Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ağustos '10

 
Kategori
Deneme
 

Yirmi Üçüncü Mektup

2 Ekim 2002, Ankara 

Recai Merhaba... 

Okullar açıldı, trafik yoğunlaştı, havalar soğudu, bir de seçim iklimi sardı ülkemizi. Ama sanki bu hava en çok Ankara’da hissediliyor gibi geliyor bana nedense. 

Özellikle, havaların soğuması ve seçim iklimi. İklim deyince, Hasan Âli Yücel döneminde toplanan Coğrafya Kongresinde önemli çalışmalar yapılmış. Bunlardan biri, bugün de geçerli olan, ülkemizin yedi coğrafi bölgeye ayrılmasıdır. Şu var ki, o günlerde yapılan çalışmada ülkemiz yedi ana coğrafi bölgeye, daha ayrıntılı olmak üzere de 22 coğrafi bölgeye ayrılmıştır. Zaman içinde nedense sadece yedi bölgeden söz edilmiş, ayrıntılı düzenleme ise unutulmuş ya da unutturulmuştur... 

Ankara Üniversitesi DTCF Coğrafya bölümündeki arkadaşları ziyaret ettiğimde arkadaşlarımın anlattığı, bana hayli ilginç gelen bu bilgiyi seninle paylaşmak istedim... 

*** 

Mektuplarla ilgili düzenleme çalışmaları sürüyor. Çalışma ilerledikçe kimi eksikler de ortaya çıkıyor. Sözgelimi, 14 Ekim 2000 tarihli mektubu ne kâğıt üzerinde, ne bilgisayar ortamında bulabildik. Bu mektubu da senden ödünç istiyorum Recai. 

Bana gönderirsen, onu da bilgisayar ortamına aktarıp yeniden sana ulaştırırım. Bulabilirsen fotokopisini çektirip gönderebilirsin. Ya da tanıdık bir yerden 0312.2.. .. .2 ‘ye fakslayabilirsin de. Sana nasıl kolay gelirse artık... 

Bu mektup nasıl kayboldu, neden bilgisayarda kayıtlı değil diye epey uğraştım, didindim, aradım. Şu satırları yazarken hatırladım. Bu mektubu yazdığım günlerde bir yapım firmasında çalışıyordum. Bir iki iş yapmış para da kazanmaya başlamıştık artık. Daha önemlisiyse geleceğe yönelik üzerinde çalıştığımız proje dosyalarıydı. 

Derken arkadaşım Rusya’dan gelen sarışın bir kadınla birlikte olmaya başladı. Zaman içinde ona bağlandı. Evini, işyerini ihmal etmeye başladı. Kadın, onun yaşamını bütünüyle düzenlemekle kalmadı işyerini de yönetmeye başladı. 

Bu duruma üzüldüm elbette. Ne var ki yapabileceğim fazla bir şey de yoktu... 

Yorucu bir günün ardından, iyi akşamlar, dedim çıktım. Ellerim cebimde yürüdüm bir süre. Bir daha da oraya gitmedim. Kuşkusuz orada bana ait çok şey vardı. Dosyaların yanı sıra bilgisayardaki belgelerim de orada kalmıştı. O günlerde sana yazılan mektuplar da onların içinde elbette... 

Rusya’da olun darbe bile bizi etkiliyor, ne tuhaf değil mi?... 

Ben oradan ayrıldıktan sonra arkadaşım, gerekli işlemleri yapmış, bir gün sabahın ilk saatlerinde kendisine iki çocuk veren eşinden ayrılmış, aynı gün öğleden sonra da diğer kadınla evlenmiş... 

Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine örneği... 

Neyse, benim elimdeki mektupların tarihlerini sana yazayım Recai. Sen elindekilerle karşılaştır. Eğer başka eksik mektuplar varsa, sendekileri benzer şekilde bana ulaştırırsan sevinirim. 16 Eylül 2000, 29 Eylül 2000, 1 Kasım 2000, 5 Aralık 2000, 4 Ocak 2001, 17 Şubat 2001, 15 Mart 2001, 26–27 Mart 2001, 24 Nisan 2001, 16 Mayıs 2001, 8 Haziran 2001, 11 Temmuz 2001, 7 Eylül 2001, 12 Ekim 2001, 28 Kasım 2001, 8 Ocak 2002, 27 Ocak 2002, 7 Mart 2002, 6 Mayıs 2002, 2 Temmuz 2002, 22 Ağustos 2002, 23 Eylül 2002. Sana yazdığım mektuplardan elimde olanlar bunlar Recai. 

