Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Eylül '10

 
Kategori
Spor
 

Yılmaz Vural yaptığı işi "tek adamlık gösteri" sanıyor

Geçen hafta Trabzonspor, Hikmet Karaman’ın görev aldığı Manisaspor’dan 3 gol yedi. Aynı Manisaspor, Sivasspor’u da bu hafta üçledi. Geçtiğimiz sezon Hikmet Karaman Ankaragücü’nde önemli işler yapmaya başlamıştı; ne olduysa yönetimle anlaşamadı ya da onların başka planları vardı, uymadı, görevini bıraktı.

Yılmaz Vural geçen sezon görev aldığı Kasımpaşa ile özellikle ligin ilk yarısında aralarında Fenerbahçe’nin de bulunduğu takımlar karşısında önemli galibiyetler alarak adını yeniden gündeme taşımış hatta bir süre boş kalan milli takımın başına geçmek için de polemik konusu olmuştu.

Rıza Çalımbay, Ersun Yanal, Erdoğan Arıca, Mesut Bakkal, Giray Bulak, Ümit Kayıhan, Güvenç Kurtar yine bir çırpıda sayacağımız, aklımıza gelen önemli Süper Lig teknik adamlarımız arasında yer alıyorlar. Bu isimlerin arasında son dönemde futbolu henüz bırakmış futbolcu arkadaşlarımız da var; onları burada es geçmeyi tercih ediyorum.

Bu isimlerin ortak özellikleri başına geçtikleri takımların ilk bir iki hafta, bazen yarım sezon hatta kimi bir sezon boyunca önemli işler yapmasını sağlıyorlar. Sonra ne oluyorsa takım düşüşe geçiyor, yine bu isimlerden birine devretmek üzere takımın başından ayrılıyorlar.

Bu kısır döngünün futbolumuza hiçbir şey kazandırmadığı ortadadır.

Sanılmasın ki bu yazının merkezine bu teknik adamların teknik yeterliliklerini sorgulayacağız; aksine birçoğunun temel futbol bilgisinin önemli bir birikim taşıdığını düşünüyorum. Özellikle Hikmet Karaman ve Ersun Yanal’ın çağın modern gereçlerinden yararlandığını da izliyoruz.

Teknik adamlık zor bir iştir. Hele bu işin profesyonel düzeyde olduğu göz önünde bulundurulursa birçok bileşenden oluştuğunu da söylememiz gerekiyor.

Ancak her işte olduğu gibi teknik adamlık mesleğinde de çağın gereklerine uygun yapılar bir araya getirilemiyor. Nasıl futbolcu kardeşlerimiz yaptıkları işin “one man show” olduğu yanılgısına kapılıyorlarsa teknik adamlarımız da benzer bir bilinçle hareket ediyorlar. Kuşkusuz bir süre sonra yaptıkları iş boyunlarını aşıyor ve baş edilemez noktaya ulaşıyor. Böyle zamanlardaysa coğrafyamıza egemen olan koy verme yöntemi izleniyor.

Kuşkusuz birbirini tamamlayamayan parçalardan oluşmuş bir puzzle vardır önümüzde. Şeklin az çok ne olduğunu biliyoruz, neyi anlattığını görebiliyoruz ancak detayları ayırt edemiyoruz.

İstikrar asla ulaşılamayan bir hedef olarak sürekli geleceğe erteleniyor.

Üç büyük takımı şampiyonluğa ulaştırmış ve bugün göğsünü gere gere dolaşan Mustafa Denizli’nin de bu yapının ayrılmaz bir parçası olduğunu düşünüyorum.

Mustafa Denizli bir dönemin Fenerbahçesini andırıyor, sanki. Her beş altı yılda bir şampiyonluk yaşayan ancak üst üste iki şampiyonluk kazanamayacak kadar da istikrardan yoksun takımdı Fenerbahçe son milenyuma kadar.

Son Beşiktaş tecrübesinin de bu istikrarsızlığa yeni bir örnek olduğunu da burada yazmadan geçemeyiz.

İstikrar örneği olan Beşiktaş ve Galatasaray’ın belli bir programa göre hareket ettiği, teknik adam ve futbolcu seçimlerini buna göre yaptığı yönetimde de devamlılık sağladığını yakın geçmişten biliyoruz. Ancak her iki takım da yeni milenyumda bir önceki yüzyılı aratan uygulamaların yanlışına düştüğünden başarı periyodunun birbirini tekrarlama aralığının mesafesi sürekli artıyor.

Yılmaz Vural geçen sene bu zamanlar milli takımı çalıştırmayı çoktan hak ettiğini söylerken popülizm yapıyordu. Çünkü o da biliyordu ki kendisi belli bir programa ve futbol felsefesine göre takım çalıştırmıyor. Bu anlamda Fenerbahçe’ye bir sistem kazandırmış olan ve yine geçen sene gereksiz bir polemik yarattığı Daum’la arasında temel bir anlayış farkı vardır. Öyle olduğu ve dışarıdan da bu çok net olarak ayırt edilebildiği için değil milli takım üst düzeyde bir takım teknik direktörlüğü için adaylar arasına ismi yazılmıyor.

Nasıl Fenerbahçe’ye Galatasaray galibiyetleri kısa süreli rahatlamalar yaşatıyorsa Yılmaz Vural’ın da Fenerbahçe karnesinin pekiyilerle dolu olması onun teknik adamlık kariyerine çok önemli katkı yapamıyor.

Yılmaz Hoca’nın bu sezona Kasımpaşa’yı hazırlayamamasının izlerini dün yakından izledik. Ancak daha vurucu olansa Kasımpaşa’nın Fenerbahçe maçına kadar sürede oynadığı dişine göre takımlar karşısında dahi tutunamadığı çıplak gerçeğidir. Bu formsuzluğun belirtilerini geçen sezonunun sonuna doğru zaten almaya başlamıştık. Fenerbahçe hezimeti bu anlamda takkeyi de düşürmüştür.

Bu ana fikirden hareketle önümüzde doğru örnekler de olduğunu ifade etmeliyiz. Ertuğrul Sağlam çok önemli bir model olma yolunda ilerlemektedir. Bursaspor’un şampiyonluğu yukarıda ismini andığımız birçok teknik adamın bugüne kadar yaptığından farklı bir ürünün meyvesidir; asla karıştırılmamalı, paylaşılmamalıdır. Ertuğrul Sağlam kadar meyve veremese de Abdullah Avcı pratiğinin de önemsenmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu sezon Fenerbahçe ile Aykut Kocaman büyük ve çok zor bir sınav veriyor. Onun başarısı da Türkiye’deki teknik adamların işlerine yaklaşımı konusunda farklı bir yol açacaktır.

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..