Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Eylül '08

 
Kategori
Blog
 

Yine yeniden Gül'ün içinden :)

Yine yeniden Gül'ün içinden :)
 

Bugün fark ettim yazmayı özlediğimi. Bu yaz uzun zamandır yapmadığım bir şey yaptım, bilgisayar ve televizyondan uzak durdum. Mail kutumda binlerce mesaj var. Gerekli haller dışında onu da açıp bakmadım. Banka işlemlerimi halledip kapattım. Blog dünyası çok sık aklıma geliyordu ama nedense elim varmadı yazmaya hatta yazı okumaya. Bir ara geri dönmemeyi düşündüm ve elbette hiç sevmediğimi bilen bilir, veda falan etme gereği de duymadım. Bana yollanmış bir mesaj var mı, yorum var mı diye bakmadım bile. İnanın son MB'ye girdiğim günden beri bir yazı bile okumuş değilim. Bugüne kadar elbette. Bugün okudum ve yine blog dünyasının cazibesine kapıldım. Özlemişim ve işte yine yeniden buradayım.

Arada eşim serhatt olan bitenden bahsediyordu bana. O hiç bırakmadı okumayı ve yazmayı. Şu son aramızdan ayrılan birinin olduğu hararetli tartışmadan bahsettiğinde inanın açıp bir tane bile blog okumadım. Eşimin anlattığı kadarını biliyorum. Bugün yeniden başlıyorum ama geriye dönüp ne olmuş, kim ne yazmış diye bakınmak da istemiyorum. Çok özel, yazılarına ve düşüncelerine değer verdiğim bir kaç dostun yazdığı başlıklara bakabilirim o kadar. Her şeye ilk başta olduğu gibi sıfırdan başlamak istiyorum.

Gerçi bugün ilk gün ama bu yazıyı yazmadan bir kaç yorum yazmam gerekti. Hızımı alamadım. Meydan biraz fazla boş mu kalmış artık ne olduysa. Kişiler kendilerini fikir beğenmeme, kendi fikirlerini kabul ettirme, ettiremiyorsa lekeleme, tiiye alma, yandaşlarla saldırma gibi durumların içerisine girmiş. Hem isteyen istediğini yazar, düşünür diye yazı yazıyorlar, hem de ardından yazılan yazı ve düşüncelere saygı duymayıp ayağa kalkıyorlar. İnsanlar kendileriyle çelişkiye düştüyse gerçekten durum çok vahim demektir. Bugünden itibaren daha yakın olacağım için kısa zamanda kime ne olmuş çözerim zaten. Malumunuz burada skor önemli. Çok yazı yazmak insanı kral bile yapar ancak içi boş mu dolu mu kimseler bakmaz. Neyse biz eğitmeniz ya boşa bakarız ve doldurmaya çalışırız.

Eğitim demişken okul başladı ve 11 yıllık öğretmenlik hayatımda yorulmadığım kadar yorulup, şaşırmadığım kadar şaşırıyorum bu yıl yaşananlara. Milletin derdi başından aşkın biliyorum. Ancak sizleri haberdar etmeyi bir borç bilirim. Ergenekon meselesi ayrı, ekonomi ayrı, milletten bağış toplayan partiler ayrı, yargının güvenirliliği meselesi ayrı bir sürü mesele var. Ama şu eğitim meselesi diğer önemli olan bütün konular gibi ört bas edilip gündem dışı bırakılıyor.

Lise 4 yıla çıkarıldı ya hani. 4 yıla çıkan lise için alt yapı yapılmadığından bilin bakalım ne oldu bu sene?? Mezun olmayan üçüncü sınıflar lise dört oldu ve her zamanki gibi yeni lise bir kayıtları yapıldı. Mezun vermeyince okulda yer açılmadı. Bilin bakalım ne oldu sınıflarda lise öğrencileri üçerli oturur oldu. Ben İstanbul'un göbeğinde oldukça iyi bir semtte 65 kişilik sınıflarda ingilizce öğretmeye çalışıyorum. Kocaman lise öğrencileri üçerli oturarak ders dinlemeye çalışıyor. Ne olmuş biz 80 kişilik sınıflarda ders yaptık diyenler olabilir ama kapasiteden dolayı olmuştur o. Alt yapısız bir şekilde sistem değiştirip kendi sistemleri içerisinde bocalayan bir devlet anlayışından olmamıştır. İlçe değişikliğinden dolayı bir maaş yatırmayı beceremeyen bir devlet var artık. 11 yıldır ilk defa maaşımı ayın 15'inde alamadım. Sebep, karışıklık olmuş. Ne bir açıklama ne bir özür ne bir telafi. İki gün kredi kartı borcu yatırmasam, hemen yasal faiz uygularlar, ama şimdi iki gün maaş vermemiş devlet hiç bir şey olmamış gibi davranıyor. Memur maaşının da gününde yatmadığı günler geldi çattı arkadaşlar.

