Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ağustos '13

 
Kategori
Futbol
 

Yılmaz Vural'a hakkını; kim, ne zaman verecek?

Yılmaz Vural'a hakkını; kim, ne zaman verecek?
 

Yılmaz Vural, Anadolu Futbolu'nun dervişi; Türk Futbolu'nun belki de en çok haksızlığa uğramış adamıdır.


Evet, size soruyorum arkadaşlar! Yılmaz Vural'a hakkını; kim, ne zaman verecek?

Ne zaman bir yerde Türk Futbolu'nun en büyük teknik direktörlerinin adı geçse; şaşmaz sıralama şu şekildedir: Fatih Terim, Mustafa Denizli, Şenol güneş... Düzeltiyorum! Gerçek ve adil sıralama şu şekilde olmalıdır: Fatih Terim, Mustafa Denizli, Yılmaz Vural, Şenol Güneş...

 O klasik 3'lü sıralama her yapıldığında; en büyük haksızlık Yılmaz Vural'a yapılır aslında.

Tamam... Adı geçen 3 teknik direktör de, bulundukları yere haklarıyla gelmiştir ama; o isimlerin arasında Yılmaz Vural adının sayılmıyor oluşu; Türk Futbol Tarihi'nin en büyük ayıbıdır bence.

Türk Futbolu'nun imparatoru Terim, kariyeri boyunca yalnızca 3 Türk takımı çalıştırmıştır: Galatasaray, Ankaragücü, Göztepe... Futbolumuzun 2 numarası Denizli'nin farklı takımları çalıştırma karnesi, Terim'den çok daha iyi... Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş, Çaykur Rizespor, Manisaspor, Kocaelispor... Bence Türk Futbolu'nun 4.büyük hocası olan Şenol Güneş de, 3 takımımızı çalıştırdı: Trabzonspor, Boluspor, Sakaryaspor

Diğer 3 hocamız da tüm kariyer başarılarını, temelde Türk Futbolu'nun en büyük 4 kulübünde çalışmış olmalarına borçlular. Üzgünüm ama; acı gerçek böyle.

Yılmaz Vural'sa 27 yıllık antrenörlük kariyeri boyunca yalnızca Türkiye'nin 4. büyüğü Trabzonspor'da, o da çok kısa bir süre çalışmıştı.

 Vural'ı asıl büyüten de, bu yönüdür zaten. 27 yılda 22 Anadolu takımını çalıştırması...  İnsan sayarken bile yorulur! 10 tanesi hala Süper Lig'de oynayan şu takımlara bi bakar mısınız lütfen?: Malatyaspor, Antalyaspor, Samsunspor, Bursaspor, Karşıyaka, Adanaspor, Gaziantepspor, Eskişehirspor, Sarıyer, Trabzonspor, Gençlerbirliği, Konyaspor, Çanakkale Dardanel, Denizlispor, Diyarbakırspor, Çaykur Rize, Ankaragücü, Manisaspor, Kocaelispor, Kasımpaşa, Sakaryaspor, Elazığspor...

Çalıştığı hemen hemen her takımda büyük başarılar elde etmesi... İyi günde, anlaşılmaz bir biçimde herkesin görmezden geldiği, adı konmamış, haksız bir ambargo uyguladığı; ama kötü güne düşenin; " Amannn! N'oolur gel kurtar bizi hoca! " diye yalvar yakar paçasına yapıştığı, eline, ayağına düştüğü değeri bir türlü hakkıyla bilinememiş, verilememiş; Anadolu Futbolu'nun dervişidir Yılmaz Vural...

Her gittiği takıma anında, sanki 40 yıldır oradaymış gibi uyum sağlamış, daima pozitif futbol oynatmayı, göze hoş gelen, estetik bir hücüm futbolunu tercih etmiştir. Ve bütün bunları, Anadolu Futbolu'nun kıt kanaat geçinen, yokluklar ülkesinde başarmıştır. Helal olsun!

Öyle futbolcusu hazır, altyapısı sağlam, transfer bütçesi geniş takımlarda başarıyı her hoca, ama az ama çok yakalyabilir. Marifet, Yılmaz hocanın yaptığını yapabilmekte...

