Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ağustos '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Yılların ardındaki buğu: Yetim Usta

Yılların ardındaki buğu: Yetim Usta
 

Bulgaristan'dan Türkiye'ye göç eden Yetim Usta, bugün masmavi gözlerinde saklıyor hayat hikayesini


Varlığından bile habersizdim onun, yıllar sonra “Polatlı’da bir Yetim Usta vardı” cümlelerini duyduktan sonra sürdük izini ve bulduk.

Kendi emeğiyle yaptığı apartmanının bahçesinde tanıdık onu… Bir yaz akşamüstünde üstümüzdeki yoğun iş trafiğini onun sesiyle sakinleştirdik…

Bulgaristan’dan 70’li yıllarda Türkiye’ye sevdiği kadın ve iki çocuğuyla göç edip Polatlı’ya yerleşen Yetim Usta, ilk başta biraz heyecanlı acaba sonra mı yapsak röportajı dedi. Ama bizim onu tanışmışlığımıza gecikmişliğimiz buna izin vermeyerek başladık “hadi bize kendini anlat” sorusuyla röportaja…

Çocuk yaşlarda Bulgaristan’ın Aydos Şehri’nde medrese eğitimi alan Yetim Usta endüstri meslek lisesini bitirdikten sonra 1960 yılında başlayan askerlik döneminde işiyle kanıtlıyor kendisini. Torna kullanmak konusunda sonraki yıllarda üstüne başka isim tanınmayacak olan usta elleri askerde keşfeden sivil usta başını bile yerinden edecek kabiliyetteydi o… “Bravo sen gerçekten ustaymışsın” sözünü belki çok kez işitecekti ama çok kez de emeğinin karşılığını göremeyip yaptığı işleri hurdacıya satacaktı. Gerisini ondan dinleyelim; “ Askerlikte 2 sene bitmeden bir komutan geldi. Beni çağırdı. ‘Sıvacı Mehmet’ derlerdi bana oralarda. Her neyse bir iki ay içinde komutanla samimi olduk. Bende ondan yüz buldum; "benim senden bir ricam var. Ben bu sıvayı, mozaiği yaptım bana başka işlerde vereceksin. Gece gündüz çalıştıracaksın beni” dedim. Ertesi gün komutan içtima esnasında herkesin içinde Yetim Usta’ya akşamki söylediğini burada da söyle diyerek diğer ustaya 15 gün izin verip onun yerine Yetim Usta’yı geçirmiş… Ve o günden sonra 130 kişinin usta başı Yetim Usta olmuş…

Motosikletle kaçtılar ve evlendiler

Mavi gözlü Yetim Usta yüzündeki yaşam izlerine aldırmaksızın kendi elleriyle yaptığı apartmanın gölgesinde bizlere yaşam öyküsünü anlatırken evinin önündeki minderde onu dinleyen eşi Zeynep Yılmaz konu nasıl evlendikleri konusuna gelince röportaja müdahale etmeye çalışsa da başarılı olamadı… Bakın nasıl evlendiler ve nasıl birbirlerine kenetlendiler.

“ Babam ben askerdeyken bir motosiklet aldı. İşte o motorsikletle ben bizim hanımı kaçırdım. Bir düğüne gitmiştim tabi orda elçilerde var. Gördük, baktık, beğendik... Birden merak ettim birkaç akşam evlerinin önüne gittim. Elçi kadın da “iyi kızdır” deyinde 1 hafta dolmadan kaçırdım hanımı (karşılıklı gülüşmeler)

Askerden geldikten sonra bir iş kurduk yakın bir nahiyede bir yurt varmış onun sıvasını yaptık. Daha başka başka işler ve 1963 senesi Ekim ayında büyük kızımız dünyaya geldi. Eskicuma'da inşaata başladık. 1965 yılında köyden bir yer aldım ev yaptım. Ve o yıllarda başlayan Türkiye’ye gelme isteğim hiç dinmedi”

Çocuklarına ‘A’ harfini Türkiye’de öğretti

Bulgaristan’da kaldığı dönemde eşi ve çocuklarıyla mutlu bir hayat süren Yetin Usta’nın seccadeye başını koyduğunda gönlünden geçen tek şey Türkiye’ye göç etme isteği olmuştu. Namaz kıldığında “Allah’ım beni Türkiye’ye gönder” diye dualar ettiğini söyleyen Yetim Usta tek dileğinin çocuklarına ‘A’ harfini Türkiye’de okutmak olduğunu söyledi. Tüm bunların yanında Türkiye’ye gelip orduya ve emniyete çalışmak isteği de onun içindeki Türkiye sevgisini daha da perçinlemiş… “Allah’ın huzurunda söz verdim. Türkiye’ye gelip bu ülkeye faydalı işler yapacağıma ve zor koşullara rağmen öyle bir yere geldim ki içinde Topçu ve Füze Okulu da vardı”

Halk bankasına ilk dekoru ‘O’ yaptı

Kimseye haber ble vermeden sessiz sedasız çıktılar Bulgaristan’dan Yetim Usta, eşi Zeynep ve iki çocuğu… Biri 7 diğeri 1.5 yaşlarındaydı Polatlı’ya geldiklerinde. Ve işte o günden bugünlere neler yaşadı, neler öğretti Yetim Usta. 1971 yılının sonuna doğru inşaatlarda çalışmaya başlayan Yetim Usta o yıllarda babasından emanet aldığı aletlerle eski sanayi bölgesinde açtığı dükkanla başladı Polatlı’daki meslek serüvenine…

1974’te Halk Bankası’ndan gelen yetkililerin dekorasyon yaptırma başvurularıyla adını kazıdı Polatlı’nın usta elleri arasına. Bakın hikayenin kalanını nasıl anlatıyor Yetim Usta, “Bana dediler ki sen bankanın içini dekorasyon yap. Cam gibi olmasını istiyorlardı. Perşembe pazarında dolaşırken yemek tabaklarına baktım, aklıma bir şey geldi. Aldım onlardan 15-20 tane ve başladık çalışmaya. Alçıyı aldık yaptık, döktük, dökmeleri bitirdik. Ve nihayet bankanın duvarına dizmeye başladık. Bir de baktım ki insanların gözünü alıyor. Müdür çıkıyor dışarıya bakıyor Kaymakam falan geliyor. İşte o dekorasyon acayip bir şey olmuştu.”

