Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Eylül '07

 
Kategori
Güncel
 

Yine bir gün...

Yine bir gün...
 

Yine günlerden bir gün…

Rahmetli babam “Sarıkaya’ya kaplıcaya gideceğiz, hazırlanın” dedi. Sarıkaya, Yozgat’ın ilçesi ama genellikle Kayseri ile ticari ilişkisi olan bir ilçe. Rahmetli babamın da orada tanıdıkları var. Sonra benim de çok “Toptan bakkaliye” esnafından tanıdıklarım oldu. Sanırım o tanıdıkları vasıtasıyla “Yer” ayarlamış ki “Gidiyoruz” dedi.

Ben, o güne kadar hiç “Kaplıca” denilen yerleri görmemiştim. Hani memleketimizde iki üç tane “Hamam” var oralara bazen giderim ama genellikle sıcaktan hiç hoşlanmadığım için “Hamam” benim için çok da tercih ettiğim bir şey değildir.

Ama babam “gidilecek” deyince, zaten yapabileceğimiz bir şey yok. Siz bunun adına “Ev içi baskısı” diyebilirsiniz. Mahalleyi katmayalım işin içine…

Sonuçta “Gidilecek” denilmişse gidilir…

“Netekim” de gittik…

O zaman Özel İdareye bağlı hamamın altı adet “Villa” odası ki içinde her şeysi var, bir de iki katlı “Otel” bölümü var.

Biz otel bölümünden iki odaya yerleştik ve sıra “Hamam”a veya “Kaplıcaya” girmeye geldi.

Rahmetli babamla birlikte kaplıcanın “ERKEKLER” bölümündeki havuza girmek üzere soyunduk dökündük, havuza girme şortlarımızı giyindik, havlularımızı da elimize aldık ve havuz başına kendimizi buyur ettik.

Dedim ya, o güne kadar ben hiç “Kaplıca hamamı” görmedim diye, içerisi buhardan göz gözü görmüyor. Ancak bir süre sonra alışıyorsunuz da, sıcaklık benim işim değil.

Babam, önce bir süreliğine havuzdaki kaplıca suyuna ayaklarını soktu. Sonra merdivenlerinden yavaaş yavaş suyun içine doğru süzüldü ve olduğu yerde kaldı. Bana da “Hadi gir suya” dedi. Bu kez “Hamam içi baskısı” sonucu ben de suya girmek için havuzun kenarına geldim ve normal yüzme havuzuna giriyormuş gibi baş aşağı havuza atladım…

Vay anam, sen misin havuza atlayan. Kendimi havuzun en yakın bölümünden dışarı atana kadar yandım, tutuştum.

Benim telaşla havuzdan “Kaçtığımı” gören babam ve etrafta oturanlar, baktım gülüyorlar. Neden güldüklerine bir anlam veremedim. Hem gülüyorlar hem de biraz “Sert” bakıyorlar. Üzerimde “Hamam baskısı” hissetim o anda.

Birader, havuza girilince yüzülür. Havuza, eğer aksine bir kural yoksa atlanır. Bunlar niye gülüyorlar ve “sert” bakıyorlar ki?

Sonra babam “Bu suya öyle girilmez” diye gayet de “Sert” biçimde uyardı. Hem kendim yanarmışım hem de oluşan dalgalardan dolayı havuzun içindekiler…

Peki, nasıl girilecek?

Tabi ben babamın havuza giriş şekline dikkat edip onun gibi yapsaymışım mesele yokmuş. Öyle “Pat” diye suya atlanır mıymış.

Tabi ilk “Acemilik” geçtikten sonra, su ısısı 45-50 derece kadar olan Sarıkaya “Kaplıca hamamı”nın havuzuna girmeyi öğrendik.

Efendim, önce suya yavaşça gireceksin ve girdiğin yerde “Mıh” gibi duracaksın. Hareket etmek yok. Eğer böyle yaparsanız, anında suya alışıyorsunuz. Hareket ettiniz mi, sanki haşlanacak gibi yanıyorsunuz. Öyle yüzeyim filan… Yok öyle şey. Havuza “adam” gibi girip suyun içinde usluca duracaksın.

İlk gün bu sefer de “Evlat baskısı” ile havuzda kısa bir süre kalıp otel odamıza döndük. Babam, anacığıma yaptıklarımı anlatıp gülüyordu. O da “Evlat” ya hani “Önceden neden söylemedin” diye babama çıkışıyordu. Yani işin içine bu kez de “ana baskısı” girdi.

Sonra aklıma geldi. Rahmetli babama “Ya baba, madem bu kadar sıcak, şu suyu biraz ILIŞTIRSALAR da millet rahatça girse olmaz mı” dedim…

Babam yüzüme şöyle bir baktı “Oğlum, geldiğin yer kaplıca. Kaplıcanın ILIMLISI mı olur” dedi.

Sonra babam oturdu ve birçok da örnek vererek “Ilık” şeylerin çok da makbul (Beğenilen, kabul edilen, hoş karşılanan) bir şey olmadığını söyledi…

Örneklerden birine de çok güldüm(!)dü…

“Yemeğe başlarken ILIK çorba içer misin” dedi…

Hadi bir de fıkra anlatayım, bilseniz de…

Evlenecek bir kızın “evli” sağdıcı hanım, gelin kıza öğüt veriyormuş.

- Bak kızım. Kocan gerdeğe girince iki rekât namaz kılacak. Sen namazdan sonra ona kahve ikram edeceksin. Sor, kahven nasıl olsun diye. Eğer şekerli derse, oh ne ala, yok eğer sade derse dikkat et, suyuna git…

Gelin kız, denileni yapmış ve sormuş. Cevap hiç beklemediği gibi gelmiş. Damat “Orta şekerli olsun” deyince, gelin koşarak sağdıcı hanıma gitmiş.

- Sordum…

- E peki ne dedi?

- Orta şekerli olsun dedi.

Bu kez sağdıç hanımı almış bir telaş.

- Aman kızım sen daha çok dikkat etmelisin. Kocayın neidüğü belirsiz…

25 EYLÜL 2007

Fotoğraf: Sarıkaya kaplıcası havuzundan görünüm…

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..