Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Temmuz '07

 
Kategori
İlişkiler
 

Yok manzumesi

Yok manzumesi
 

Hep olmasını istedik, hep aşık ve de maşuk yaşamaktı isteğimiz. Elimizden kayıp gitti tüm o istediklerimiz ve biz baktık. Olmasını hep kurguladık ama hiç olmazının anlamını koymadık. Olurları alt alta sıraladık ve kural eyledik, olmazsa olmaz cihettinden. Olmaması neydi hiç bilemedik. Olmamasını düşündüm ne katıyor bana. Alt alta koymayı ve işte aha hayatımda yok ve ben bu yokları yaşıyorum dedim ve sıraladım. “Nazım dürttü beni Türkbükü nde bir gece vakti, ben masumdum oysa ki”

1- Kimilerini dinliyorum, ama hiç biri o gibi virgülsüz cümle kuramuyor.
2- Rüzgar esiyor bir koku geliyor burnuma dönüp bakıyorum o yüz yok.
3- Gece vuruyor yatağıma soluma dönüyorum o yok.
4- Yalıda yürüyorum bir eski tanışla karşılaşıyorum yanıma bakıyor nerede derle, eksik bakıyor bana. Ben buradayım bak heeeey ben hani. Yok o ila benle arıyor bakışları tamlamayı kurmak için. Kızıyorum.O yok yahu ne yapayım.
5- Aha işte en kaddarı da geldi elinde tepsisiyle buyur gel, sat bakalım midyelerini sen de sor da boğuvereyim seni şuracıkta.Yemeyeceğim len senin midyelerini, oğluma dua et sen onun sayesinde alıyorum."Zaten ona da o öğretti midye dolma ziftlenmeyi tüm tepsiyi silip süpürürcesine"
6- Bak sen allahın işine bu garabet koya orsasına yatmış bir tekne giriyor. “ Ulan bulmuşsun rüzgarı, niye indirdin geneonı salak, bir tane daha tromolaydı atacağın, sonra alacaktın inbatı sancağından getirecekti seni bize.Yok olmaz ama motorla gir sen hıyar... Kime diyebildim bunu kimseye kim bana aman sende geldi ya dedi, kimse...
7- Sarhoşum, geceye vurmuş başım. Kimse yok bana sataşacak “zorunda mıydın bu kadar içmeye”. Sarhoş bile olamıyorum yahu ağzımın tadıyla kimse zorunda mıydın demiyor.
8- Yüzemiyorum, kulaçlarımla açılıp kimseyle buluşamıyorum.Kimse o yeşile çalan ela bakışlarında denizin tuzuyla kan gelmiş akıyla bakmıyor gülümseyerek ve de of nefesim sersenişiyle.
9- ....
10- ....
11- ....
12- ...
...

Öylesine gidiyor aslında bunlar. O dediğimin yokluğunda.
Yollardır, kararlardır, gidişlerdir. Hepimizin yaşadığı ve de yaşayacak olduğu. Bu gün o, yarın senin için o, öteki için o. Olması için koyduğumuz kurallar manzümesi olmadığı manzümesine. Bakın Çoşkundeniz'in deyişiyle bakalım kendi kendiliklerimize;
Hayatı ıskalama lüksün yok senin


"Yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala
yalnızsan, için rahat olsun. Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve
yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka
hiçbir işe yaramayacaktır. Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler
bulmaya hazırdır. Hani ağzınla kuş tutsan "Bu kuşun kanadı neden
beyaz değil?" diye bir soruyla bile karsılaşabilirsin... İki ucu keskin
bıçaktır bu işin. Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın
her zaman. Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. İyi halin
cezanda indirim sağlamaz. Sen, "Ama senin için şunu yaptım" derken o, "şunu
yapmadın" diye cevap verecektir. Ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka
bir iddiayla karşılaşacaksındır. Üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği
gibi yaşadın. Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin,
düşündün, şiirler yazdın. "Peki, o ne yaptı" deme. Herkes kendinden
sorumludur aşkta. Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller
koyuyorsa bu onun sorunu.
Bir insan eksik yaşıyorsa ve bu eksikliği bildiği
halde tamamlamak İçin uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için?
Hayatı ıskalama lüksün yok senin. Onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar
yaşasın. Her zamanki gibi yaşayacaksın sen. "Acılara tutunarak" yaşamayı
öğreneli çok oldu. Hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir
şey değil. Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın
ki.... Epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor. Kitap okurken de
mutlu oluyorsun Unuttun mu? Kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni
yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana. Yine içeceksin rakını
balığın yanında. Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de
cabası....Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun as
olan yürektir. Yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar
acıtsa da içini unutma; yasadığın sürece o yürek var olacak seninle
birlikte. Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda
duygusunu. Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o zaman
kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri
dolduracak yüreğini..."
Mehmet ÇOŞKUNDENİZ


Önemli bir not: Bu yazıyı daha önce Nazım Hikmet Ran dan bir alıntı yaptığımı sanarak yayınlamıştım ama "hercaideniz" bana bir uyarıda bulundu. Araştırdım ve hakikaten çok insan aynı yanılgıda kalmış. Fakat yazının
Mehmet Çoşkundenizin "Sen git aşk bana kalsın" adlı kitabında yer aldığını gördüm. Ne ayıp aetmişim yahu...
Özür dilerim Mehmet bey.
Bence not: Kimsenin üzerinde elim yok.Kimseye de lafım yok. Ben konuşurum kendimce hepsi de budur.

 
Toplam blog
: 97
: 635
Kayıt tarihi
: 04.01.07
 
 

öylecene yazmak istiyorum... Hepsi bu. ..