Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ocak '09

 
Kategori
Blog
 

Yoğurtlu sarımsaklı mı?

Yoğurtlu sarımsaklı mı?
 

İzmir/ Adnan Menderes havalimanı ve Meisel'ler


Yoksa sade mi olsun? Mihriban!( Gönülden seven dost)

Dağınık karmakarışık düşünceler; bir elde dizüstü diğerinde külçe gibi el bagajı.

Yeğenin canı çekmiş, güllü lokumu! Oğul’un çiğdemleri!

Hayal’in ısmarladıkları: Kitapları dergileri!

Herkese; kese elverdiğince çoban armağanı; canan hesapta; can öksüz!

Yünden beresi yok; yürek bereli, sona kalan dona…

Mantık yine sahnede, kimin umurunda. “ Şükret Allah’ına!”

Bir kedisi olmayanlar da var bu çetrefilli dünyada!

Kasketim siyah, gözüm ayna gibi parlayan camlara takıldı!

Adamıma “Sen git bekleme ben nasıl olsa yolu biliyorum” dedim!

Maksat:

Kendime gelmek, bilânço yapmak! Yanıma almayı unuttuklarımın kafamda listesini çıkarmak; aylak, aylak iki saat oturmak olur mu? Tüm bu hesaplar demir kuş sendromuna düşmemek için hazırlanan komplolar!

Nereye gitsem bu kadının vesvesesini taşımak… Kişi kendinden boşanır mı?

Ne unuttuğumu hatırlamıyorum! Aklıma daracık koltuklar oturuyor “İnşallah yan koltuk boş kalır duaları başlıyor”

Başıma geleceğini bilirim; tüylülerden kaptım bu virüsü!

Ne yan koltuk boş kalıyor ne de onun yanındaki!

Kelli felli; iri yarı, gözleri gece mavisi; tıraş losyonu limoni; başlıyor sorular sormaya; yanıtları beklemeden konuşmasına devam ediyor!

“ Yazı yazıyorum, kelimelerle anlatamam; bana verdiği mutluluğu.

Yorumun ne olduğunu biliyorsunuz değil mi? Yorum meselesi çok vakit alıyor; çoğu zamanda yanlış anlaşılıyor! Akım diyorsunuz; bakım olarak karşıya yansıyor! Kel olan kaldı mı? Artık şimşir tarak pazarlarda satılmıyor.

Bir eda, bin seda. Ümmet beni dinlesin! Hamamdaki sesim, sabun köpüğü hevesim; hep benim sırtım keselensin; tüm tellaklar beni yuğsunlar yıkasınlar!

Sedefli takunyalar lâyık ayaklarıma. Enim boyumu aşkın!

Aman Tanrım; yoksa o ben değil miyim? Bu ne telaş?

Hangi sırada olmak; bu kadar önemli mi?

Aktüel bir konu; kaç kişiyi geriyor veya ilgilendiriyor?

Az ama öz; gözünü sevdiğim bir avuç çok değerli okurum var!

Onlar benim için sayılarına göre değer taşımıyor, verdikleri mutluluklara paha biçilmiyor!

Umarım sizi yormuyorum, anlattıklarım ilginizi çekebildi mi? Bir ev kadının da entelektüel bir uğraşı olmalı! Bulaşık yalaşık dışında! Berlin de mi yaşıyorsunuz?”

“ Ben mi? Bir orada bir burada “Entelektüelim” olmadığı için hizmet vererek yaşamı değerlendirmek hedefim; anlayacağınız! Anlattıklarınız gerçekten çok heyecan verici, devam edin lütfen!”

“Teşekkür ederim! Hayatta yüksek tahsil doktora, unvan gerekli mi? Çok şükür! Yazmak bir sanat dalı, Allah vergisi, söküp atsam bile kimsenin işine yaramaz çünkü uzmanlık belgesinde benim adım yazılı! Lâtife bir yana; istesem uçağın en önünde oturur rahat koltuklarda uzanabilirim! Ben ne yapıyorum? Aralarına katılmak, onlardan bir şeyler öğrenebilmek için can atıyorum! İster kariyer, ister bir ev kadını; ne hayal ederler, düşleri var mıdır? Gazete okur mu? Dizilerde özlem giderir mi? Ne tür fantezileri vardır diye merak ediyorum! Her neyse gelelim biraz evvel size açıkladığım “Yazıya yorum yazmak meselesine”

Futboldan hoşlanır mısınız? Bakın anlar mısınız demiyorum!

Malumunuz olsa olmasa da; (ligine maçın oynandığı ülkeye göre) futbolda hakemin üç renk kartı vardır!

Kırmızı sarı ve mavi! Evet, mavi niye şaşırdınız?

Uzun, uzun saçmalı, sapanlı kapanlı yazı hakkında yorumlar düzmek yerine, futbol hakemlerinin yaptığı gibi yazılara kart göstermeyi daha uygun görüyorum. Milliyet Blog camiasını fikrimden haberdar edip; önümüzdeki günlerde teklifimi oylamaya sunmak istiyorum! Kabul edenler; etmeyenler gibi! Siz ne dersiniz Hanımefendi?”

“ Ben bu işe ne derim valla bilmem ki! Bildiğim kadarıyla kırmızı kartla duş almaya gidiliyor, arınmak için; sarı kartla duş almaya aday olunuyor! Mavide ne yapacaklarını kestiremedim de…”

“ Allah iyiliğini versin beni tanımadın mı? Alev Hanım! Benim! Ben İlhami!

Mavi kartı görünce benim yaptığımı yapmalılar; bir ara ortalıktan kayboluverseler; geride kalanlar biraz rahat nefes alırlar; dönüşü korkuyla bekleseler de…

Mavi kart mavi karttır! Oyunu bir süre karşıdan izlemek her oyuncuya iyi gelir; nefesi açılır; teri kurur! Bu arada sarımsağın kokusu uçar!”

“ İlhami bana bak elimde ne var?”

“Kırmızıya çalan bir ruj”

“Ruju kırmızı kart farz et! Oyun alanımı terk et! Çağırmadan dönme lütfen!

Gece mavisi lenslerini de bir daha takma! Dedikodu ortamı yaratma!

Anlayan var anlamayan!

“ Kendi İlhami’sine âşık olmuş” Derler! Kalaysız kapta yoğurt çalarlar!”

İzmir Berlin arası 2009 Ocağı

THY/ Sun Express XQ 922 sayılı sefer uçağı.

9.Ocak 2009

Küçük Sibirya’dan selamlar, sevgiler!

 
Toplam blog
: 584
: 853
Kayıt tarihi
: 01.03.07
 
 

Dinleyenin olmadığı yerde anlatmanın önemi! Nasıl YAZAN oldum. 'Yalnız doğar, yalnız göçer' eskile..