Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Eylül '08

 
Kategori
Felsefe
 

Yine Segah'la vuruldum bu gün

Yine Segah'la vuruldum bu gün
 

Düşmeye görsün bir kere ince hüzün... denize de bir hal oluyor...


Yine “Segah”la Vuruldum Bu Gün

Yine “segah”la vuruldum bu gün… Ne zaman ne dinledim de vurulmadım ki… Benimkisi vurulmak için bahane aramak… ama gel de vurulma…

"Düştü enginlere bir ince hüzün,
Solgun güller gibi sevdalı yüzün…”

Şüphesiz “sözler” mükemmel… “beste”, sözlerin anlamına uygun olarak “segah”la yaratıyor “intervenöz” durumu…
Ben ne yapayım… Gönlümün duygularında sağlam yer mi kaldı ki dayanayım…
Ve üstüne bir doz “buselik” ya da “saba” alayım…

Böylesi güçlü sözlerin, böylesi duygulu müziğin keyfini sürmekte kusur etmem etmesine de…
Bu güzellikleri bir araya getiren arka planı merak etmekten de alamam kendimi…
İfadenin gücünü yaşayabilmek için sorarım kendime… sanki cevaplarını bilmiyormuşum gibi…
Hüznün incesi mi olur?...
Olur da enginlere mi düşer?...
Solgun güller sevdayı mı çağrıştırır…
Sevdadan solan yüzler, solgun güllere mi benzer…
Benzer de denizde ufkunun bittiği yerlere mi düşer… Geri dönüş şansı da olmasın dercesine…

Ve başlarım kıskanmaya arka plandaki yaşanmışlıkları…
Gıpta ederim yazanlara, besteleyenlere, söyleyenlere…
Özencim, belki de geri kalmak istemememden kaynaklanır bunları yaşayanlardan…
Ve sarılırım yazılanlara, bestelenenler… pay kapmak arzusuyla yaşadıklarından…
Ve haberdar etmek için duygu yüklü “ince” ruhları… bilirim onların her zaman hazır olduğunu…

Ya “segah”ı yaratanlar.
Bütün dikkatlerini vermişler insanı delip geçecek ilahi akışı ortaya koyabilmek için.
Şarkının makamı olan "segah" sanki “yivli tüfek”se, güftesi de “yağlı kuşun” gibi…
Şansı mı var ciğerimin delinmemeye direnmek için.
Ne biçim yaradır bu… vuruluyorsun.. vuruluyorsun… ve ölmüyorsun.
Üstelik her gün yeniden diriliyorsun tekrar tekrar vurulma isteğiyle…
Sanki Prometeus’dan daha gönüllü gibisin.

Yok mu çaresi dersin "segah"tan kurtuluşun?
Bir daha dinlemezsin olur biter dersin kolayca….
Belki kurtuluş gibi gözüküyor… Ama ya yaşamın anlamı…
Alışmaya gör bir kere, hüznün bu türünü hazza dönüştürmeye…
Bir tür fotosentezdir yaptığı ruhunun, yaşadığını düşleyenlerin aksine yaşadığını bilenler için…
Ve yaşamak isteyenler için…

Nerdesiniz ey eski ustalar….
Niye yeni makamları besteleyemezler günümüzdekiler?…
Enginler de mi kuraklığın hışmına uğradı…
Uğradı da hüznün ince türü, konuşlanacak yer bulamaz oldu, denizin ufkunda…
Yoksa “solgun güller”den gına mı geldi…
Ya da yaşam giderek anlamını mı kaybediyor…
Kurbağanın yavaş yavaş ısıtılması gibi, bizi de kurbağaya mı benzetiyor sinsice saran duygu kuraklığı…
Göllerdeki sularla birlikte yaşam sevincimiz de mi çekiliyor damarlarımızdan...
Duygularımız karaya mı vurdu ki açılamıyor enginlere…
İnsanlığımız mı kurumaya başladı… bu ne donukluk… bu ne ölüm solgunluğu…
sanki kıyamet sessizliği sarmış her yanı… yaşamak korku olmuş umutların bittiği yerde…
Boşuna tükettiğimiz nefes haline gelmiş üflememiz, kararmış közden alev yaratmaya…

Hiç değilse kurumuş göllerin şansı var canlanmak için…
Bir yağmur yeter… ya kuruyan duygular ne yapacak… onları kim canlandıracak.
Çaresi var mı bu dönüşü olmayan gidişin…
Hani yaşarken ölmek derler ya… bir de farkında olsak, kıymetini bilemediğimiz ömrün tek yönlü gidiş olduğunun... hiç görülmüş mü başa doğru sayan…

Bir kez sönmeye görsün yüreğindeki köz…
Fırtına da kar etmez alevlendirmek için ateşini
Savurduğu senden… ancak küldür, tozdur…
Saçtığın aşk değil… sevgi değil… nur değil…

Yaşam, bir kere unutuldu mu tekrar yaşanabilir mi?

Haydi bakalım Hayyam usta… Sıra sende…
Ermişindir bunun da sırrına… Bulmuşundur çözümünü…
Haydi söyle bana… “Lal renkli şarap her şeyi çözer” deme de , ne dersen de…
Okadar ucuza gitmek istemiyorum…
Söyle… ölmesine öleceğim de hiç değilse tadına da varayım bir mutlu gidişin…
Sen değil misin “bize her şeyden yakın olan ölümdür… Öyleyse tadını çıkarmaya bak” diyen…

“Seher yeli eser yırtar eteğini gülün
Güle baktıkça çırpınır yüreği bülbülün
Sen şarap içmene bak, çünkü nice gül yüzler
Kopup dallarından toprak olmadalar her gün.”

…yine diyeceğini dedi Üstat. 11.09.2008
Dinleyin:
http://fizy.com/s/1ahui5

 
Toplam blog
: 193
: 1045
Kayıt tarihi
: 01.08.07
 
 

Bilecik doğumluyum. Emekli Eğitimciyim. Ankara'da ve yazları Kuşadası'nda yaşıyorum Günlük uğraşl..