Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Kasım '07

 
Kategori
Tiyatro
 

Yıldız yargılanması

Yıldız yargılanması
 

Koyu redingot üzerine sarı hasır işlemeler... Kırmızı Fes... Pos bıyık... Sahnedeki Osmanlı... Düşen bir padişah... Zan altında Mithat Paşa... Zalim mi zalim bir sorgulama... Yıldız Yargılanması...

Sultan Abdülaziz... Okullarda dinlediğimiz tarihin, üzerinde çok az durduğu bir padişah... Osmanlı’nın en çalkantılı döneminde, yaptığı icraatlardan ziyade ölümündeki tartışmalarla tarihçileri meşgul eden hükümdar... Olayın üzerindeki sır perdesini kaldırmaktan ziyade sırlarla dolu bir siyasi hesaplaşma yapmak için Yıldız’da, Malta Köşkü’nün yakınında, Osmanlı tarihinin ilk siyasi mahkemesi kurulur. Bu yargılama için neden 5 sene beklendiği de bilinmez. Sanık sandalyesindeki Mithat Paşa; Abdülaziz’in tahttan indirilmesinde rol aldığı için, mahkeme tertipleyicilerinin fikrince padişaha karşı işlenen cinayetin de failidir.

Oyun; Feriye Sarayı’nda, Abdülaziz’in son günlerinde, annesi Pertevniyal Sultan ve Arzıniyaz Kalfa ile konuşmalarıyla başlar. Elinden tahtı alınmış bir padişahın saklı kalmış hırsları, korkuları ve tükenmişliği hissedilir diyaloglarda. Bir kenara itilmiş olmanın verdiği sıkıntı, padişah kibriyle birleşince Abdülaziz zor günler geçirir. Ölüm gecesinde Kuran-ı Kerim’ini ve sakalını düzeltme bahanesiyle ucu sivri makasını ister kalfasından. Bütün gece namaz kılar ve dua eder. Sabaha karşı saray halkının gözleri, kanlar içinde yatan bir padişahla dehşete düşer. Kendi döneminin bütün çelişkilerini bünyesinde barındıran hükümdarın ölümü de çelişkilerle ve bilinmezlerle doludur.

Oyunun iddiası; II. Abdülhamit’in siyasi rakiplerini ezmek ve yok etmek için Yıldız Mahkemesini kurdurduğu ve Abdülaziz’in intiharını cinayetmiş gibi göstermeye çalıştığı yönündedir. Bütün kurgu, izleyiciye ilerici, Batıcı ve pozitivist Mithat Paşa’nın nasıl da komploya kurban gittiğini anlatmak üzerinedir. Tarihimizin en tartışmalı isimlerinden birinin; II. Abdülhamit’in siyasi duruşu üzerinde bile birçok siyasi grubun farklı yaklaşımları varken bu tartışmalı mahkemede taraf tutmak biraz zordur.

Abdülaziz’in hizmetine verilen uşaklar; Cezayirli Mustafa, Boyabatlı Hacı Mehmet ve Pehlivan Mustafa işkenceden geçirilir. Zorla, Abdülaziz’in cinayete kurban gittiğini söylemek zorunda bırakılırlar. Cezayirli’nin 5 santimlik yara izi iddiası akılcı Mithat Paşa’nın parlak zekası tarafından çürütülecektir. Çünkü tanık, santimin ne demek olduğunu bilmemektedir. Dolayısıyla bu iddia ona öğretilmiş ve ezberletilmiştir.

Abdülaziz’in annesi Pertevniyal Sultan’ın bile cinayeti savunacak kadar işkence görmesi, belki sırf siyasi nedenlerle oğlunun ölümünü çarpıtması oyunun en çarpıcı noktalarından biridir. Annenin ifadesiz bakışları, Arzıniyaz Kalfa’nın hanımına isyanı, Vali Bey’in onurlu direnişi tiyatro seyircisinin zihnine etkileyici sahneler olarak kazınır.

Yıldız Mahkemesi, 12 sanıktan 10’unu idama mahkûm eder, diğer ikisi ise onar yıl kürek cezasına çarptırılır. Avrupa Devletleri’nden gelen baskılardan sonra II. Abdülhamit idam cezalarını da süresiz kürek ve sürgüne çevirir. İzzettin Vapuru, sürgünleri Mekke’nin doğusundaki Taif’e taşır. Mithat Paşa daha sonra II. Abdülhamit’in emriyle boğdurularak öldürülecektir. Hikmet-i hükümet ya da reelpolitik zaman zaman bu tür acımasızlıklar gerektirdiğinden olsa gerek, siyasi etki gücü yüksek kafaların bu topraklardaki kaderi zaman içerisinde pek de değişmemektedir.

Oyun, darağacındaki Adnan Menderes ve Deniz Gezmiş görüntüleriyle, sesleriyle kapanır. Bu bölümde, Devlet Tiyatroları belki de bütün siyasi grupları memnun etme, tribünlere oynama kaygısı taşımıştır. Fikrimce bu ajitasyon oyunun vurucu etkisini azaltmıştır.

Meşrutiyet ve ardından gelen Jön Türkler dönemi, bugünkü Türk siyasi hayatının laboratuarı olarak değerlendirilebilir. O dönemki her büyük tartışma, şekil değiştirerek bugüne taşınmış vaziyettedir. O süreci çok iyi okumak, çok iyi algılamakla ancak tarihsel devamlılığı keşfedebiliriz. Siyasi tarihimizin, Cumhuriyet’le başladığı yanılgısından kurtulamayan bir neslin Kosova’da, Kudüs’te, Tunus’ta olan biteni algılamasını beklemek fazla iyimser olur.

Üzerindeki sislerin henüz dağılmadığı Yıldız Yargılanması, tarihteki birçok başka örneği gibi aydınlığa hiçbir zaman kavuşamayacak. Tarih, söz konusu olduğu zaman nesnellikten söz etmek oldukça güç. Ortadaki tarihi kazananlar yazmıştır; dolayısıyla tarih yazım sürecinde her türlü manipülasyon mümkündür.

Lenin ve Troçki arasındaki bir tartışmadan oldukça manidar bir sonuç çıkarabiliriz: Troçki haykırıyor; ‘Tarih benim haklı olduğumu yazacak! Lenin’in cevabı her şeyi özetler gibi: ‘O dediğin, tarihi kimin yazdığına göre değişir!...’

Oyun, Mithat Paşa’nın vurucu cümlesiyle kapanıyor:

“Mahkeme-i Kübra’da Abdülhamit’in askerleri ve silahları olmayacak;

Mahkeme-i Kübra’da Abdülhamit de çıplak yargılanacak.”

 
Toplam blog
: 37
: 1055
Kayıt tarihi
: 25.12.06
 
 

Bosphorus Investments, Atiye Residence, Gayrimenkul İçin Strateji Platformu (GİSP),  ODTÜ Şehir P..