Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Temmuz '07

 
Kategori
Sinema
 

Yılmaz Güney katil mi, yoksa kurban mı?

Yılmaz Güney katil mi, yoksa kurban mı?
 

Bundan 33 yıl önce, 13 Eylül'de Adana'nın küçük bir ilçesi olan Yumurtalık'ta bir hakim öldürüldü. Cinayetin sanığı ise Türk Sineması'nın Çirkin Kralı Yılmaz Güney'di. Ama akıllarda tek bir soru vardı. Yılmaz Güney, gerçekten Hakim Sefa Mutlu'yu öldürdü mü?!! Yoksa kurban mı edildi?

***

"Düşünmeden hiçbir insanın herhangi bir şey yapabilmesine imkan yoktur. Ben sadece düşündürmek istiyorum." (YG)


Türk sinemasının en çok tartışılan, en çok beğenilen ve yurt dışında en çok tanınan sinemacısı kimdir dense, verilecek tek cevap Yılmaz Güney olurdu. Yaşamıyla, filmleriyle, siyasi görüşüyle her zaman gündemde kalmasını bilmiş bir sinemacı O. Tıpkı Türk şiirinde Nazım Hikmet, Türk edebiyatında Yaşar Kemal ne ise, Türk sinemasında da Yılmaz Güney hep bir numara olmasını bilmiştir.

Kanlı gece
13 Eylül 1974. Adana’nın Yumurtalık ilçesinde film çekimi için bulunan Yılmaz Güney, sahil gazinosunda karısı Fatoş Güney, Adana belediye başkanı Ege Bagatur ve film ekibiyle oturmaktaydılar. Yan masada ise ilçe hakimi Sefa Mutlu bulunmakta idi. Nasıl Ateş ile barut bir arada bulunmazsa, kanunlara sığmayan bir adam ile bir kanun adamı da aynı yerde olamazdı. Hakimin olduğu masadan Yılmaz Güney'in olduğu masaya doğru sataşmalar başladı. O gecenin tanıklarından ve filmin oyuncularından biri olan Ayşe Emel Mesci'nin polisteki ifadesine göre hakim Sefa Mutlu "Benden başka kral varsa, anasını avradını... O kralsa ben imparatorum" diye laf atmıştı.

Güney'in asistanı Ali Özgentürk'e göre ise hakimin masasından birkaç kişi Güney'in üzerine doğru yürümüşler, o da onları durdurmak için havaya iki üç el ateş etmişti. Bu itişme kakışma sırasında sağ elinin orta parmağına isabet eden tabanca mermisiyle yaralanan Güney'in asistanı Şerif Gören de ifadesinde şöyle diyordu. "İki üç kişi üzerine yürüyünce Yılmaz birden ayağa kalktı. Elinde bir tabanca vardı. Hadise olmasın diye hemen üzerine gittim, tabancayı aldım. Bu sırada farkında değilim bir veya iki defa silah patladı ve parmağımdan yaralanmıştım. Parmağımdaki yara, tabancayı Yılmaz'ın elinden alırken meydana geldi."

Tanıkların ifadeleri çelişkilerle dolu
Gerçekte olay hayli karışıktı. Görgü tanıklarının ifadeleri farklı idi. Kimi Güney'in elinde tabanca görmediğini söylerken, kimi de gördüğünü iddia ediyordu. Öldürülen hakimin eşi Nuran Mutlu "Eşim Yılmaz'ın elinden tabancayı almak istedi. Yılmaz sol ayağı ile vurunca eşim yere düştü. Eşim sandalyeyi yerden alıp kendini müdafaa etmek istedi ve Yılmaz da o sırada ateş etti ve eşim yere düştü" diye ifade verirken, bu kez ortaya Güney'in yeğeni Abdullah Pütün ortaya çıkıp "Hakimi ben öldürdüm" diyordu.

