Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Nisan '13

 
Kategori
Siyaset
 

Yok olmaya mahkûm bir ideolji : "islamcı zihniyet"-9 (son yazı)

Yok olmaya mahkûm bir ideolji : "islamcı zihniyet"-9 (son yazı)
 

Din devletlerinde neler yaşanıyor?

Yazı dizinin bu son bölümünde İslamcı zihniyetlerin işbaşında olduğu ülkelerde yaşananlarla ilgili çıkan haberlerden örnekler vereceğim.

İşte İslamcı zihniyet sahipleri iktidara gelmeden önce özellikle sol ideolojiden aşırdıkları günümüz insani değerlerini söylemlerinde sıkça kullanarak toplumları yanıltırlar. İktidara geldikleri andan itibarense tüm söylediklerini unutarak gerçek niyetlerini ortaya koymaya başlarlar.

Bu durum tarih boyunca ve günümüzde de hep böyle olmuştur. İşte bu son bölümde vereceğim örneklerle, okuyucu bunu çok daha iyi kavrayacaktır.

İran İslam devriminden hemen sonra yaşananlar:

İran’da İslami rejim kurulmadan önce iki yıl boyunca kadınlar, kimi zaman çocukları ile Tahran sokaklarında devamlı gösterilere katıldılar. Kadınlar büyük bir coşkuyla Şahın hemen gitmesinin ve Humeyni’nin İslam devrimini gerçekleştirmesini istiyorlardı.

İslami rejim kurulur kurulmaz, İranlı kadınlar sevinçle Humeyni’yi kutlamaya gittiler. Ancak Humeyni o güne kadar söylediklerinin tamamını hemen unutuvermişti.  Ve vaat ettiklerinin tamamen aksini uyguladı. Sözü şuydu: “Şimdi İran’da İslami bir hükümet olduğuna göre, tüm kadınlar İslam’a uygun giyineceklerdir.”

Hayatlarının en büyük hayal kırıklığını yaşayan kadınlar, bu kez de Humeyni’ye karşı çıkmak istedilerse de devrim muhafızları tarafından her zaman dövüldüler, dağıtıldılar.Başlarından ayak bileklerine kadar örtünmeyenler kırbaçlandı, örtünmeden çalışanların işlerine son verildi; yakası açık, eteği kısa kadın elbisesi yâda ince kadın çorabı satan tüccarların dükkânları kapatıldı.

Sonra İran sokaklarında duvarlara şu afişler asıldı: “Kadınlar peçe takmazlarsa erkekler de günaha girer”, “Peçe takmayan kadın fahişedir”, gibi…

Bir süre sonra mecliste peş peşe çeşitli yasalar kabul edildi. Kadınlar avukat yâda yargıç olamaz; cinayete bile tanık olsalar kadınların tanıklığı dikkate alınmaz; kız ve erkek öğrenciler aynı sınıfta okuyamaz; kadın ve erkek aynı işyerinde birlikte çalışamaz; bekâr kızlar resmi dairede çalışabilmek için bakire olduklarını bir doktur raporuyla göstermek zorundadır”, gibi…  Bakire olmadığı saptanan bekâr kızlar hemen işten atıldılar.

İslami rejim bir süre sonra evli erkeklerin birden çok kadın almasına izin verdi. Muta denilen geçici evlilik meşru sayıldı. Bunun için gerekçe, erkeklerin cinsel isteklerinin önlenemeyecek kadar güçlü olduğu ve diğer yandan fahişeliğin önlenmesi gerektiği idi. Humeyni: “Evli bir kadının evden ayrılması mümkün değildir; kadın kendisini kocasının her arzusuna sunmalıdır, eğer ona itaat etmezse günahkârdır, o zaman ona yiyecek, giyecek ve cinsel ilişki yasaklanır” diye yazıyordu. Evlenme yaşı kızlar için 13’e indirildi. Boşanma hakkı ve çocukların bakımını üstlenme hakkı kadınların ellerinden alındı.