Halk Bankası dekoru onu torna sahibi yaptı

Yetim Usta Bursa’dan aldı tornayı geldi Polatlı’ya… İlk büyük boya kompresörünün imalatını Polatlı'da Yetim usta gerçekleştirdi. İlçede düzenlenen Panayırda emektar tornayı dışardan gelen istekler doğrultusunda sergiledikten sonra artık akıl almaz şanına şan katmaya devam ediyor Yetim Usta ta ki bugünlere gelene kadar… Ne işler yaptım ben bittim onlar hala bitmedi diyerek hayat hikayesini anlatmaya devam eden Yetim Usta, hala alacaklıları olduğunu uzaklara dalan gözlerle söylerken “hakkım helal olsun ne diyeyim ki ben öyle insana bundan daha başka” diyor… “Harmana getiririz” cümlelerini yumuşak yüzü, zarif kalbi yüzünden çok işiten Yetim Usta şöyle devam etti anlatmaya, “ Bu sanayi var ya çok mühim bir şey. Atatürk demiş ki sanatkar herkes olur ama zanaatkar çok kimse olamaz! Yetiştirdiğim çok çırak oldu, gurur duydum hepsiyle ve yanımdan ayrıldıklarında desteğimi esirgemedim”

“Hayvana bile kötü davranırsan verim alamazsın”

Usta Çırak ilişkisine dem vuran Yetim Usta anlatırken Zeynep Hanım elinde buz gibi ayranla geliyor kuruyan damakları ıslatmaya… Türkiye’nin yıllardan beri sanayiye bakış açısını anlatmaya başlayan usta ses, 1998 yılında Esnaf ve Sanatkarlar Konfedarasyonu tarafından düzenlenen toplantıdan bahsediyor bizlere. “ Bir tane dernekte bir toplantı oluyor. 10 tane yağlı tornacı, 8 kirli usta elektrikçi ve daha nice usta… Bir tane emniyetten kişi yok, belediye temsilcisi yok hadi ötekilerini bırak. O çırak açıyor bir testere bir kazma, somyola, merdiven bir şeyler yapıyor çıkartıyor ortaya… Herkesin bir sanatı var bunları alan kişi bir müdür ya da başka bir üst düzey yönetici. Nihayetinde müdürlerde karyolada yatıyor değil mi? (gülüyoruz burada) O belediye başkanının bindiği arabayı o çırak tamir ediyor, lastiği sanayici yapıyor emniyeti koruyan silahı o çırak yapıyor...

Uzun lafın kısası Yetim Usta bugün bunları anlatırken Türkiye’nin zanaatkara bakış açısını tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor…

“Zanaatkara değer verilmeli!”

“O çırak sıfırdan yetişmiş. Devlete hükümete gidip iş istememiş kendi işini kendi kurmuş. Sonra elinde çantasıyla gelen memur tarafından yok vergi levhan yok, yok şuyun yok diye dükkanı kapatılmış… Şimdi o çocuk yürümeye çalışıyor ya o çocuğa çelme takarsan o çocuk bir daha cesaret edemez kalkmaya . O taze çocuğa devleti bir tekme atarsa tutup elinden yürütmez ise ne cesaret kalır ne başka bir şey. Bu devlet bir tane sanayiciye aferin dememiş. Bana ahi ustası kuşağı taktılar 1998 senesinde. Bana göre hava hoş ama bir tane zabıta bile gelip de tebrik etmedi. Türkiye duydu bunu, Polatlı’nın umurunda olmadı” diyerek anlatıyor sanayi esnafının çilesini 69 yaşındaki Yetim Usta…

Gençlere hayat dersini kendi hayat öyküsüyle verecek nicelikte olan Yetim Usta dedesinin kendisine nasıl bir yol seçerek hayatta başarılamayacak hiçbir şey olmadığını anlattı son olarak bizlere… “ dedem biz daha Türkiye’ye gelmeden önce öküzlerle gidiyordu tarlaya. Demet buğdaylar bağlayıp arabaya yüklüyordu. Dede çok yükleme öküzler çekemez derdim. Öküzlere aslanlarım koçlarım derdi inanır mısın o hayvanlar öyle bir çekerlerdi ki o buğdayları şaşar kalırdık. Birkaç gün sonra yine gittik tarlaya. Öküzün sırtına daha az buğday demeti koydu. Başladı öküze “lanet öküz, mikrop öküz” demeye İnanır mısın hayvan çekemedi o buğdayı… hayvan deyip geçmemek lazım ki insana bunu yaparsan, kafasına kafasına vurursan lanet olsun der alır başını gider” çoğumuzun aklında olumsuzluların olduğunu söyleyen Yetim Usta, “ bazen yok, hayır, olamaz der ya insan böyle bir şey yok! İnsan isterse her şeyi yapar. İnsan yükü aklına koyarsa çekercesine çeker.. “ diye bitirdi hayat dersini…

 
Toplam blog
: 44
: 1870
Kayıt tarihi
: 27.07.07
 
 

Anadolu Üniversitesi, İletişim Bilimleri Fakültesi, Basın-Yayın Bölümü mezunudur.        ..