Olayı bir de Yılmaz Güney'in kendi ağzından dinleyelim: "Endişe adlı filmin çekimleri için Adana'nın Yumurtalık ilçesinde idik. Olay, filme başladığımın birinci günü akşamı oldu. Tesadüf değil. O günün akşamı ekibimle beraber bir lokantada oranın hakimi olduğunu daha sonra öğrendiğimiz adamın gelmesi, orada birtakım kışkırtıcı olaylara girmesi bir kavgaya yol açtı, bu kavga içersinde hakimin öldürülme olayı oldu. Gerek Türkiye'de gerek Dünya kamuoyuna yansıdığı gibi Hakim'i benim öldürdüğüm konusunda iddialar öne sürüldü. Orada bulunan benim arkadaşlarım dışındaki görgü tanıklarından 40 kişiden 39 kişinin söyledikleri ile bir kişinin söyledikleri arasında fark var. Hakimin karısı bile esas itibariyle daha sonra yaptığı açıklamada bu işi açıklamak gerektiğini fakat korktuğunu belirtti. Ve olay sırasında daha sonra öldürülen yeğenimin yaptığı olay bana mal edildi. Ve ben bundan 19 yıl hapse mahkum oldum."

Yılmaz Güney'in mahkum olmadan önce mahkemede söylediği sözler ise oldukça dikkat çekici: "İnanıyorum ki Hakim Sefa Mutlu'yu benim vurmadığımı sizler de biliyorsunuz. Fakat eliniz mecburdur. Bu koşullarda objektif davranmanız mümkün olmayacaktır. Bu karşılaştığım ilk haksızlık değildir. Son haksızlık da olmayacaktır. Saygılarımla...."

YILMAZ GÜNEY VE YASAKLI GEÇMİŞİ
1955:
İstanbulda "ON ÜÇ" adlı bir dergide ki bir yazısı yüzünden hakkında dava açıldı. Yazdığı yazının ismi ise"ÜÇ BİLİNMEYENLİ EŞİTSİZLİK SİSTEMİ" idi.
1957: İstanbul'a İktisat fakültesinde öğrenim görmek amacıyla geldi. Bu arada süren dava sonuçlanmış 7, 5 yıl ağır hapis, 2, 5 yıl sürgün cezasına çarptırıldı. Dava temyize gitti.
Mayıs 1961: Temyize giden dava sonuçlandı ve 1, 5 yıl ağır hapis ve 6 ay sürgün cezasına çarptırıldı. Ömür boyu kamu haklarından yoksun bırakıldı.
1962: Hapis cezası biten Güney, Konya'ya 6 Aylık sürgün cezasını çekmeye gitti.
1971: 12 Mart muhtırasından sonra birçok aydın gibi o da gözaltına alındı. Nevşehir'e 3 aylık sürgün cezasına gönderildi.
16 Mart 1972: Devrimcilere para yardımı ettiği gerekçesi ile tutuklandı. Mahkeme sonucu 10 yıl ağır hapis ve sürgün cezasına çarptırıldı.
1974: Ecevit'in genel affı ile serbest bırakıldı.
13 Eylül 1974: Adana'nın Yumurtalık ilçesi hakimi Sefa Mutlu'yu öldürmek suçundan tutuklandı. 19 yıla mahkum oldu.
9 Ekim 1981: Isparta yarı açık cezaevinden izinli olarak çıktı.
16 Ekim 1981: Yılmaz Güney'in Fransa'ya kaçtığı öğrenildi.
16 Mayıs 1982: Türkiye, Yılmaz Güney'in iadesi için Fransa'ya nota verildi.
26 Ekim 1982: Yılmaz Güney vatandaşlıktan çıkarıldı.
9 Eylül 1984: Fransa'da ülkesinden binlerce kilometre uzakta kansere yenik düştü.

Yılmaz Güney hayatının 12 yılını cezaevinde ve sürgünde geçirdi. 15 cezaevi gördü. Yılmaz Güney Fransa’da iken Türkiye’de sonuçlanan davalarda toplam cezası 100 yılı aşıyordu.