Sonra oruç yiyenler kırbaçlandı, alkol içmek yasaklandı, ilahi dışında şarkı söyleyen kadınlar tutuklandı, videolar kaldırıldı, televizyona sansür konuldu. Bütün bunlar hep din adına yapıldı.

Gelen haberlere göre bugüne kadar 12 bin kadar siyasi tutuklu İran’daki ceza evlerinde idam edildi. Devlet güçleri kendilerine sorun çıkara bilecek herkesi bir bahane ile temizliyor.” (İkibine Doğru dergisi, 12 Şubat 1989)

İran İslam Devleti’nde hiçbir şey düzelmedi.. Halk en çok rüşvet ve suiistimallerden bıktı:

“İslami devrim 1979 yılında zafer kazandığı zaman İran halkı çok mutlu olmuştu, büyük umutlar içindeydi. Oysa bu İslami düzende geçen 15 yılda halk çok baskı ve yoksulluk gördü ve artık halk umutlarını yitirmiş durumda. Her şeyden çok da, büyük suiistimaller yapan mollalara büyü kinleri var. İsfahanlı çiftçi Firuz: “Mollalardan hepimiz nefret ediyoruz. Ama artık hiçbir şey yapabilecekdurumda değiliz” diyor.”

“İran’da işsizlik çok yaygın, ücretler çok düşük. İranlılar birkaç iş yapmadıkları takdirde geçinemiyor. Devlet memuru olanlar, iş saati sonunda şoför veya seyyar satıcı olarak çalışıyorlar. Sayıları 3,5 milyona varan bir kitle, döviz karaborsacılığı, yedek parça ve yabancı sigara kaçakçılığı ile yasal olmayan kaçak yollardan hayatını kazanıyor.”

“Halkın yaşam düzeyinde büyük düşüş var. Şah döneminin zenginlerinin yerini mollalar almış. Mollaların hemen hepsi kısa yoldan köşeyi dönmüş. İçlerinde dolar milyarderi olanlar bile var. Halk bunu biliyor ve tepki duyuyor. Kısaca söylemek gerekirse, bugünün İslam devletinde Şah dönemine kıyasla düzelen, iyileşen hiçbir şey yok. Son üç yılda idam edilenlerin sayısı 5000. Gizli polis ise her yerde…” (Hürriyet, 2 Haziran 1991)

Cezayir’de iktidara gelen FIS (İslami selamet partisi) vaat ettiklerini uygulamaya başladı:

Cezayir’de İslami Selamet Partisi (FIS) yerel seçimleri kazanınca kadınların ve erkeklerin umuma çık yerlerde bir arada olmasını, fahişeliği, talih ve şans oyunlarını, alkol içilmesini yasaklayacağını vaat etmişti. Seçimleri kazanır kazanmaz bu dediklerini hemen uygulamaya başladı.” (Zaman, 9 Ağustos 1990)

Yerel seçimi kazananlar, demokrasi sözlerini unuttu:

Cezayir’de İslami selamet Cephesi (FIS) taraftarları, asla demokrasiden ayrılmayacakları şeklinde sözler vermişlerdi. Ama 1990’da yapılan yerel seçimlerde önemli bir zafer kazanınca bütün o demokrasi sözleri unutuldu. “Kanun yok, anayasa yok, bundan sonra yalnızca Kur’an’ın ve Allah’ın kanunları geçerlidir” dediler. 1991 Aralık ayında parlamento seçimlerinin ilk turunda yine FIS’in büyük oy alması üzerine ordu bundan rahatsızlık duydu ve seçimin ikinci turunu iptal etti. Bincedid’i görevinden uzaklaştırdı. Seçimlerin iptalinden sonra cunta işbaşına geçti. Bugün tüm Dünya’nın genel kanısı şu ki, FIS’in ne dinle ne İslamiyet’le hiçbir alakası yok. FIS sadece dini kullandı. İslam dini Cezayir’de sadece iktidarı elde etmek için bir vasıta olarak kullanıldı.”(The New York Times Magazine, 31 Aralık 1992)

