Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ekim '09

 
Kategori
Sağlıklı Yaşam
 

Yoğun bakım üniteleri

Yoğun bakım üniteleri
 

Hastalıklar ameliyat aşamasına gelince; ilk önce ameliyat yapacak doktor ve ameliyat olunacak hastane arayışına girilir. Fakat bunlar kadar hatta bunlardan daha önemli dikkat edilecek şey hastanenin yoğun bakım ünitesi olmalı. Zira ameliyat ne kadar başarılı geçerse geçsin, ameliyat sonrası yoğun bakım ünitesi şartlara uygun değilse ve iyi bir bakım hizmeti vermiyorsa hastanın sağlığı daha da kötüye gidebiliyor. Ameliyatı başarılı geçmiş bir çok hastanın yoğun bakımda kötü bakılması nedeniyle enfeksiyon kapma ve hayatını kaybetme riski, ameliyattan çok daha fazla olabiliyor.

İki hafta önce kalp yetmezliğinden dolayı annemi hastaneye yatırdık; kalp kapaklarının değişmesi gerektiğine karar verildi. Hemen hangi doktora yaptırsak diye araştırmaya başladık. Hastane arayışına girmedik çünkü yıllardır hizmet verdiğim üniversite hastanesinde yaptırmak daha mantıklı geldi. Hem ortamı hem de çalışan bir çok insanı tanıdığım için işlerim daha kolay olur diye düşünmüştüm. Yanlış bir düşüncede olduğumu annem ameliyat olduktan sonra anladım.

Yaklaşık 7-8 saat süren başarılı bir operasyonla iki kalp kapağı da değiştirildi. Ameliyat sonrası yoğun bakım ünitesine alındı. 2 gece orada kaldıktan sonra hafta sonu olmasına ve uzman bir doktorun bulunmuyor olmasına rağmen servise çıkarıldı. Aynı gece annem defalarca fenalaştı her seferinde panikle yoğun bakım doktorları gelip baktı ve normal deyip gittiler. Annemin fenalaşmaları 3-4 gün daha da artarak devam etti. Her seferinde annemi kendini bırakmakla ve neredeyse naz yapmakla suçladılar. Annem neden gittikçe kötüye gidiyor diye sorduğumda, sürekli bunlar normal deyip geçiştirildi. Ama annem sürekli kan keybediyor ve günde iki ünite kan takılıyordu. Nihayet ameliyatının 7. gününde akciğer filmi çekildi ve içerde bir kanamanın olduğu anlaşıldı, gece yarısı apar topar ikinci ameliyata alındı. Kanamanın sebebi olarak verilen kan sulandırıcı ilacın (coumadin) dozunun ayarlanamadığı, bu nedenle damarlara baskı yapıp kanamanın olduğu söylendi. Herşey gibi bu da normaldi(!) Oysa günde 3 -4 defa bu durumu kontrol eden testler yapılıyordu ( PT, INR)

İkinci ameliyat sonrası yoğun bakım ünitesinden annem "beni öldürecekler" korkusuyla çıktı. Bir hafta içerisinde 2 ameliyat geçiren bir insan için oldukça normaldi. Bir de kısa aralıkla iki defa uzun süreli narkozun etkisinde kalmış bir insanın psikolojisinin bozulması gayet doğaldı. Halüsinasyonlar görüyor ve sürekli yoğun bakımda onu öldürmeye çalıştıklarını söylüyordu. İlk başta narkoz etkisi diye çok ciddiye almadım. Ama daha sonra başka hastaların ve hasta yakınlarının da aynı şeyleri söylemesi üzerine ( bu teyzeye çok eziyet ettiler gibi) annemi biraz daha dikkatli dinlemeye başladım. Hayalle karışık olarak tutarlı şeyler anlatıyordu. İlacın dozunu fazla kaçırdıklarını duyduğunu ve şikayet ettiğini ondan sonra oradakilerin kendisine düşman olduğunu anlatıyordu. Altını değiştirmediklerini, leş gibi kokuyorsun dediklerini, su isteyince vermediklerini vs vs.

Söylediklerinin ne kadar doğru olduğunu bilmiyorum ama ikinci ameliyatına sebep olan şeyin ameliyat sonrası bakımdan kaynaklandığını biliyorum. Annem bu ameliyat sonrası hem duygusal hem de fiziksel olarak oldukça acı çekti. Bunun sebepleri bir çok açıdan incelenebilir ama bu yoğun bakım ünitelerinin ne kadar önemli olduğu gerçeğini değiştirmez..

Yoğun bakımda yatan hastaların bilinçleri tam olarak açık olmadığı için tamamen bilinçaltı ile düşünüp konuşuyorlar. Büyük ameliyalar sonrasında hastaların karakteri değişiyor söyleminin bir nedeni de yoğun bakımda yarı açık bilinçleri ile, karşılaştıkları kişilerin davranışları ile ilgili olduğunu düşünüyorum. Fiziksel, duygusal ve ruhsal açıdan tamamen savunmasız bir biçimde, ve hiç tanımdağı insanların bakımına muhtaç bir şekilde yatıyorlar. (Yoğun bakıma ilk girdiğimde annemin etrafına korku dolu gözlerle bakışını hiç unutamam. Tamamen nerede olduğunu bilmez bir halde anlamaya çalışarak bakıyordu.) Düşünme ve konuşma bakımından 2 yaşlarındaki bir çocuktan farksızlar. Bu nedenle yoğun bakımda kaldıkları süre içinde duydukları her söz, uğradıkları her davranış direkt bilinçaltına etki ediyor.

Yoğun bakım ünitesende çalışmak kolay birşey değil, onların da psikolojileri bozuluyordur mutlaka ama buna bir çözüm bulunması gerekmektedir. Yoğun bakım ünitesinde çalışan personelin psikolojik destek alması ve hastaların psikolojik yapısı hakkında bilgi verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Oradaki hastaların 2-3 yaşlarındaki bir çocuktan farksız olduğu ve duydukları, gördükleri herşeyden etkilendiklerini unutmamak gerekiyor.

 
Toplam blog
: 117
: 2437
Kayıt tarihi
: 07.02.09
 
 

1970 Tokat doğumluyum. İstanbul Tıp Fakültesi Sağlık Meslek Yüksekokulu Tıbbi Laboratuvar bölümü mez..