14 Ekim 2000 tarihli mektubun dışında eksik var mı bilmiyorum. Sana zahmet ilgilenirsen sevinirim. Şimdiden teşekkür ediyorum... 

*** 

Sergi açmanı sağlamak üzere, bir kuruluşta seni tanıtan bir sunum yapmayı düşünüyoruz. Bir arkadaşımız bununla ilgili görüşmeleri yapmak için kısa bir metin istedi. Haberin olsun. Ona verdiğimiz metni sana da gönderiyorum... Dileğim, senin resim serginde ya da bizim bir programımızın gösterisinde görüşmek artık. O günün çok uzak olmaması umuduyla, selamlar.... 

Anadolu’da Bir Dünya İnsanı: Recai 

Safranbolu, minyatür güzelliğinde geleneksel evler, hanlar, hamamlar, camiler ve onların yakınındaki akarsular, kanyonlar, mağaralar ve kaya mezarları... Üstlerini üzüm asmalarının örttüğü daracık sokaklardaki tek katlı dükkânları görünce zaman tüneline girmiş gibi oluyoruz. Arastada son yemenicilerden Mustafa Usta karşılıyor bizi. Son semerci, son bakırcı, son demirci... Tanıştığımız insanlar mesleğinin son temsilcileri hep... 

Güneş battı batacak. Küçük bir dağ köyü. Kaya mezarlarını arıyoruz. Köyün girişinde, çeşme başında oturan kadına soruyoruz. “Ben bilmem. Recai bilir” diyor kadın. “Recai nerede?” “Aha orada.” Yaklaşık yüz metre aşağıda, petrol yeşili atlet giymiş biri köpeklerle oynuyor. “Onların yerini biliyorum. Size yolu tarif ederim. Ama önce gelin Kültür Merkezini, buradaki resimleri görün” diyor. 

Recai’yle anlaşıyoruz. Kaya Mezarlarını çekeceğiz. Ardından Kültür Merkezinde onun resimlerini göreceğiz. Kaya Mezarlarının yaşayan tarih olduğunu söylüyor Recai. Değişik uygarlıklara ait kalıntıların yeterince korunmayışını eleştiriyor. Recai’nin, sanat eğitimi almamış, Anadolu’nun uzak bir dağ köyündeki bu adamın resimleri hepimizi şaşırtıyor. 

Eski gazeteleri, dergileri okumuş. Orhan Veli’yi, Cahit Sıtkı’yı, Voltaire’i, Bertrand Russell’ı, Picasso’yu, Van Gogh’u tanımış kitaplar aracılığıyla. Gazetelerin ek olarak verdiği dergilerin sayfalarını tuvale dönüştürmüş. Almış eline fırçayı yüzlerce resim yapmış. 

An gelmiş, canı türkü söylemek istemiş. Bağlama elinde, türküler söylemiş. Gitar çalmayı öğrenmiş, Âşık Veysel türkülerine can vermiş bu kez. Unutulmaya yüz tutmuş yöre türkülerini çalmak için babasının iki telli bağlaması elinde. Nesli tükenen âşıklar gibiydi, o yörenin “Aç kapıyı ben geldim” türküsünü iki telle bağlamayla çalarken. 

Peki, yaklaşık 500 resim yapmış olan Recai, tablo satıp para kazanıyor mu? Bugüne değin hiç resim satmamış ya da satamamış. Peki, Recai nasıl geçiniyor? Fırçaları, boyaları nereden, nasıl alıyor? 

Recai gülerek karşılık veriyor buna: “Elektrik işleri yaparım, marangozluk yaparım, mezar kazarım, kazandığım parayla da boya alırım, fırça alırım, oturur resim yaparım...” 

Recai’yle söyleşi, hakiki bal kıvamında, şekersiz kahve tadında. Söyleşi koyulaştıkça mesajlar veriyor Recai: 

“Beni hiç arayan soran yok. İnsanlar tanımak istiyorum, insanlar beni tanısın istiyorum...” 

 
Toplam blog
: 54
: 877
Kayıt tarihi
: 30.06.10
 
 

Kamu yönetimi alanında yüksek lisans yaptım. İletişim, medya sektöründe çalışıyorum... Yazmayı se..