Son mucizesi, Elazığspor örneğini gördüğümden beri düşünüyorum; aynen kendisinin de dediği gibi; o, bir büyük takımımızı, bir büyük takımımızın hocası da Elazığspor'u çalıştırsa; sonuç ne olurdu acaba? Vural'ın başarılı olacağına kefil olurum da; işin öteki yanındaki hocanın işini Allah rast getire!

Hadi diyelim, Türk Futbolu'nun değişken dengeleri, risk almayı sevmeyişiniz, beceremeyişiniz yüzünden Yılmaz hocamı 3 büyüğün başına getirmediniz.

E be kardeşim! Bu ülke, Vural'ın çok daha altında beceriye ve başarıya sahip olan adamları da getirip milli takımının başına koymadı mı? Ne yani! Vural, milli takımımıza onlar kadar da mı hocalık yapamazdı?!! Güldürmeyin beni Allah aşkına! Türk Futbolu'un uluslararası lisans almış ilk hocası, gözünü kapatsa, onlardan çok daha iyi iş çıkarırdı herhalde!

Yılmaz hocanın bunca büyük haksızlığa uğramasının en temel nedeni, eksiği, yanlışı gördüğünde konuşması, sistemi eleştirmekten çekinmemesi... Türk Futbolu'ndaki bütün gücünü, kendi bireysel başarılarından alıyor olması... 

Yenilir, yutulur şey mi bu?!! Menejer peşinde koşmadan, araya aracılar koymadan her seferinde kendi bileğinin gücüyle çalışacak takım bulacak; ama gittiğin o takımda gördüğün eksik ve yanlışları da " İşimi kaybeder miyim acaba? " korkusu yaşamadan muhattaplarının yüzüne yüzüne söyleyeceksin.

Türkiye'de sistemi eleştireni, bugüne kadar kim sevmiş ki?!! Yılmaz hocamı da sevip, iş versinler, onu ülke futbolunun en hak ettiği yerine, en tepesine, milli takımın başına getirsinler! Olacak iş mi bu!

" Peki deminden beri anlatıp durduğun bu Yılmaz hocanın; hiç mi bir eksiği yok kardeşim! " diye azarlamayın hemen beni. Durun bakalım. İzin verin, onu da anlatayım.

Tez canlılığı ve fevri kişiliği yüzünden sabırsızlığının ona kısa ve uzun vadede kaybettirdikleri, saha kenarında, yedek kulübesinde şovlarını fazla abartmasının imajına çok büyük zarar vermesi ve bugüne kadar Türk Futbolu'nun en önemli kupalarından birini bile kazanamamış olması ( Trabzonspor ve Bursaspor'un başındayken Federasyon Kupası finalini 2 kez oynayıp kaybetmiştir.) onun en büyük futbol eksiklikleridir.  Tıpkı hepimizin de tonla futbol ve yaşam eksiği olduğu gibi...

Bugüne kadar Yılmaz Özdil'in yazdığı bir yazıyla Vural'a hakkını teslim etmesi dışında, ( 29 Mart 2013 tarihli " Yılmaz Vural " başlığıyla Hürriyet gazetesinde yayınlanan yazısı ) ne görsel basında, ne yazılı basında Yılmaz hocaya hakkının teslim edildiğini görmedim. " Ya Futbolumuzu yönetenler! " mi dediniz? Onlar bugüne kadar hangi hocaya teşekkür edip, hakkını vermişler ki; Yılmaz hocama da versinler!

Başkaları hakkında konuşmanın, çok da anlamı yok aslında. Ben sayın Yılmaz Vural'a, kendim ve benim gibi düşünen binlerce kişi adına; Türk Futbolu'na verdiği büyük hizmetler için sonsuz kereler  teşekkürler ederim.

Bugün onun için yapabileceğim tek şey, hakkında okuduğunuz bu yazıyı yazmaktı. Ben de oturdum, yazdım. Dilerim kendisine gelecekte çok daha farklı ve güçlü şekillerde de teşekkür edebilirim.

Ne diyelim... " Düşmez kalkmaz bir Allah! " Yeter ki Allah: " Yürü ya kulum! " desin.

Not: Yazıda kullanılan görsel internetten alınmıştır.

 
Toplam blog
: 1349
: 1777
Kayıt tarihi
: 30.01.11
 
 

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler veTanıtım, A.Ö.F. Adalet Yüksek Meslek ..