Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Aralık '08

 
Kategori
Tiyatro
 

Yıldız Kenter; Türk tiyatrosunda bir Diva

Yıldız Kenter; Türk tiyatrosunda bir Diva
 

Yıldız Kenter; Türk tiyatrosunda bir Diva


Yıldız Kenter, 60 ncı sanat yılını kutluyor...60 yıl Türk tiyatrosuna adanan bir ömür, tiyatromuzun onur abidesi, gelmiş geçmiş en büyük tiyatro sanatçılarımızdan biri.

Yıldız Kenter’in profesyonel anlamda tiyatro sahnesine ilk çıkışının, ilk tiyatro perdesinin açılışının ardından tam 60 yıl geçti. 12 Aralık 1948’de Ankara Devlet Tiyatrosu’nda Shakespeare’in “On İkinci Gece”si ile sanat hayatına başladı.

O günden bugüne her sahnesinde, gözlerindeki anlam ve duygu ifadeleri ile, mimikleri ve sesi ile üstün oyunculuk gücünü seyircisine sunmuş, hayatın, yaşanmışlıkların tüm birikimlerini bizlere ustaca aktaran içsel bir köprü kurmuştur.

Yıldız Kenter, 60 yılda 100’ün üstünde oyun sergilemiş, bir o kadar da oyun sahneleyerek Türk tiyatrosunun gelişmesine büyük bir katkı sağlamıştır.

O, "Maria Callas", "Pembe Kadın", "Ben Anadolu" gibi unutulmayan rollerin oyuncusudur.

Kardeşi Müşfik Kenter ve eşi Şükran Güngör ile kurduğu Kent Oyuncuları Topluluğu’nda Necati Cumalı, Melih Cevdet Anday, Adalet Ağaoğlu, Refik Erduran, Güner Sümer, Zeki Özturanlı, Güngör Dilmen, Muzaffer İzgü gibi pek çok Türk yazarının eserlerini, Shakespeare, Çehov, Brecht, Ionesco, Harold Pinter, Edward Albee, Tennessee Williams, Alan Ayckbourn, Arthur Miller, Brian Freil, Neil Simon, Athol Fugard gibi edebiyat dünyasının önde gelen isimlerinin eserlerini sahnelemiş ve oynamış bir tiyatro ustadır.

Yurt dışında pek çok İngilizce ve Türkçe oyunlar sergileyerek Türk tiyatrosunun tanınmasına vesile olmuş biridir. 40 yıldır konservatuardaki sahne hocalığı yaparak bir çok tiyatrocunun yetişmesine emek vermiştir.

Yıldız Kenter, kendisini 60 yıllık başarılı tiyatro kariyerine taşıyan özelliklerini şu şekilde ifade etmektedir … “Mesleğini kendinden çok sevmek. Mesleğe saygı duymak. Yüce bir şeyin karşısında eğilir gibi onun karşısında eğilebilmek. Her şeyini onun için harcayabilmek. Güzelliğini, bedenini, zamanını, her şeyini ona vermek”.

Sahnede kendini ifade etme biçimi için…“Sahnede seyircinin söylenenleri rahat anlayabileceği, güzel konuşulan bir Türkçe’ye ve beden diline özen gösteriyorum. Küçük bir tonlama hatası anlamı tamamen değiştirebiliyor. Metni deşifre etmek, metni anlamak çok önemli. Yazar ne demek istiyor, bunu sağlıklı bir biçimde yorumlayabilmek… Bazen yazara sözcükler yetmeyebilir, o zaman oyuncu yazarın vermek istediklerini düş ve düşün gücüyle, ses ve konuşma gücüyle ve beden diliyle tamamlıyor” diyor.

Yıldız Kenter, sanat hayatının 60 ncı yılını, perdesini yeni açacak olan “Victoria” oyununun yönetmeni olarak kutlamaya hazırlanıyor.

Tiyatroya adanmış tutkulu bir yaşamın kahramanı, sıradışı bir kadındır Yıldız Kenter. O, Türk tiyatrosunun gerçek Diva’sıdır.

Diva’nın “Hep Aşk Vardı”sındaki repliğinde, O’nun gerçek yaşamdaki etkileşimlerini ve bunların sahneye izdüşümlerini farketmemek mümkün mü?

İnsanın ortak kaderi doğum, ölüm veo aradaki zaman, yaşam...
Doğmak, ölmek isteğe bağlı değil...
Ölmek, belki bazen.
Bize düşen yaşamak.
Koşullar ne olursa olsun yaşamak...
Ayakta kalmak...
Hadi sıyırttın sıyırttın, hayatta kalabildin zar zor...
Uzun yaşamak, bir ayrıcalık.
İyi, güzel...
Ama ayakta kalmak, kalabilmek. Ceza !
Müthiş bir ceza!

İlkokuldaydım, birinci sınıfta.
Hiç unutmadığım bir cezaya çarptırıldım. Karatahtanın önünde,
sırtım sınıfa, yüzüm karatahtaya dönük, ders bitimine kadar kıpırdamadan ayakta durmak...
Utanıyorum, midem bulanıyor.
Ölmek istiyorum.
Herkesten nefret ediyorum, herkes ölsün istiyorum.
Sonra bir ara cebimdeki kabarıklığı hissediyorum: Kabak çekirdeklerim!
Bir kuruşluk kabak çekirdeği almıştım, bir tane bile yemedim.
Mahmut'la ( benden birbuçuk yaş büyükağabeyim; üçüncü sınıfa gidiyor)
eve giderken yiyecektik. Evimiz taa tepede,
Abidin Paşa Köşkü'nün orada.
Bahardı... Bademler açmış, tepeye giden toprak yol bomboş.
Ev yok pek. Apartman hele hiç yok.
Göz alabildiğine tarla.
Papatyalar, gelincikler.

Hadi be sen de!.. Ne diye ölecekmişim...
Mati'cigimle güzelim dağ yolunda çekirdek yiyerek,
konuşa gülüşe eve gitmek varken !

Şimdi dönüp geriye baktığımda, hep çekirdek misali umutlar peşinde
ayakta kalabildiğimi görüyorum.
Öleceğimi bile bile bir çekirdek uğruna bu kadar çaba, çırpınma!
Değer mi ?.. Birşey yap,
Met'i anımsıyorum, sevgili Aziz Nesin'i...
İçim ısınıyor yeniden.
Kalk hadi diyorum, durma koş, birşeyler yap. Yaşa...
Dur diyorlar bir yandan da, koşma...
Yeter dinlen artık. Koşma...

Öl artık !

Ama çekirdeklerim bitmedi ki daha
..." Yıldız Kenter

Nice yıllara Diva, kabak çekirdeğin hiç tükenmesin…

 
Toplam blog
: 476
: 2331
Kayıt tarihi
: 10.07.08
 
 

Çok eskidendi ..