Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ocak '08

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Yitik zamanların sesleri: Büyükada

Yitik zamanların sesleri: Büyükada
 

Soğuk, karanlık ve bir o kadar kasvetli kış günlerinin arasına bir armağan gibi serpiştirilmiştir, güneşli ılık diğer günler. Böyle zamanlarda içimiz ısınır, yalancı bahara aldanan çiçekler gibi dışarıda olmak, o günün bütün enerjisini içimize çekerek, diğer kasvetli kış günlerine inat depolamak isteriz. Hele birde pazara rastlamışsa bu güneşli kış günü, evlere kapanmaya karşı alternatifler geliştiririz.

İstanbul’daysak eğer bu alternatiflerin en güzellerinden biri; bir vapura atlayıp adalara gitmektir. Böylece, hem şehirden uzaklaşmış, hem de alabildiğine günün keyfini yaşama şansını yakalamış oluruz.

İşte böyle bir Pazar sabahı bizde adalardan Büyükadayı seçip, yollarına düşüyoruz. Gri bulutlar dağılmış, mavi gökyüzü İstanbul’un sıkıntılarını almış, deniz alabildiğine açık ve sakin. Vapur yolculuğunu tamamlayan bütün ayrıntılar mevcut: simitçiler, salepçiler, vapuru hiç yalnız bırakmayan martılar, bir de biz ada yolcuları. Bize kalan; elimize demli birer çay alıp denizi seyreylemek.

Vapurumuz önce nazlı nazlı Kınalıada’ya yanaşıyor. Yolcularının bir kısmını bıraktıktan sonra Burgazada’ya varıyoruz. Sırada dışarıdan bakılınca gerçekten de bir heybeye benzeyen Heybeliada var. Adanın iskelesinden ayrılınca vapurda, geriye bir tek biz Büyükada yolcuları kalıyor.

Ada’nın Kedileri

Büyükada iskelesinde indiğimizde bizi karşılayanlar adanın birbirinden güzel kedileri oluyor. Kedilerden korkuyor ya da sevmiyorsanız, hiç endişelenmeyin. O kadar mağrurlar ki bu kedicikler; hepsi kendi köşelerinde, kaldırım taşlarında, bir ağaç altında sakin sakin oturup gelen gideni izliyor.

İskeleden biraz yukarı yürüdüğümüzde adanın ünlü saat meydanına çıkmış oluyoruz. Bu küçük meydan; lokantalar, kafeler, pastanelerle dolu. Her damak zevkine uygun bir yer bulmak mümkün. Mevsimlerden kış olduğuna göre meydanda birer salep içip içimizi ısıtıyoruz şöyle bir.

Nal Sesleri

Eğer üşümem, yorulmam diyorsanız; bisiklet kiralayarak adayı turlayabilirsiniz. Biz kendimizi o kadar sportmen hissetmediğimiz için fayton kiralamayı seçiyoruz. Fayton kiralayacağınız zaman önünüzde iki seçenek var: Küçük Tur ya da Büyük Tur. Küçük Tur kısa, 5 km. 40-45 dk sürüyor ve adanın yerleşim yerlerini dolaşıyorsunuz. Büyük Tur çok daha uzun sürüyor, 12 km. Büyük Tur’da fayton sizi adanın yerleşim olmayan yerlerine de götürüyor. Faytonun arkasına şöyle bir kurulup; Nizam caddesinden yukarı doğru çıkmaya başlıyoruz. Sağlı sollu sıralanan birbirinden ihtişamlı köşkleri izlerken; soğukla birlikte yüzümüze çarpan rüzgar, adanın ve denizin kokularını taşıyor. Nal sesleri, adanın müziği olarak kulağımıza geliyor.

Yüce Tepe’ye kadar çıkan fayton, orada bir mola veriyor. Aya Yorgi Kilisesi’ne çıkıp; hem tarihi bir gezi yapmış, hem de adanın enfes manzarasının tadını çıkarmış oluyoruz. Dönüş yolculuğu da aynı keyifle devam ediyor.

Güzel bir ada günü, en güzel sahil lokantalarından birinde balık yiyerek noktalanabilir. Levrek, çupra, kılıç şiş, tekir birçok çeşit balık var. Canınız hangisini çekerse. Fiyatlara öyle hemen razı olmak yok. Biraz pazarlık yapıyoruz, anlaşınca da balıklarımızı ve roka salatamızı sipariş ediyoruz.

İster bir hafta sonu kalmalık, ister günübirlik. Yitik zamanlarınızı tamir edebileceğiniz, kendinizi yenileyebileceğiniz, çok yakın ama bir o kadar uzak Adalar; İstanbul’un stresli ve yorucu günlerine, en güzel alternatif.

 
Toplam blog
: 47
: 1945
Kayıt tarihi
: 04.08.07
 
 

Eskişehir'de yaşıyorum. Kısa hikayeler yazıyorum. Bir oğlum var.   ..