Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Haziran '17

 
Kategori
Güncel
 

Yine 09:45 kâbusu: Mağduriyet mi yoksa ihmalkârlık mı?

Yine 09:45 kâbusu: Mağduriyet mi yoksa ihmalkârlık mı?
 

Bir LYS maratonunu daha geride bıraktık. Aslında daha tam olarak geride kalmadı sayılır. Bu haftaki oturumlarda; LYS 4 (Sosyal Bilimler) ve LYS 1 (Matematik) sınavları yapıldı. Daha şimdiden üniversite hayatının planlarını kurmaya başlayan, hayallerindeki üniversitelerin ve bölümlerin aileleriyle birlikte adını koymanın uğraşısını veren gençleri; üniversite yolundaki zorlu maratonda önümüzdeki haftasonu bu kez de LYS 3 (Edebiyat-Coğrafya) sınavları bekliyor.

Üniversiteye girişte ilk aşama olan YGS (Yükseköğretime Giriş Sınavı)'de (12.03.2017) yaşanan şanssızlıklar, LYS (Lisans Yerleştirme Sınavı)'de de adayların peşini bırakmadı. Haydi 2017 YGS ile birlikte getirilen saat 09:45 kuralı adaylar için bir ilkti ve adaylar bu yeni kuralın birtakım zorluklarıyla karşılaştı. İlk sınavda mağduriyetlerin yaşanması gayet muhtemel ve doğal. Ama haber bültenlerine dahi konu olan sınav yerlerine geç kalan gençlerin, sonrasında bina önlerinde yaşadıkları dram için 'mağduriyet' kelimesi ne derece doğru bir tabir, ondan da pek emin değilim. Sonuçta bir bakıma geleceğinizi şekillendirecek önemli bir sınava giriyorsunuz.

'Yıllar olmuş üniversiteyi bitirmişsin. Senin için bu konular hakkında konuşması, ahkâm kesmesi kolay.', diye düşünüp, çatlak ses çıkaranlar da olabilir aranızda. Saygı duyuyorum. Ama sonraki yaşamlarında, üniversiteye giriş sınavlarından daha büyük sorumlulukların altına girecek olan gençler adına da cevap bekleyen önemli bir soru işareti bu. Valilikten, Büyükşehir Belediyesi'ne kadar yetkili her kurum, bu sınavların adaylar açısından rahat, stressiz bir süreç olarak geride kalabilmesi için neredeyse kendi payına düşen tüm sorumlulukları yerine getirmiş; daha rahat ulaşım için otobüsler bedava olmuş, belki birçok güzergâhta trafik yoğunluğu yaşanmaması için araç trafiği kısmen engellenmiş ve en önemlisi de sınav süresince hem araçların korna çalması hem de düğün-dernek edecek olanlara, sınava giren gençlerin konsantrasyonunu bozacak derecede sokaklarda aşırı yüksek seslerle müzik çalıp, eğlenmeleri belli bir süreliğine yasaklanmış...

Gençlerin kendilerine iyi, parlak bir gelecek inşa edebilmek için girdikleri bunca sınavların güvenliği ve rahatlığı için alınan tedbirlere rağmen yine de mağduriyetlerden söz etmek doğru bir yaklaşım mı? Açıkçası bilmiyorum.

Ama toplum olarak en hayati işlerimizi hep son ana yetiştirmeye alışmışız. Karşılaşabileceğimiz aksilikleri hesaba dahi katmadan. Bu son dakikacılığımız ırsi bir hastalık misali genç kuşaklara da sirayet etmiş. Sınavın başlamasına dakikalar kalmasına rağmen en uzak mesafelerden gelenlerin, hiç istiflerini bile bozmadan, adımlarını hızlandırmadan sınav binalarına doğru ilerlemeleri; aslında hayatımızda büyük önem arz eden ve dönüm noktası olabilecek konuları toplum olarak ne denli lâçkalaştırdığımızın, sıradan hale getirdiğimizin bir göstergesi.

Bir de her şey olup bittikten, saat 09:45 olup, bina kapıları yüzümüze kapandıktan sonra bize duvarları tırmandırıp, bina kapılarını yumruklatıp, sisteme sövdürecek kadar da anarşist bir yapımız var toplum olarak. Övünmek gibi olmasın! Belki yıllardan beri üniversitelerimizde süregelen ve artık kalıtsal bir hastalık halini alan öğrenci olaylarının temelinde, bu anarşist ve kural tanımaz toplumsal genlerimiz bulunuyor.

Geçtiğimiz haftasonu bir bölümü tamamlanan LYS maratonunda yaşanan saat 09:45 kâbusunun bu haftaki sınavlarda tekrar yaşanmamasını umuyor, tüm adaylara başarılar diliyorum.

 
Toplam blog
: 266
: 1321
Kayıt tarihi
: 22.06.06
 
 

1982 yılında İstanbul'da doğdum. Açık Öğretim Fakültesi İşletme Lisans eğitimimi 2005 yılında tam..