Yıllarca kandırıldık – 1-

“Tereyağı ve Trans Yağlarda yıllarca kandırıldık” diyorum. Çünkü gerçek manada kandırıldık ve uyutulduk. Ülkemiz resmen 50 yılı aşkın bir zaman diliminde deneme tahtası, halkımızda kobay oldu. Batılı ülkeler ve bu ülkelerin güçlü sermaye gurupları ve şirketleri önce zehiri tavsiye ettiler, yedirdiler, sonra da ilacını yıllar sonra bizlere sundular. Tabii bu arada halkımız üzerinde hatta tüm dünya nüfusu üzerinde bu zehirli maddelerin etkileri bu şirketler ve ülkeler tarafından sabırla gözlendi.

Bu öylesine tehlikeli bir oyundu ki, maksatları hem dünya nüfusunu kontrol altına almak, hem de bu nüfusu istediği gibi yönetmekti.

Ülkemizde de birçok senaryolar ve oyunlar yapıldı. Bunlardan biri de yağ ile ilgili olan oyunlardı. Ben bu oyuna “yağcılık oyunu” diyorum.

Bu şirketleri hangi tavizler karşılığı ülkemize soktular?

Hangi rüşvetler alındı?

Hangi şirketler, kimlere neler vadetti?

Haklımız kurban edilirken, hangi yöneticiler buna ses çıkarmadı?

Daha ilkokul çağlarındayken, 1960-1970 li yıllarda okullarımızda Amerikan süt tozu dağıtılmadı mı?

Hepimiz bu süt tozlarından içmedik mi?

İçinde domuz yağı ihtiva ettiği yıllar sonra söylenti olarak yayılmadı mı?

Daha yakın tarihe gidelim. Askerlerimize radyasyonlu fındıklar yedirilmedi mi?

Orada-burada milleti kışkırtan yabancı sermaye ortağı şirketler (yabancı sermayeye uşaklık edenler), bir ağaç için kıyameti koparanlar, halkı kandırıp her olayda öne sürenler, nedense ortaya çıkıp millete doğruyu söyleyemiyorlar.

Evet, biz bu ülkeyi yıllarca kandırdık ve cebimizi doldurduk diyemiyorlar?

Kimlerle iş birliği yaptıklarını itiraf edemiyorlar?

Dedelerimizin, ninelerimizin vazgeçilmezi olan tereyağı ne yazık ki bizlere öcü gibi gösterildi. Tereyağının kilo yaptığı, kalp rahatsızlıklarına yol açtığı, damar sertliği yaptığı yıllarca zihnimize kazındı durdu. Oysa son yıllarda yapılan araştırmalar, bunun böyle olmadığını gayet net bir şekilde ortaya koyuyor. Doymuş yağ ve trans yağların kalp krizi riskini artırdığı, bütün işlenmiş ve şoklanarak dondurulmuş hazır yiyeceklerin içerisinde trans yağların bulunduğu artık bilimsel olarak kanıtlanmıştır.

Şimdi bir İngiliz kardiyolog yapılan araştırmalar neticesinde tereyağının evlerden kaldırılmasının 40 yıllık bir hata olduğunu belirtiyor. Peki, 40 yılda obezite olan, kalp krizi geçiren ya da vücudunda daha değişik hastalıklara yakalanmış olanlara ne demeli.

Tek tek, kapı kapı dolaşıp sizlerden özür dileriz, biz yanıldık, hata ettik, bizi affedin mi diyecekler?

Sanmıyorum ki bunu desinler, önce bizi bu hale düşürdüler, sonra da ilaçları piyasaya sürdüler.

Neden son yıllarda kanser, obezite ve kalp hastalıkları yaygın?

Fastfoodları çoğaltıp, trans yağlı yiyecekleri piyasaya sürmediler mi? Atalarımızın en sevdiği yemeklerden olan lahmacunu kötülemediler mi? Lahmacun soğan-sarımsak dolu koku yapar sindirilmez diyenler, bugün bol bol sarımsak soğan yiyin diyorlar.

Sarımsağın bir antibiyotik kaynağı olduğu, mutfakların yeniden vazgeçilmezi konumuna yükseldiği ve kanser basta olmak üzere birçok hastalığa iyi geldiği artık bilinmiyor mu?

Bunun yanı sıra, sosis ve salamlarda ise doymamış yağ oranın fazla olduğu da biliniyor. Lahmacunu elimizden alıp yerine hamburger, sosis ve salamı tavsiye edenler, simdi kendileri hamburgerlerinde, sosislerinde ve salamlarında sarımsağı kullanıyor.

Peki, neden tereyağı… İşte bu konuda da yapılan araştırmalardan şu sonuç ortaya çıkıyor:

Süt ya da yoğurt kremasından doğal yollarla elde edilen tereyağı, ülkemiz yemek kültürü için vazgeçilmez bir lezzettir.

Tereyağı hiçbir kimyasal işlemden geçmez ve doğasında trans yağ bulunmaz.

Yağda eriyen A,D ve E vitaminleri bakımından zengin bir gıdadır.

Yaklaşık olarak % 8o veya % 85’ lik süt oranıyla tam bir enerji kaynağıdır.

Antialerjik ve anti-kanserojenik etkileri vardır.

Damarları zayıflamaya karşı koruyan anti-oksidantları içerir.

Diş çürümelerine karşı koruyucudur.

Son olarak şunu diyelim.

Sağlıklı kalmak istiyorsak; evlerimizden trans yağları kaldırıp, tereyağını eksik etmeyelim ve bol bol tereyağı yiyelim.