Biz gençliği eğitmeye çalıştıkça eğitmeyelim, eğitemeyelim diye ellerinden geleni yapıyorlar. Okullar açılmış olduğu halde kayıtları uzatıyorlar. Derslere başladığı halde, okullara kapınızı açacaksınız her geleni kayıt edeceksiniz diyorlar. Yeriniz kalmazsa başka okuldan sınıf isteyin orayı kullanın diyecek kadar kendi sistemleri içinde boğulup kaldıklarını ortaya koyuyorlar. Sınıfta kalan öğrenci (her ne sebepten olursa olsun) okula geri dönecek af edilecek diye karar çıkartıyorlar. Öğrenciye bedava kitap veriyoruz diye bağırıp, ortalarda hava atıyorlar ama kitap yollamayı unutuyorlar ya da eksik yolluyorlar. Gerisini yollayamazsak öğrenciler başlarının çaresine baksın diyorlar. Öğrencilerin başka bir yerde bulamayacağı kitapları bekleyen biz eğitmenler de bu öğrencileri yetiştirmeye çalışıyoruz.

Sanal Tanrı diye bir kitap okuyordum geçen senenin sonunda. Öğrencilerden görenler ne demiş olabilir tahmin edin bakalım. "Hocam o ne? Çarpılırsınız vallahi!!!" Kitabın adı bile o genç çocukta benim çarpılabilme olasılığımı çağrıştırıyor. Korkunç gözlerle bana bakıyor. Sonra türbanın dini sembol olmasından şikayetçi olan bizlere tepkiler geliyor, tepki gösterenler, türban yanlısı olanlar, türban takmayana kötü gözle bakanlar ilk fırsatını bulduklarında açık olan kadınlara sarkıntılık ediyorlar. Buyurun buradan alın ne yaparsanız yapın. Bir tane öğrencim okulda sigara içerken yakalandı ailesine haber verileceği söylenince korkudan okuldan kaçtı. Bilin bakalım kaçma sebebi ne? Ailesinin sigara içmesini öğrenecek olması değil, ailesinin onu oruç tuttuğunu zannediyor olması , oruç tutmadığının ortaya çıkacak olması.

Baskı ile, korku ile ne din olur ne iman. İsteyen istediği yerini kapar isteyen istediği yerini açar. İsteyen oruç tutar, istemeyen tutmaz. Kimse kimseye de karışamaz. Ben açık olduğum için namussuz olarak görülüyorsam, oruç tutmadığım için cehennemde yanacaksam, Tanrıya sanal diyen bir kitap okuyorum diye çarpılacaksam bırakın namussuz olayım, bırakın, cehenneme gideyim, bırakın çarpılayım.Dindar görünüp mağdurun yanındaymış gibi davranıp, ortama girdiğinde içkisini içip, türban takmayan bayanlarla sarmaş dolaş dans edenlerden, türbanlı olup türban takmayana laf eden, türban takmayandan daha rezil hayat yaşayanlardan, dindar görünüp dinle alakası olmayıp, insanları dinsizlikle suçlayanlardan kurtulmanın vakti geldi. Baksanıza bazıları bilgisayar başında, bazıları ise ortalıkta atıp tutuyor. Yobazlığa karşı, cumhuriyeti yıkmak isteyenlere karşı birlik ve beraberlik çağrısında bulunanlara kulak ve destek verin. Sadece bilgisayar başında iki satır yazmakla da olmaz bu işler. Biraz da gençleri dinleyip, onlarla sohbetler edip, yobazlık gibi belalardan bu ülkenin nasıl kurtulacağını anlatmak gerekir. Bu anlatma işini de öyle her sakallı yapamaz.
Yine yeniden merhaba herkese...





 
Toplam blog
: 144
: 2928
Kayıt tarihi
: 30.10.06
 
 

İzmir Cumhuriyeti'nde yaşıyorum... Sarmaşık Sanat Atölyesi'nde ebru sanatı ile uğraşıyorum. En es..