Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Şubat '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Yok devenin...

Yok devenin...
 

Foto.www.canakkaleciftligi.com


Can sıkıntısı.
Elime televizyonun kumandasını aldığım zaman, bütün kanalları dolaşırım.
Bu işi evde yaparım.
Kahvede, birçok insanın oturduğu, herhangi bir yerde değil.
Birilerinin baktığı bir diziyi şak diye kapatıp, kendi keyfime herkesi ortak edebilir miyim?
Edemem.
Edersem.
Yok devenin gözü... (Devenin gözü var) derler adama.
Bir de gözüne sokarlar deveyi.

**

Kanallar arasında gezinirken, belgesel benzeri bir magazin programı ile karşılaştım.
Ekranda ”Mersin” yazıyor.
Süslü püslü bir deve, ağzını köpürte köpürte geviş getiriyor.
Devenin önünde birkaç adam. Konuşuyorlar. Devenin sahibi ciddi ciddi anlatıyor.
—Deve Dünya bereketidir. Kaç il merkezi varsa, her il merkezine on deve alacaksın, başlarına bir çoban. Bak o zaman yurdumuz bolluk ve bereket ile dolar taşar. Hiçbir dert kalmaz. Bu işi devlet yapacak. Devlet devenin kıymetini bilmiyor.
Sunucu;
—Yani her il’de on deve olacak. Bu develere devlet çoban tutacak. Bakacak. Memleket bolluk bereket olacak. Hangi il daha iyi deveye bakarsa, daha bereketli olacak, öyle mi?
—Evet! Bak daha bitmedi. Devenin ağzından çıkan köpüğü kısır kadınlara yedirirsen, çocuk doğurur. Sütü… yünü…
Adam sayıyor da sayıyor.
Memleketi ekonomik krizden çıkmanın yolunu bulmuş vatandaş.
Her il’e “on deve.” İster ye, ister gevele.
Bak sen şu vatan kurtarma formülüne.
Bu kadar cehalet olmaz.
Yok devenin başı !…(Devenin başı var.)

**

Kadın öğretmen emeklisi.
Sitede, balkondan balkona bağırıyor.
—Bizim öğretmen arkadaşın oğlu, yarın OKS’ye girecek. Kırk defa Fatiha ile Gulhüvalla okuyuverin. Sınavı kazansın. Siz okuyun, bi de okuyacak başka birine söyleyin. Oda başkasına söylesin. Okuyun.
Dua zinciri kuruluyor.
Ne gerek var, okula gitmeye, ders çalışmaya. Dershaneye para kaptırmaya. Okuyun, okuyun, kırk defa okuyun. On çarpı kırk defa okuyun. Dua ile bu iş oluyormuş.
Öğretmen ablam öyle diyo…
Yok devenin arka bacağı!… (Devenin arka bacağı da var.)

**

Hani biz büyük bir deprem yaşadık ya.
Yüzbin kişiden fazla vatandaşımız öldü gitti. Gerçi ölenlerin sayısını gizlediler, falan filan… ( Depremde aslında bir kişi ölmüş. Geri kalan 99 bin kişi “depreme karşı tedbir” almamaktan.)
Son büyük debremlerden, Çin’deki deprem savaştan beter. Myanmar’da fırtına felaketi insanın kanını donduran cinsten.
Afganistan’da büyük bir deprem oldu. İnsanlar yardım getiren helikopterlere şeytan diye taş attı, kaçan kaçana…
Tsunami dalgaları… tayfunlar… yer kaymaları… seller…
Dünya’nın her yanında doğal felaketler alabildiğince çok fazla, her gün bir felaket.
Japonya’nın sallanmadığı gün yok…
17 Ağustos 1999 tarihinde Marmara Bölgesinde olan depremle ilgili konuşurken, akrabam olan İmam Hatip Lisesi mezunu bir genç şöyle dedi;
—İmam Hatipleri kapatırsanız elbette deprem olur.
!!!..;?
Yer misin yemez misin?

Japonya’da hergün deprem oluyor. Ben şimdi merak ettim.
Dedim ki;
—Japonya’daki imam hatipleri kim kapattı? Hiç imam hatip lisesi olmayan diğer bazı ülkelerde niye deprem olmuyor? Vatikan niye yıkılmıyor?
Kardeşim, depremlerin oluşu ile ilgili bilimsel açıklamalar var.
Okusana.
Bilgini, bilimsel olarak geliştirsene, yenilesene.
Hala, Dünya sarı öküzün boynuzunda mı?
Öküzün burnuna sinek konunca, öküz kafasını sallayınca deprem mi oluyor?
Depremin, dinle imanla alakası yok kardeşim!
Beynini emanete mi verdin? Mantıklı düşünsene…
Yok devenin kulağı…(Devenin kulağı var gerçekten.)

**

Şimdi ülkemize, keneler musallat oldu. Kuş gribi bitti, gitti.
Kuş gribi için bir kaşık suda fırtınalar koparıldı. Dünya’da kuş gribinden ölen insan sayısı; ülkemizde bir günde, trafik kazalarında ölen insan sayısından az.
Artık Dünya’da sessiz sedasız biyolojik bir savaş yapılıyor.
Keneler, büyük ihtimalle laboratuarlarda üretiliyor. (Benim görüşüm.) Başka ülkelerde kene sorunu yok mu?(?) Kene sadece bizim ülkemizde mi?
Bir imam keneden ölen bir kadının cenazesinde;
“Kenelerin fuhuş yüzünden Allah’ın insanlara musallat ettiği bir bela olduğunu” söylemiş.
Yok devenin kuyruğu… (Vallahi var)
“Çanakkale’de “kene olayı” yok. Biz bu ahlaksızlıktan “yırtık abicim.” Diyemedim.
Ayvacık’ta (Çanakkale’nin bir ilçesi) keneden bir kişi öldü.

**

Bayburt’ta yılanla tedavi.
Televizyon programlarına çıkıp burnunu ekrandan, evimizin salonuna sokan, gözlerime bak! diye bağıran, evimizdeki bozuk ev aletlerini tamir edeceğini söyleyen medyumlar…
Aklımızdan ne geçtiğini bildiğini iddia eden hokkabazlar…
Kurşun döktürenler…
Ormanda kaybolan koyunlar için, çakal ağzı bağlayanlar, bağlatanlar…
Eski pabuçla, felçlileri yürüteceğini iddia edenler…
Okuyup üfleyenler…

**

Allah insanlara, düşünsünler, yorumlasınlar diye akıl vermiş.
Aklını peynir ekmekle yiyenler…
Beyin salatasını her şeyin üstünde görenler…
Hayatı, kelle paça sananlar…
Devenin nalı ile ilgilenenler…

Bilin ki her şey:
“Aklın ve bilimin ışığında” yol alır.
Bunun dışında her şey boştur.

**

Birgün;
Aklımızın ve mantığımızın almadığı bir olayda;
“Yok devenin nalı” dediğimizde, herkesi inandırmak zorundayız.
Zira memlekette, “öküzle deveyi” karıştıran çok.
Devenin de öküz gibi, nallandığını zannedenler var.

Yok devenin nalı…(Gerçekten devenin nalı olmaz.)

<ı>Not: Bu yazıyı çok önceden yazdım. Anlattıklarımın gündemden düşüp düşmediğini hala fark edemedim(!)

 
Toplam blog
: 420
: 1641
Kayıt tarihi
: 19.12.08
 
 

1957 Çanakkale/Yenice doğumluyum. Öykü ,deneme, şiir yazarım. Yazdığım bir çok şiirin bestesini d..