YILMAZ GÜNEY KİMDİR?
Asıl adı Yılmaz Pütün olan Yılmaz Güney, 1 Nisan 1937'de Adana'nın yenice köyünde doğdu. Fakir bir ailenin çocuğu idi. 9 yaşından itibaren karnını doyurmak için çalışmak zorunda kalmıştı. Pamuk işçiliğinden çobanlığa, Simitçilikten kuryeliğe kadar birçok işle uğraşmıştı. Liseyi Adana'da bitirdi. O yıllarda, bisikletiyle sinemadan sinemaya 16 milimetrelik film bobinleri taşıyarak sinemaya ilk adımını atar.

Yeşilçam merakı yüzünden Ankara'daki okulunu bırakıp İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ne yazılır ve Dar film'in İstanbul bürosunda çalışmaya başlar. O sıralar genç bir yönetmen olan Atıf Yılmaz'la tanışır ve onun asistanlığını yapmaya başlar. Bu cezayı almadan önce 1959 yılında oynamış olduğu Atıf Yılmaz'ın "Alageyik" filminde gelecekte kendinden bahsettirecek bir aktör olacağının sinyallerini verir.

Oyuncu olarak yer aldığı sadece ikinci film olmasına rağmen performansı dikkat çekicidir. 1956 yılında yazdığı "3 Bilinmeyenli Eşitsizlik Sistemleri" adlı öyküsünde komünizm propagandası yaptığı gerekçesi ile, 1961 yılında 18 ay hapis ve 8 ay Konya'ya sürgün cezasına çarptırılır.

ÇİRKİN KRALIN DOĞUŞU
Hapisten çıktıktan sonra zor günler yaşayan Yılmaz Güney ilk olarak 1963'te "Ikisi de Cesurdu" isimli iddiasiz bir filmin senaryosunu yazar ve baş rolü oynar. Bu film, Güney'in bundan sonraki filmlerinin ana malzemesi haline getirecegi "kabadayi mitosu"nun temellerini atar. Peşpeşe "Koçero", "10 korkusuz Adam", "Seyyit Han", "Toprağın gelini" gibi önemli filmleri çevirir. Artık Türkiye'de sinema "Çirkin Kral"ın adıyla anılmaktadır.

Beklenen çıkış "Umut" filmi ile yaşanır. Türk sinemasinda yer yerinden oynar. "Umut", Yılmaz Güney'in baş yapıtlarından biridir. Bu filmi, "Acı", "Ağıt", "Baba", "Arkadaş" ve "Endişe" takip eder. 1979'da senaryosunu yazıp, yapımcılığını üstlendiği en önemli filmlerinden olan "Sürü" gelir. 1981 yilinda ise sinemasının doruk noktası olan ve Şerif Gören tarafindan yönetilen "Yol" ile 1982 yılında Cannes Film festivalinde Altın Palmiye ödülünü alır. 1983'te bir hapishanede yaşananları anlattığı ve Fransa'da, Fransız hükümetinin de desteğini alarak senaryosunu yazıp, yönettiği "Duvar" (Le Mur) filminden sonra 9 Eylül 1984'te Paris'te hayata gözlerini kapar.

GÜNEY SİNEMASI NEDİR?
Güney'in sinemasi, o tarihe kadar genelde melodramlardan, uyarlamalardan ve savaş öykülerinden oluşan Türk sinemasına yeni bir soluk getirir. Filmleri, Türk tarzı yaşamın daha artistik ve daha kişisel bir yorumudur. Canlandırdığı karakterleri şöyle yorumlar: "Ben, oyuncu olarak halkın giyiminden, davranışlarından farklı olmamaya çalışıyordum. Zaten olamazdım ki. Ben zaten kendimi oynuyordum. Şöyle bir durum var: Yaptığım bütün filmlerde benden bir parça vardır."

