Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Temmuz '12

 
Kategori
Öykü
 

Yıldızın terlikleri

Yıldızın terlikleri
 

Netten alıntı


Yıldız Hanım gökyüzündeki evinin, nohut oda bakla sofasında mutlu mesut yaşardı. Kocası Ay Bey beyaz saçlı, beyaz yüzlü, beyaz gülüşlü, beyaz elleri olan bembeyaz bir adamdı. Rahatsız olurdu üstünün başının kirlenmesinden, hele hele ruhunun kirlenmesinden ödü kopardı. Bu nedenle çocukları yıldız kız ve yıldız oğlanı sürekli ‘’dürüst ol, çalışkan ol, başkasının malında başarısında gözün olmasın, kimseye haksızlık yapma, yalan söyleme’’ söylemleriyle yetiştirdiler. Çalışkan insanlardı karı-koca sabahın köründe işe giderler akşamın alaca karanlığında dönerlerdi. İkisinin emeğinin ürünüydü bu gökyüzündeki küçücük ev. Gökyüzünde diyorum, yeryüzünde yoktu çünkü böyle bir ev.

Yıldız Hanım o kadar narin o kadar incecikti ki, başkalarını inciteceğine, kendini incitir . Ay Bey eve gelmeden sızlanmalarını bitirir, eşini üzmezdi. Çevresinde kim varsa herkesin derdine koşar, yardımını esirgemez, kendi başı sıkışsa yardım istemezdi.

Severdi süslenmeyi, rujunu sürmeden sokağa adım atmazdı. Yüksek topuklu tıkır tıkır terlikler giymeyi de severdi, ama hiç bir zaman tıkırtılı terlik giymedi. Alt komşu rahatsız olursa diye hep altı kauçuk terlikler giydi. İşte 40 yılı aşkın bir zamandır Yıldız Hanım ile Ay Bey gökyüzündeki evlerinin nohut oda bakla sofasında mutlu mesut yaşardı.

Ta ki evlerinin alt katına bir Nebula taşınana kadar. Kapkara bir adamdı Nebula. Bakışları kara, gülüşleri kara, merdivende karşılaştıklarında ’günaydın ve iyi akşamlar’ı bile dişlerinin arasından cızırtılı seslerle kara kara çıkardı. Nebula’nın karısı da kara karaydı. Pek konuşmaz, konuştuğu zaman da sadece kocasından yakındığı kara cümleler kurardı. İlişki kuramadılar bir türlü Beyaz Yıldız ailesi ve Nebula ailesi. İzmir körfezine bakan pencerelerine duvar örünce bu aile, komşuluk iletişiminden vazgeçti Beyaz Yıldız ailesi.

Bir gün Ay Bey emekli arkadaşları ile kahvehaneye sohbet etmeye gittiğinde, Yıldız Hanım her zamanki gibi evinin temizliği yapmış, akşam yemeği hazırlıklarına başlamıştı. Bu arada kauçuk terlikleri ayağında,evinde bir aşağı bir yukarı pıtır pıtır dolaşıyordu. Birden, merdiven boşluğunda koşar adım ayak sesleri duydu. Ardından hızla evinin kapısı yumruklanmaya başladı. Telaşlanmadan kapıyı açtı. Karşısından burnundan soluyan Nebula’yı buldu.’’Hayırdır komşum’ dedi Yıldız.’’Ne olacak Yıldız teyze ya, senin şu terliklerinden nefret ediyorum, sabahtan beri bir dakika durmadın ya. Bi otur yerine be kadın, ne dolaşıp duruyorsun. Kafamın içinde geziyorsun sanki, şikayet edicem seni’’ deyip Yıldız teyzenin yanıtını beklemeden geldiği gibi koşaradım merdivenlerden indi. Yıldız teyze kala kaldı kapıda. Baka kaldı terliklerine, altları kauçuk kaplı yumuşak terliklerine.

Bir başka gün, yine koşaradım sesleri duyunca ve kapısı çalınınca Yıldız teyzenin, açmadı bu sefer kapıyı. Evinin kapısına sert bir şeyle vuruluyordu. ‘’göstercem ben sana gürültü yapmayı, polise şikayet edicem seni’’ diye Nebula bağrıyordu. Aradan yarım saat geçti geçmedi. Kapının zili çaldı bu kez. Yıldız karşısında polisleri görünce şaştı kaldı ama 65 yaşının getirdiği serinkanlılıkla öylece dimdik durdu. Polis memuru, hakkınızda şikayet var, bizimle karakola kadar gelin dedi. Kocam olmadan hiç bir yere gitmem dedi Yıldız. Telefon edip kocasını bekledi. Kocası gelince de, karakola gidip ifade verdiler. Daha sonra onlar da şikayetçi oldular komşuları Nebula’dan. Üstelik kapılarında elektirik süpürgesi sapıyla açılan darbe izlerinin fotoğrafıyla.

-Olur mu olur Leyla diyor. Şimdi beni gürültü yapmaktan ötürü suçlu bulurlar mı? bulurlar valla. 65 yaşında bir kadın sabah evinde gürültü yapmaktan ötürü suçlu bulunabilir mi? Bulunabilir diye yine kendi yanıtlıyor soruları.

Tedirgin, üzgün, mutsuz. Altları kauçuk kaplı terliklerine bakıp da acı acı gülümsüyor.

Yıldız Hanım yeryüzündeki evinin nohut oda bakla sofasında, hiç mutlu değil...

Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu. Birinciliği beyaza verdiler. (Özdemir Asaf)

Leylim

16.07.2012

 

 
Toplam blog
: 105
: 670
Kayıt tarihi
: 18.10.07
 
 

Karlı bir kış günü, yaşam denilen bu yola düşmüşüm. Yürümüş yürümüş de bir arpa boyu yol alamamış..