Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ekim '07

 
Kategori
Haber
 

Yılışma !

Yılışma !
 

Doğan Haber Ajansı’ndan Mustafa Akbaş’ın haberi aynen şöyle:


“<ı>Antalya Akseki İlçe Jandarma Komutanı Üsteğmen Tolga Yetişkin'in, eşi Eda Yetişkin'e, 'Neden köpeğini askere taşıtıyorsun?' diyen AKP İlçe Yönetim Kurulu üyesi Necip Hacıgüzeller'i (62) dövdüğü ileri sürüldü.
Akseki'yi karıştıran olay 2 Ekim'de meydana geldi. İddiaya göre, öğle saatlerinde alışverişe çıkan Eda Yetişkin'in köpeğini yanındaki asker kucağına aldı. Bunu gören Hacıgüzeller, Yetişkin'e, "Üniformalı askere köpek taşıtamazsın. O çocuklar buralara köpek taşımak için değil, askerlik yapmak için geliyorlar" diye çıkıştı. Bu tartışmanın ardından Yetişkin oradan ayrıldı. Ertesi gün ise Üsteğmen Yetişkin'in, bir esnaf aracılığı ile çarşıya çağırdığı Hacıgüzeller'i yumrukladığı iddia edildi. Akseki Devlet Hastanesi'nden rapor alan Hacıgüzeller, Üsteğmen Yetişkin hakkında suç duyurusunda bulundu.


Ve yorumlarım:


· Konunun tarafları olan hiçbir şahsı tanımam, isimlerini dahi ilk kez haberde okudum.


· Şerefli Türk Ordusu’nun tüzel kişiliğine ve toplumumuz üzerindeki saygınlığına her daim, samimi sevgim ve saygım vardır.


· AKP adlı siyasi teşekküle ise en ufak bir muhabbettim olmadığı gibi bu sayfalarda dahi kendimce, en acımasız eleştirileri yönelttiğimi bilenler bilir, merak edenler eski yazılarımdan okuyabilir.


· Daha sonradan politikacı olmuş ve belediye başkanlığı dahi yapmış, ancak öncesinde çok uzun yıllar yönetici-bürokrat olarak çalışmış ve kentlerdeki; yetkin olmayan, hasbelkader bazı politik etiketlere sahip olmuş yerel politikacıların, anlamsız talep ve kaprislerinden çok çekmiş ve bu uğurda görevinden dahi istifa etmeyi göze almış bir babanın çocuğu olarak olayların, ülkemizde nasıl geliştiğini, yaşanmışlıklarımla çok iyi bilirim.


· Akseki gibi küçük bir ilçemizde, pek çok yerde olduğu gibi kişisel birtakım anlaşmazlık ve husumetler olabileceğini hiç aklımdan çıkarmam.


· Habere konu olan olayda, AKP İlçe Yönetim Kurulu Üyesi’nin: <ı>"Üniformalı askere köpek taşıtamazsın. O çocuklar buralara köpek taşımak için değil, askerlik yapmak için geliyorlar" sözlerinin altına, haber metnini baz alarak imzamı atarım. Çünkü benim, davulla-zurnayla, kurbanla-duayla, peygamber ocağına gönderdiğim ya da göndereceğim evladımın da aynı duruma düşebileceğini düşünürüm, sıkılırım. Gücüme gider. Kanıma dokunur.


· Sayın Politikacı’nın sözlerinin altına imzamı atarken, diğer taraftan da, kendisinin, her ne olursa olsun, bir Muhterem Hanımefendi’ye, senli-benli, bir miktar kasıt kokan bir üslupla, ders verir nitelikteki yaklaşım ve tepki tarzını ise tasvip edemem. Bu tepkisini, çok daha yapıcı yollarla da verebilirdi diye düşünürüm.


· Şerefli Türk Ordusu’nun, çok iyi yetiştiğine inandığım, Değerli bir Subayı’nın, böyle bir meseleyi, 62 yaşındaki bir insana uyguladığı iddia edilen kaba kuvvetle -ki olayın gerçekten böyle olduğuna inanmak istemiyorum- hal tarzına gitmesini; ne yasalar ne de etik kurallar çerçevesinde kabul edebilmem, onaylayabilmem mümkün değil.


· Haberden anladığımız kadarıyla, zaten yargıya intikal etmiş bu olayda, bağımsız Türk yargısının, şüphesiz ki en doğru kararı vereceğine inancım sonsuz.


Haberi okuduğumda, beni o zaman çok üzmüş olan, acı bir anım hatırıma geldi. İstanbul’da, bir askeri kurumda, kısa dönem çavuş olarak, askerlik görevimi yapmaktaydım. Bölük çavuşluğuna getirilmiştim. Sene, 1998.


Akşam yemeği için gazinodaki masalarımızda yerlerimizi aldık, yemeklerimiz önümüze konuldu, nöbetçi astsubayımızın gelip, duayı yaptıktan sonra komutunu vermesini ve yemeğe başlamayı beklemekteydik.


Nöbetçi çavuş arkadaşımız “dikkat” çekti, ayağa kalktık, hep birlikte “Tanrı’mıza hamdolsun, milletimiz varolsun” duasını ettik ve komutanımızın “afiyet olsun” sözlerine, yine hep birlikte “sağol” diyerek mukabele edip, yemeğimizi yemeye başladık.


Bu arada, nöbetçi astsubayımız masa aralarında dolaşmaktaydı. Ben de o sırada, yanımda yemek yiyen, bölük yazıcısı, avukat arkadaşımın söylediği bir şeye, hafifçe tebessüm ettim. Bunu gören komutanımızın, bana tepkisi, çok sert bir ifade ile:


“Yılışma!” oldu.


Otuz dört yıllık ömrümde, ilk ve son kez, böyle bir hakarete maruz kalmaktaydım. Belki birçok kişi için hakaret bile denemez ama çok gücüme gitti. Yemeğimi yiyemedim ve uzun süre de kendime gelmeyi başaramadım. Çok ama çok üzüldüm.


Ben ki her zaman ölçülü, yaşımın üzerinde olgun ve ilişkilerimde hassas bir insandım. Çavuş rütbemi takar takmaz koluma; bölük komutanı binbaşımız ve bölük başçavuşumuz tarafından, bölük çavuşluğu görevine getirilmiştim.


Ben, o gün “yılışmadım” ama o günü de “unutmadım”.


Bu hatıramdaki Kıymetli Astsubayımız ve haberdeki olaya konu olan değerli Türk Subayı da, eminim ki kişisel hatalarıyla yanlışlar yapmışlardır. Bu ve benzeri hadiseler; tarihi misyonu ve şanlı mazisi olan Şerefli Türk Ordusunun tüzel ve manevi kişiliğine, gönüllerimizdeki sarsılmaz yerine ve saygınlığına en ufak bir halel getirmez, getirmemelidir.


@Geçen yıl bugün: http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=9047

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..