Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Nisan '11

 
Kategori
Deneme
 

Yitirmek...

Birkaç saattir, sözde sana yazıyorum da aslında çaktırmadan -yoksa çaktırarak mı?- kendimle konuşuyorum. 

Neler yazmadım ki bu birkaç saattir. "İçtenlikten" girdim, "hesap çıkarmaya" geldim... Geldim gelmesine ya, yazdıklarımla senle bir adım ilerleyemedim. En son "bilinç" dedim; gerçi "bilinç" de bir işe yaramıyor, insan bazı şeyleri "yitirdikçe"... 

"YİTİRDİKÇE"... 

Bu "yitirdikçe" sözcüğü tam da "bilinç" ten söz ederken, aslında "bilinçsizce" çıktı ağzımdan. Onca "görmezlikten" geldiğim söz, dilimde ben farkında olmadan beliriverdi... "Yitirdik mi" gerçekten bir çok şeyi? 

Dün sabah, saat 10 arabasıyla Ankara'ya gideceğini bildiğimden otogara gelmiş, otobüsünü bekleyen senin saçını okşayınca, başını kaldırıp "Neden geldin sen?" demiştin... 

Oysa beklediğim, beni görünce gözlerinin parlaması, boynuma sarılmandı... Bundan sonra söze gerek kalmayacaktı zaten. Ama olmadı... Artık "seni son kez görmek için" desem ne anlam ifade edecekti. Demedim. Desem ne olacaktı ki sanki? 

"Seni son kez görmeyi" istemek, boş bir duygusal istek değildi oysa... İstemeyi "bilinçli bir istek" olarak istemiştim. 

Hatırlarsan fii tarihinde "Sana güvenim kalmadı." demiştin... Ben de sana "saf bir güven" anlamsız ve ilkel, "kuşku" sözcüğü belki daha doğru, "güven" de güçsüzlük var, düşünülmemiş bir şey kendiliğinden olma bir şey; oysa "kuşku" bir bilinç gerektirir." demiştim... Anlamamış gözlerle bana bakmıştın... 

Oysa anlaman gerekti. Dünyanın en "kuşkulu" ilişkisini yaşıyorduk. Yeryüzündeki tüm kurumların engellemeye çalıştığı; belki de cezalandıracağı bir ilişkiyi... 

Sanırım şurada hata yaptık... "SEVGİ" yi sadece bir duygu olarak gördük. Sevgi, "bilinçle" desteklenmezse, sadece "duygu" olarak kalırsa bizim özgürlüğümüz pahasına yürüyor... "Kıskançlık" dediğimiz "sevginin tek yanlı yozlaşması" işte burada başlıyor. Kıskançlık, sevgiyi "akıldışı" hale getiriyor... 

Peki ben pek mi "günahsızdım" ilişkinin bu hale dönüşmesinde? 

Yok değildim... Ben kendi içimde başka bir çelişki yaşıyordum. Hem seni "bütünüyle" istiyor; hem de senin kişisel yaşamında "özgür" olmanı istiyordum. Hem bana bağlı; ama hem benden bağımsız olmanı yani... 

Bu "çelişkiyi" aşmak zor bir işti de gene de aşılabilirdi... 

Bir sevgi ilişkisinde iki kişi "başkalarını" araya katmadan sadece "iki kişi" yaşarsa bu çelişki aşılabilirdi belki... Elbet yaşamda bu "iki kişinin yaşadığı ilişki" diğer toplumsal ilişkilerini etkileyecekti de; ama ilişkiyi yaşayan bu iki kişi, eğer diğer ilişkileri bu "iki kişilik ilişkiye" katmaz; ya da ilişkiyi etkilemez hale getiremezler miydi? 

Neyse... 

"İlişkiler hakkında 'fesefe' yapılmaz; ilişki yaşanacaksa yaşanır." diyen felsefeci (doğru ya artık filozof devri bitti) dostum belki de haklıdır kim bilir... ? 

UFUK KESİCİ / Antalya

 
Toplam blog
: 75
: 364
Kayıt tarihi
: 10.07.08
 
 

55 yaşında dershanelerden SSK emeklisi edebiyat öğretmeniyim... Aslen İzmirliyim... 95 yılından b..