Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Temmuz '15

 
Kategori
Yoga / Meditasyon
 

Yoga ve hayat

Yoga ve hayat
 

"Her yoga dersinde matın üzerinde doğup, büyüyüp, yaşlanıp ölüyor gibi hissediyorum." Geçenlerde derslerimden birinde öğrencilerden biri hissettiklerini böyle ifade etti. Bir anlığına birkaç yıl önceki yoga eğitmenlik kursu günlerine gidip geldim. Derslerden birinde eğitmenimiz yoga derslerini hayata benzetmişti. Doğmak, büyümek, yaşlanmak ve ölmek... Öğrencim bu düşüncesini ifade edince yoga matının üzerinde bir hayat mı geçiriyoruz diye düşünmeden edemedim. Sahi yoga dersi boyunca matın üzerinde hayatımızın tüm kesitlerini yaşıyormuş gibi hissettiğiniz oldu mu hiç?
 
O gün dersin zirve duruşu "sirsasana"ydı (baş duruşu). Derse meditasyon ile başlamış, nefese odaklanmış, nefes alış verişleri sakinleştirip dinginleştirdikten sonra "marjaryasana-bitilasana" (kedi-inek esnetmesi) ile omurgayı esnetmiştik. Dört ayak üzerinde ters kol ters bacak açarak dengeyi sınamaya başlamıştık. Bu çalışma ile karın kaslarını da çalıştırmıştık. "Sirsasana" bir ters duruş olduğu için omuz kuşağını ve karın kaslarını güçlendirmek ve bedeni bu duruşa hazırlamak gerekiyordu.
 
"Surya namaskara" (güneşe selam) serileri ile bedeni ısıtmaya başlamıştık. Hem omuz kuşağını güçlendirmek hem de karın kaslarını çalıştırmak için bu serilerin aralarına "phalakasana" (sopa), "chaturanga dandasana" (alçak şınav), "vasisthasana" (yan sopa/Bilge Vasistha duruşu) ve "ardha salamba sirsasana" (yunus duruşu) ekliyorduk. Omuz kuşağını güçlendirmek ve bedeni dengede tutmaya alışmak için "eda pada adho mukha svanasana" (tek bacak havada aşağı bakan köpek), "eka pada phalakasana" (tek bacak havada sopa), "eka pada chaturanga dandasana" (tek bacak havada alçak şınav) ve "phalakasana"nın değişik varyasyonlarını yapmıştık. 
 
Daha sonra yere yatıp karın kaslarını güçlendirmeye devam etmiştik. Bacakları 90 derece havaya kaldırıp her nefes verişte bir bacağı yere doğru yaklaştırıp yere değdirmeden nefes alırken 90 dereceye kaldırmak… Karın kasları yanmaya başladığı anda bacaklara 90 derece havada tutup bacakları yüzermiş gibi çırpmak ve çırparak iki bacağı birden yere yaklaştırıp sonra çırparak tekrar 90 derece kaldırmak… İki kez “navasana” (sandal duruşu) yapıp beşer nefes bekledikten sonra, “navasana”da karın kaslarını kaburgalara kadar içeri çekip bacakları bedene elimizden geldiğince yaklaştırmaya çalıştık. “Navasana”da nefes alırken kürek kemiklerine kadar yere yaklaşıp nefes verirken “navasana”ya kalktık. "Navasana"da nefes alırken bacakları yana açıp nefes verirken kapattık. En son "navasana"dan "halasana"ya (saban duruşu) yuvarlanıp "tadasana"ya (dağ duruşu) kalktık. 
Son "surya namaskara"da "adho mukha svanasana"da (aşağı bakan köpek) beş nefes bekledik ve dizlerin üzerinde yere oturduk. Artık zirve duruşunu yapabilirdik. "Sirsasana"nın dirseklerin üzerinde varyasyonunu denedikten sonra bir de başın ve kolların üzerinde yükseldiğimiz varyasyonunu yaptık. Ardından "balasana" (çocuk pozisyonu) ile bedeni dengeledik.
 
"Janu sirsasana" (baş dize duruşu) ve "paschimottanasana" (yerde öne eğilme) ile omurgayı biraz daha öne eğip rahatlattık. "Jathara parivatanasana" (karından burgu) sonrasında "savasana" (derin gevşeme ve dinlenme pozisyonu) ile dinlendik.
Dersin sonunda benim aklımdan geçenler "bedeni ters çevirdik, dünyaya farklı bir açıdan baktık, başkalarını anlamaya çalıştık, olayları başkalarının gözünden de görmeyi denedik"ti. Oysa öğrencilerden biri tüm dersin anafikrini değiştirdi. Daha önce dillendirilen ama sonradan unuttuğum bir şeyi bana hatırlattı: Yoga ve hayatın benzerliğini...
"Her yoga dersinde matın üzerinde doğup, büyüyüp, yaşlanıp ölüyor gibi hissediyorum." Yoga derslerini hayata benzetmek... Dersin başında meditasyon sonrasında omurgayı esnetirken; henüz akışa geçmeden bedeni yavaş yavaş hareketlendirirken "doğuyorduk." Bedeni "surya namaskara" serileri ile ısıtırken "çocukluğumuzu yaşıyorduk." Güneşe selam serilerinin arasına bizi o günkü dersin zirve duruşuna hazırlayacak başka asanalar eklediğimiz anlar "gençlik dönemimiz" değildi de neydi? Zirve duruşunu yaptığımız o an ise hayatımızın da zirvesi "en olgun" hissettiğimiz orta yaşlar değil miydi? Zirve duruşundan sonra bedeni dengelemek için kullandığımız asanalar sizce de orta yaştan ileri yaşlara doğru adım adım gerilememize benzemiyor muydu? Dersi bitirmeden önce bedeni soğutmak ve sinir sistemini sakinleştirmek için yaptığımız öne eğilme ve burgu gibi asanalar ise "yaşlılık" dönemi olabilir miydi? En son "savasana"yı da, gerçek sözlük anlamıyla "ceset pozisyonunu” da, ruhun bedeni terk ettiği "ölüm" olarak nitelendirebilir miydik? Yani bir yoga dersi boyunca doğup, çocukluğumuzu, gençliğimizi, olgunluğumuzu, erişkinliğimizi, yaşlılığımızı ve ölümümüzü tatmıyor muyduk? Sizce de her ders baştan sona bir ömür değil miydi?
 
Toplam blog
: 201
: 432
Kayıt tarihi
: 08.05.13
 
 

Uluslararası Yoga Alliance onaylı hatha, vinyasa, yin ve prenatal yoga eğitmeni... Hayata bambaşk..