Yıldız Sarayı'ndan Kadıköy'e

Hergün kimbilir kaç kere geçiyorsunuz o kızgın boğanın önünden? Hiç merak ettiniz mi, nereden gelmiş, kim yapmış, neden burada diye? Neyi simgelediği de, ne işe yaradığı da ona bakan göze göre değişiyor tabii. Kimi çocuklar için üzerine binilip fotoğraf çektirilecek bir oyuncak, kimi için takımının bayrağını sarıp, takımına mâl edilecek bir sembol, kimine göre buluşma noktası. Kimileri farkında bile değildir, sorsanız "Hangi boğa? Boğa mı var orada?" diye cevaplarlar.

Esas hikayesi çok ilginçtir. Heykel 1864 yılında Paris'te heykeltraş İzidor Bonhevr tarafından yapılmıştır. Alman kralı II. Wilheim'in İstanbul'u ziyareti sırasında 1917 yılında II.Abdülhamit'e güç simgesi olarak getirilmiş ve armağan edilmiştir. İlk önce Yıldız Sarayı'nın bahçesine konulmuş. Boğa heykeli Almanların eline, Fransızlarla yaptıkları bir savaş sonrasında ganimet olarak geçmiş. Onlarda nasıl kıymetli buldularsa bize hediye etmeyi uygun bulmuşlar. O yıllarda hayvan heykelleri bahçelerin, parkların süsü olarak tasarlanırmış. Dolmabahçe de, bilen bilir havuzun başında kuğu heykelleri vardır. Her neyse, Boğa heykeli zaman içinde yer değiştirmek zorunda kalır. Önce Lütfi Kırdar Spor salonunun önüne taşınır. Oradan da, 1969 yılında Asya yakasına getirilir ve eski Kadıköy iskelesinin karşısına konur. Kızgın bakışları bazı insanları rahatsız etmiş olacak ki çok yer değiştirir böyle. O İstanbul'daki yolculuğunu yaparken, İstanbul da değişir tabii. Giderek kalabalıklaşır, yeşil alanlar azalır, insanlar daha bir vurdumduymaz olurlar. Son olarak Boğa heykeli Altıyol'daki bir kaç çiçeğin ekildiği ve bir tutam otun yeşerdiği bir çemberin içine hapsedilir.

Öfkeli hali, o kızgın bakışları halen mevcut olsa da eskisi kadar etkisi yok artık insanlar üzerinde. İnsanlar ondan daha kızgın her şeye. Kentin kirlenişine, trafiğin artışına, nüfusun çoğalmasına, kavganın, şiddetin artmasına, küçük çocukların taciz edilmesine, işsizliğe, parasızlığa daha bir çok şeye...

Gücün simgesi olan Boğa Heykeli, belki hikayesini ve yaptığı yolculuğu bilirseniz size de güç verir onun gibi dimdik ayakta durmanıza vesile olur diye düşündüm. Bir daha önünden geçerken daha dikkatli bakarsınız belki de...