Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ekim '17

 
Kategori
Psikoloji
 

Yine Eleştiriyorum Kendimi

Yine Eleştiriyorum Kendimi
 

Ben yaylamı özlerim, ihtimaldir ki yayla da beni...


Bazen kendi kendimi acımasızca eleştiriyorum. Böyle dozu kaçmış özeleştirilerin bir ruh rahatsızlığı olduğunu bile bile...

Haklı mıyım, haksız mıyım diye sormadan sorgulamadan durumu kısaca yazacağım.

Her zaman olduğu gibi sabah sabah masa üstü bilgisayarıma girdim. Ama internete giremedim. Aksiliğe bakın ki öğle vakti de giremedim. Bunun üzerine, eşim vefat ettikten sonra hizmetimi görmek için yanımda kalan torunumu çağırdım. O bile bir çare bulamadı. 

Varsın açılmasın internet, kıyamet kopmaz ya. Ama belli ki üzülmüşüm. Bunu anlayan torunum dizüstü bilgisayarını bana getirdi...

           Facebook'a girdim, gazeteleri okudum. Ama birşey anladımsa... Nasıl anlayabilirdim, böyle kendi kendime kızarken. "Bunda birşey yok. olağan şeyler bunlar." diyeceksiniz ki doğrudur. Sinirli biri olduğumu tahmin edeceksiniz; ama doğru değil bu. Aksine sinirimi hiç, ama hiç belli etmeyen biriyim. "Ya niçin kızdınız kendi kendinize, ne var bunda?" diyenler için yazayım.

           Çoğu zamanlar  kendi kendime; "Gerçekte gidemiyorum, hiç olmazsa hayalen, çocukluğumu geçirdiğim yaylalara çıkayım. Televizyon yok, internet yok, radyo yok. Yoklar listesini uzatmayayım. Doğanın içinde, ohh diyebileceğimiz bir yaşam var..." Bayağı bu hayalle ısınırken ilk sınavda kaybediverdim. Tabii internete girememek sebep oldu buna.

            "Ne oldu Sabahattin! Niye canın sıkıldı? Varsay ki yayladasın." Doğru Vallahı. Mahcup oldum. Ne demeli buna?

            Demek ki samimi değilmişim. Demek ki ayrıntıları düşünemiyor muşum.  Demek ki bu, demek ki şu...diye diye bayağı eleştirdim kendi kendimi.

            Hem eleştiriyorum, hem acıyorum kendime. hem öyle hem böyle...

            Tutarlı ol, sabırlı ol, gerçekçi ol. Ol! Ol!

            Özetle kendimle kavgalıyım bu an. "Nasıl kavga bu izah et " denirse izah edemem.

           Bu, ceviz kabuğunu doldurmayacak notu kalemle kâğıda döktüm. Kalemle deyişimi yadırgamayın. Klavye icat edileli kalem kullanılmaz olmuştu.Oysa kalemle yazmanın çok, anlamadığım kadar çok yararı varmış. Neyse, biraz sonra torunumun bilgisayarından doğrudan Milliyet Blog Yönetim Paneline girip yazacağım. inşallah yüklerim blogumu.

           Yükleyemezsem bir kızma sebebi daha çıkar. Tabii, sadece ruhsal durum değil beni kızdıran. Eğer bilgisayar bozulmuşsa masraf kapısı açılacak.

             Düşünce kapılarının da açılması dileğiyle...

             Sabahattin Gencal, Hamidiye-Çekmeköy_ İstanbul

             _________________

             Not: Yazıyı öyle böyle yazmış olduk, ama resim yükleyebilecek miyim bilmiyorum. Torunum da dışarı çıktı.

            Bu resim koyma işi de yeni çıktı. İllâ ilgili, çekici bir resim. Ben bir resim yükleyeyim de...

             Acemilik fena, hele 75'inden sonraki acemilikler...

             Nasıl demişim? Vecize gibi değil mi?             

 
Toplam blog
: 181
: 635
Kayıt tarihi
: 29.03.11
 
 

1943'te Trabzonda doğdu. Erzurum Yavuz Selim İlköğretmen okulunu bitirdikten sonra girdiği Bursa Eğ..