Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ekim '18

 
Kategori
Güncel
 

Yıllar Öncesinden Bir Geyik Muhabbeti; Konu Malum

Yıllar Öncesinden Bir Geyik Muhabbeti; Konu Malum
 

2008 yılının Mayıs ayının başında dört arkadaş oturmuş geyik muhabbeti yapıyorlardı. Sigaralar tellendirilmiş, çaylar içiliyor ve yine söz dönüp dolaşıp vatan kurtarmaya geliyordu. Herhalde iki, üç, dört veya daha çok Türk veya Türkiye insanı hele de erkekse en çok yaptıkları hoşbeşten, üstünkörü hal hatır sormadan sonra iş döner dolaşır ya futbola ya da siyasete, sıra vatan kurtarmaya gelir. Futbolun durumu malum…

ABD’deki emlak kredileri ile ilgili dünyayı sarsan kriz, Türkiye’yi teğet geçmiş, ülkedeki iyimserlik havası tavan yapmış insanların hemen hepsi düşen banka kredileri ile bir şeyler alabilecek duruma gelmişlerdi. Öyle ya aylık yüzde 4,5’lardan aşağı düşen kredi faizleri insanlarda inanılmaz bir satın alma ve zenginleşme belirtileri ortaya çıkarıyordu.

Daha Suriye’de kriz yoktu, Arap Baharı ise henüz başlamamıştı.

Ya çok bilen ve de ya da önsezileri güçlü olan birisi olmalıydı, belki hayal gücü yüksekti o kişi söz kendisine gelince;  “Kredi faizlerinin aşırı düşmesi iyi değil, şimdi millet yılların açlığıyla önüne ne gelirse alacak, Türkiye aslında otomobil üreticisi değil, teknik olarak otomobil montajı yapan bir ülke.  İnşaat malzemelerinin önemli bir kısmı ithal. Düşen faizler insanları hayat boyu hayalleri olan otomobil ve ev malum. Bu ideallerini bir an önce gerçekleştirmek isteyecekler. Dışarıdan gelen ve Türk Lirasına çevrilen dolarlar günün birinde dönmek zorunda kalacağı için süre az olursa insanlar başka bir krizle karşı karşıya kalabilirler. Dahası eğer millet aşırı ve lüks tüketime yönelirse bunun sonunda bir süre sonra temelsiz ve lüks kullanımın yarattığı rehavetten ötürü ben zengin oldum sanacak, tembelleşecek. Milletimiz birbiriyle lüks tüketimde yarışır malum. Nam olsun kar olmasın anlayışı hala birçok insanımızın hayat düsturudur. Dahası milletimiz birbiriyle tüketimde yarışır. İhtiyacı olup olmadığına bakmaksızın onun var benim ondan neyim eksik anlayışı malum milletimizin iliklerine kadar işlemiştir. Öyle ki birçok yerde bir malın birinde olması yeterlidir. O malı gören birisi onda var bende de olacak diye ihtiyacı olup olmadığına bakmaksızın ne yapar eder onu gider ve alır.

Köylülere elektrik süpürgesi satmayı kafasına koyan bir firma köylülerin birbirine olan kıskançlıklarını bildiğinden köylülerden habersiz köylülerden göz önünde olan birisini tespit edip hediye etmek isterler; ‘bu süpürgeyi sana bedava vereceğiz ama tek şartımız var o da bu süpürgeyi bizim sana söylediğimiz fiyata aldığını söyleyeceksin’ derler. Köylü “bedava sirke baldan tatlıdır” diyerek kabul eder. Bir hafta geçmeden hemen herkes köyde o süpürgeden birer tane alırlar. Firma bir hediye ile diğer köylülerin hepsine süpürgelerini satmayı başarmıştır. Traktör almak da köyde prestij meselesidir. Örneğin yüz haneli bir köyde köyün hemen tüm işini dört veya beş traktör görebilirken elli traktör vardır. Bizimkiler birbirini tamamlamayı değil, birbiriyle iyilikte ve mantıkta değil birbiriyle yarışmakta, akılsız rekabet etmekte mahirdir. Aşırı ve kontrolsüz para girişi kısa vadede işleri ithalata dayandırarak canlandırıyormuş gibi görünebilir. Ama uzun vadede bu büyük bir tuzak olacaktır. Eğer gelen para yatırıma, fabrikalara, teknolojiye, ihracata yönelik teknolojik üretimi destekleyici yatırımlara yönlendirilirse ne ala. Aksi halde bizler 90’larda “Sarp Kapısı” açılınca “Ruslar” Türkiye’ye saçılınca bir sakıza nasıl tav olmuşlarsa bizler de Avrupa’nın, Amerika’nın hatta Çin’in çöplerine saldıracağız. Üretim ekonomimiz ağır darbe yiyecek, ithalat artacak, yabancı ülkelerin fabrikaları ful kapasite çalışacak ve bu durum zaten bıçak sırtı olan kültürel altyapımızı tamamen bozacak, insanlar ne oldum delisine dönecek. Kısa vadede insanlar mutlu olacaklar ama aynı zamanda da büyük bir tüketim tuzağına düşecekler. Tüketim iç üretimi desteklese para içerde kalırdı ancak bizler ithal giysilerle hava atan ancak hava attığımız üretimin Osmanbey’de üretildiğinden habersiz ithal diye sevine sevine alıp birbirimize hava atmayı çok severiz. Mercedes’ler, Audi’ler  yollarda cirit atacak. O arabaların sıcacık koltuklarına alışan bedenler asla o koltuktan kalkmak istemeyecek. Çünkü alıştılar bir kere. O saatten sonra o lüks için ne gerekirse yapacak temelsiz bir kültür inşa edilecek.İç üretim halihazırda sanayi, teknoloji ve tarım tröstlerine karşı ayakta kalamayacak, üretimden çıkıp hepsi ithalatçı olacak. Bence bu büyük bir tuzak. Umuyorum bu süreç doğru şekilde kullanılır. ”  dedi.

Bize saçma geldi. Açıkçası biraz temkinli olsak da çünkü Gümrük Birliği Anlaşmasıyla da çağ atlayacağız demişlerdi arkasından Anayasa kitapçık krizi ile devasa banka batışlar ve yaşanan ekonomik kaos, 5 Nisan Kararları gibi tecrübelerimiz vardı. Ama yine de saçma sapan konuşuyordu. İtiraz ettik. Bu kadar da negatif olunmaz ki dedik. Adam susmak bilmiyordu. Bir ülkeye üretimle giren para değerlidir, çünkü alın teri vardır. En değerlisi budur. Ticaret ikinci sırada en kötüsü de kredi yani borçla giren paradır dedi. Çok saçmalamaya başlamıştı. Herkes masadan kalktı, moral bozucu bir adamı daha fazla dinlemeye kimsenin tahammülü yoktu…

 

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..