Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Aralık '11

 
Kategori
Yılbaşı
 

Yılbaşı gelirken

Yılbaşı gelirken
 

Yılbaşı geliyor.

Şunun şurasında dört gün kaldı. Dört gün sonra yeni bir yıla adım atacağız.

Ben yılbaşılarını çok seviyorum. En kötü geçen bir yılın sonunda bile, hiç bir dileğim gerçekleşmemiş olsa bile her yılbaşı heyecan duyar, yeni dilekler dilemekten kendimi alamam.

Derim ki bazen yıl biterken, "Amaaan, hep aynı işte, otuz birine kadar heyecan duyuyorsun, ışıltılar gözünü alıyor, birden bire her şey değişecek sanıyorsun, yeni yılın birinci gününde hooop sanki bir rüyadan uyanıyorsun ve her şeyin aynı kaldığını görüyorsun. Biletine de piyango vurmamış, güneş de yine aynı şekilde doğmuş. Bu kadar yani."

Ama illaki her yılbaşı öncesi bir heyecan sarar beni. Bu başka bir şey, dileklerimin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğinden, hayatımın değişip değişmeyeceğinden başka bir şey.

Sonuçta dünya yüzyllardır aynı şekilde dönüyor, mevsimler aynı şekilde meydana geliyor. Özel günler biz insanların icadı, sayı işi bu. Sayılara bir takım anlamlar yüklüyoruz, uğurlu, uğursuz diye ayırıyoruz. Ne ilgisi varsa. Yılbaşı da öyle tabi ki; bir yıl bitiyor diğeri başlıyor, diğer bitiş ve başlangıçlardan farkı yok. Yok da, biz yine de biten her yıl için istatistikler çıkartıyor, dünya açısından, ülkemiz açısından, aile efradımız ve kişisel yaşantımız açısından iyi ya da kötü olarak sınıflandırıyoruz.

Yılbaşını kutlayan var kutlamayan var. Kimisi dini açıdan sakıncalı bulup kutlamıyor kimisi burjuva alışkanlığı olduğunu söyleyip reddediyor. Kimileri ise bugünün çılgınca eğlenilecek bir gün olduğunu düşünüp kapıp koyveriyor, saldım çayıra mevlam kayıra misali.

Benim için yılbaşı on beş yıl öncesinde bir Milat oldu. On beş yıl önceki yılbaşının sabahında aldım oğlumu kucağıma. Tombiş yanaklı, yumuk elli ayaklı güzel oğlum sabırsızlık yapıp bir ay önceden attı kendini dünyaya. İşte o günden sonra her yılbaşı özel bir kutlamaya dönüştü bizim için. Her yıl evimizde toplandı tüm aile, anne babalar, kardeşler, yeğenler, varsa başka gelenler.

Artık oğlum büyüdü, bu tür kutlamayı genç kimliğiyle bağdaştıramıyor. Arkadaşlarıyla erken bir kutlama yaptı geçen hafta. Yılbaşını ise sakin geçirmek istiyor. İleride bu aile toplantılarının ne kadar değerli olduğunu anlayacağından emin, saygı duyuyorum isteğine. Yani bizim yılbaşı düzeni değişiyor artık.

Bana gelince, ben yılbaşılarını neden bu kadar çok önemsiyor ve seviyorum?

Ajandalar ve takvimler yüzünden...

Yepyeni, tertemiz, doldurulmayı bekleyen ajandalar, günlük defterler ve koparılmayı bekleyen yeni takvim sayfaları.

Oldum olası sevmişimdir takvimleri, ta ilkokula başladığımdan beri. Yapraklı Saatli Marif Takvimi, gemici takvimi, masa takvimi. Biten her günün sonunda kopar yaprağı yahut çiz üzerini, başla yeni güne.

Ajandaların önemini ise iş hayatına girdiğimde anladım. Yapılacak işleri yaz, yapınca üzerini çiz, iş bitirmenin rahatlığıyla derin bir ohhh çek. Bundan güzel şey var mı?

Ben yılbaşlarını işte bunun için seviyorum.

Siz hangi nedenle seviyorsunuz?

Yoksa sevmiyor musunuz? 

 
Toplam blog
: 314
: 1210
Kayıt tarihi
: 07.08.11
 
 

Üsküdar İstanbul doğumluyum ve halen burada yaşıyorum. Okumak, yazmak ve seyahat etmeyi çok seviyor..