısından da aynı doğrultuda bir bildiri çıkmasının ardından Eve Dönüş, Ak Parti’nin projesi olmaktan çıktı. 221. maddenin genişletilmesi artık devlet işi.

<ı>

<ı>Milletin genelini ilgilendiren bu tip işler zaten partinin işi olamaz ki… Biz hâlâ hükümeti bir parti olarak gördüğümüz için, bazı şeyleri yanlış yorumlayabliyoruz.

*****

Vatan: “Göbeğini Kaşıyan Adam Gibi Konuştu” Osman Yağmurdereli önceki gece bir TV kanalında Fazıl Say için öyle şeyler söyledi ki, sanki göbeğini kaşıyan adam ete kemiğe bürünüp dile geldi.

<ı>Osman Yağmurdereli’nin söylediklerini doğru kabul etmeyebiliriz. Ancak yanlışa yanlışla cevap vermek, doğruya ulaşmamızı engelleyen en büyük etkendir. Bir milletvekiline, bir sanatçıya değil, sıradan bir insana, bir vatandaşa hakaret etmek, bu kadar kolay ve zevk verici olmamalı… Bir vatandaş olarak üzülüyorum, utanıyorum ve kınıyorum. Ne demek göbeğini kaşıyan adam? Sanatçıların, aydınların, entelektüellerin göbeği hiç kaşınmaz mı?

*****

Zaman: “400 Bebek Kan Testiyle Zekâ Geriliği ve Cücelikten Kurtuldu” Bebeklerin topuğundan alınan kan, erken teşhis ve tedavide hayati önem taşıyor. Geçen yıl ülke geneline yaygınlaştırılan kan taramasından başarılı sonuçlar alındı. Proje sorumlusu Dr. Gülsüm Özdemir, taramaya diğer hastalıkları da dahil edeceklerinin altını çiziyor.

<ı>Bir an evvel hayata geçirilmesi gerekli bir proje…

<ı>

*****

Spor gazetelerine gelince :

Fanatik gazetesinde Beşiktaş’ın Holosko’yu transfer ettiği bildirilerek “Şampiyon Kartal” manşeti verilmiş.

Fotomaç gazetesinde “Maracana’da Love Zirvesi” başlığıyla Zico’nun CSKA’lı yıldızdan söz aldığı belirtiliyor.

Fotospor gazetesi ise Wagner Love’un “Beni Fener’e Al Zico” dediğini yazıyor.

*****

Bugünlük de bu kadar. Yarın son kez bu başlık altında birlikte olmak dileğiyle…

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..