Mısır’da Laikler ve dinciler arasında tartışmalar kıyasıya sürüp gidiyor:

“Son yıllarda Mısır’da laiklerle dinciler karşılıklı birbirlerine hücum ediyor. Dincilere göre laikler bu güne kadar hep kendi entelektüel terörizmlerini uyguladılar, Mısır’ın derin İslami Arap kökenini ihmal ettiler, batı ile birlikte hareket ettiler. Ünlü bir laik yazar ise: “Dincilerin tek bir amacı vardır, oda Mısır’da laik devlet düzeninin yıkmaktır; onlar, insanların oluşturduğu demokratik sistem yerine egemenlik Allah'ındır sloganları ile dinsel otoritenin tek hükmeden olmasını istiyorlar. Bütün mesele budur” diyor. Mısır’da tartışmalar kıyasıya devam ediyor. (İnternational Herald Tribune, Şubat 1994)

Peygamberden daha Müslüman olduk:

“Son yıllarda peygamberin kendisinden bile daha Müslüman olduk!” Bunu Mısırlı yazar Mohammed Noah iddia ediyor. “Daha fazla İslami hükümet, daha fazla İslami toplum olmamız için büyük baskılar altındayız. Sonunda öyle Müslümanlar olduk ki Hazreti Muhammet görse şaşırırdı…” (The New York Times Magazine, 31 Mayıs 1992)

Sudan’da İslam’a uygun yaşam:

“Kişi başına yılda 4 milyon Türk Lirası gelir ile dünyanın en fakir ülkelerinin başında gelen Sudan’da, hastalık ve sefalet korkunç boyutlarda. Ama son dört yıldır Sudan’da herkesin aklı fikri kadınları İslam’a uygun giyinmesinde. 1992 yılın Mart ayında hükümet, Sudan’da Şeriat hükümlerine göre yeni ceza hukuku getirdi; buna göre İslam dininden dönene ölüm cezası verilecek, Zina yapan kadınlar meydanlarda taşlanarak öldürülecek, hırsızlık yapanın eli kesilecek, açık giyinen kadınlar kırbaçlanacak.” (The New York Times Magazine, 31 Mayıs 1992)

İşte yukarıda yazdıklarım gibi İslamcı zihniyetin tüm Dünya’da söylemleri günümüz insani, demokrasi ve hukuk değerlerinin kullanılarak halkların yanıltılmasıdır. Taktik her zaman aynıdır. Ancak iktidara geldikleri anda tüm söylediklerini kolayca unuturlar. Baskı ve zulüm dolu bir düzeni Allah’ın kanunu diye insanlara dayatırlar.

Bitirirken:

İşte bu yazı dizisi ile okuyucuya anlatmak istediğim, bu zihniyetin amaçladığı aslında yeryüzünde Allah’ın adaletini sağlamak filan değildir.

Tarih boyunca ve günümüzde yaşananlardan görünen gerçek şudur ki, bu zümreler gülümseyen yüzlerini göstererek iktidara gelirler ve kendi maddi, dünyevi ve siyasi çıkarları adına dini toplumların üzerinde bir baskı, zulüm ve çıkar aracı olarak kullanırlar.

İşte yeryüzünde ilahi adalet ve düzeni sağlayacak kıyamete kadar geçerli yegane kanunlar olarak toplumlara dayatılan din kuralları, yüzyıllardır hep baskı ve zulüm düzenlerine sebebiyet vermesi nedeniyle malûldür.

Bu yazı dizisi ilgisini çeken ve takip eden okuyuculara, özellikle yeni yetişen gençlere olmak üzere teşekkür ederim.

AHMET ELDEN

 
Toplam blog
: 138
: 5557
Kayıt tarihi
: 05.10.11
 
 

1968 Afyon doğumluyum Antalya'da yaşıyorum. Antalya end. meslek. lisesinden sonra Anadolu Ünivers..