KIRILMASI ZOR BİR REKOR
Yılmaz Güney 104 Filmde başrol oynadı. 24 filmi kendi yönetti. 50 filmin senaryosunu yazdı, 6 filmin senaryosuna yardım etti. Tüm bunları topladığımız zaman Yılmaz Güney'in emeği geçtiği toplam 111 film bulunmaktadır.Yılmaz Güney, Türk sinemasına 1958-1983 arasında çeyrek yüzyıl katkıda bulunmuştur.

ONUN HAKKINDA NE DEDİLER?
Onat Kutlar
"Adananın Yenice kasabasından tozlu ayakkabıları, uzun bacakları, bir yana eğilmiş hem gülümseyen, hem hırçın, hem isyancı yüzü ile çıkıp uzun, çetin, yer yer acılar ve kanlı anılar, yer yer zafer çelenkleri ile dolu yollardan geçerek taa Paris'e ulaşan ve orada serüvenini noktalayan Yılmaz Güney'in yaşamı, onurlu bir direncin tarihidir."

Elia Kazan "Tanımadığım ama hayran olduğum bir sanatçı"

Emir Kusturica " Çok önemli bir sinema adamıydı Güney. Son 20 yılın Tarkovski ile birlikte en önemli sinemacısı."

YILMAZ GÜNEY VE SİNEMA
1 Nisan 1937:
Yılmaz Pütün olarak Adana'nın Yenice köyünde doğdu.
1954: Lise ikinci sınıfta iken 7 lira yevmiye ile And film'in pursantaj (film dağıtım) memurluğu görevine getirildi.Bu sayede birçok güneydoğu ilini gezmiştir.
1955: Lise yıllarında "DORUK" isimli bir sanat dergisi çıkardı.
1955: İstanbul ünv. iktisat fakültesine kayıt oldu ve Atıf Yılmazla tanıştı.
1958-1961: Bu vatanın çocukları, Alageyik, Karacaoğlanın kara sevdası, Tütün zamanı, Ölüm perdesi, Dolandırıcılar şahı, Kızıl vazo, Seni kaybedersem, Tatlı bela gibi filmlerde senaryocu, yönetmen ve yönetmen yardımcısı olarak görev aldı.
1963-1972: Bu dönemde hepsi başrolde olmak üzere 100 filmde rol aldı.
1970: Askerlik dönüşü, bir çok film eleştirmenince tüm zamanların en iyi Türk filmi olarak kabul edilen, UMUT'u çekti.
1974: Çekimleri sırasında hapse girdiği ENDİŞE filmi Şerif Gören tarafından tamamlandı.
1975: Burjuvazinin hazin çöküşünü anlattığı ARKADAŞ filmini çevirdi.
1978: Senaryosunu yazdığı çağdaş bir Türk destanı olan SÜRÜ filmi Zeki Ökten tarafından çekildi.
1982: Yine hapiste iken senaryosunu yazdığı YOL filmi Şerif Gören tarafından çekilir.Yol filmi Cannes film festivalinde Altın Palmiye ödülünü aldı.
1983: Ölmeden önceki son filmi olan DUVAR'ı(LE MUR) çekti.

Yılmaz Güney 104 Filmde başrol oynadı.24 filmi kendi yönetti. 50 filmin senaryosunu yazdı, 6 filmin senaryosuna yardım etti. Tüm bunları topladığımız zaman Yılmaz Güney'in emeği geçtiği toplam 111 film bulunmaktadır.Türk sinemasına 1958-1983 arasında çeyrek yüzyıl katkıda bulunmuştur.

Faydalanılan kaynaklar
* Bütün filmleri ile Yılmaz Güney.Afa sinema.Agah ÖZGÜÇ.
* Türk sinemasında intiharlar ve cinayetler dosyası.Vizyon. Agah ÖZGÜÇ.
* İnsan, Militan ve sanatçı. Güney filmcilik. Yılmaz güneyin kendi anıları

ERHAN IŞIK

 
Toplam blog
: 38
: 6499
Kayıt tarihi
: 27.07.07
 
 

Sinema ile yıllardır amatör olarak uğraşıyorum. Uğraşıyorum dedi ise, sinemacı değilim. Daha çok ..