Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ocak '17

 
Kategori
Güncel
 

Yok öyle yağma...

Yok öyle yağma...
 

Daha ilk saatlerinden itibaren kurulan hayalleri, umutları yıkmaya, bizi yıldırmaya, korkutmaya çalışsalar da hoşgeldin 2017.

İnadına HOŞGELDİN !

Son gününe yani 31 Aralık 2017 ye kadar kendimi ve çevremi daha iyi hissetmeye, kendimi ve çevremi daha mutlu ve güçlü hissettirecek seçimler yapmaya ant içiyorum. 

Biliyorum ki bu zor dönem geçecek. 
Moralimizi bozan, bana, bize kaygı ve umutsuzluk hissettiren, güzel ülkemizde hayatı cehenneme dönüştürmeye, bizi sindirmeye, korkutmaya çalışan, bizi küçük deliklere hapsetmeye çalışan, sadece yaşamımıza değil, yaşama sevincime, sevincimize kast eden terör...

Kim tarafından sahneye konuluyor, kimler tarafından destekleniyorsan desteklen, 
S E N İ A L T E D E C E Ğ İ Z ! 

Korkmuyoruz, bölünmüyoruz, ayrılmıyoruz !

Senin yüzünden birbirimizden nefret etmeyeceğiz.
Senin bize dayatmak istediklerine boyun eğmeyeceğiz.
Seni kullanarak bize ayar vermek isteyenlere izin vermeyeceğiz.
Kimsenin bizi sokmak istediği kalıba girmeyeceğiz.
İstiklal Marşımızda Mehmet Akif o muhteşem dizelerinde haykırıyor ya hani : 

" Ben ezelden beri hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım " diye

93 yıldır böyle yaşıyoruz ve böyle yaşayacağız.

Bu ülkede insanlar neşede de, kederde de birlik olur, birbirlerinin yardımına koşar, yaralarını sararlar. 
Vatanını seven herkes, çocuklarını aydınlık bir gelecek için aydın bir insan olarak yetiştirme gayretinden vazgeçmez. 

Namuslu vatandaşlar, bu vatanın topraklarında alın teri ve emekle yaşamaya, üretmeye, paylaşmaya ve direnmeye her şartta devam ederler. 

Biz buradayız.


Zeki Müren' den şarkılar, Neşet Ertaş' tan türküler, Fazıl Say ' dan bestelerle...
Aşık Veysel'den, Barış Manço' dan ders çıkaracak öğütlerle...

Orhan Veli, Bedri Rahmi, Sabahattin Ali, Nazım Hilkmet, Cahit Külebi, Fazıl Hüsnü, Yaşar Kemal, Can Yücel, Özdemir Asaf, Cemal Süreyya ve daha sayısız nice büyük kalemden dökülen şiirlerle, romanlarla...

Bizim yaşamımızdan, bizim insanlarımızdan esinlenen eski, yeni o
güzelim Türk filmleriye...

Trabzon'un mıhlamasıyla, Malatya'nın içli köftesiyle, Kayseri'nin mantısıyla, İzmir'in gevreğiyle, Sarıyer'in böreğiyle, Gaziantep'in baklavasıyla daha binbir çeşit tat ve lezzetle şenlenen sofralarımızla...

Türkü, Kürdü, Çerkezi, Lazı, Zazası, Alevisi, Sünnisi, Müslümanı,gayrımüslimiyle bu toprakları memleket bilen tüm insanlar birlikte yaşayacak acılarını, sevinçlerini, dostluklarını...

Mis gibi tüten kahvemizi sohbetimize bahane yaparız biz. 
İnce belli bardaklarda içtiğimiz tavşankanı çaylarımız gibi demlenir dostluklarımız. 
Birlikte söyler, birlikte oynarız. 
Kavga da etsek eninde sonunda beraber çözeceğiz sorunlarımızı.. 

Havası, suyu, taşı, toprağı ve en önemlisi insanı da " bir başkadır benim memleketim" in...
Bu da böyle biline...

Kimi zaman " Karakolda doğru söyler, mahkemede şaşar " gibi yapsak da yolumuzdan şaşmayız. 

Ait olduğumuz Ortadoğu coğrafyası insanından çok farklıyız biz. 
Benzemeyiz, benzetilemeyiz. Doku uyuşmazlığı var çünkü. 

Öyle zengin, öyle güçlü ve öyle enteresan bir milletiz ki.
Elimizden almak için her şeyimizi
Yedi düvel bir olup, yüzlerce yıldır saldırıyor, sallıyor, yıkamıyor hala.
Bıkıp usanmadan geliyorlar, geldikleri gibi de gidiyorlar her sefer.

Çünkü bir ölüp, bin doğuyoruz. 
Tarihe bakın, örnekleriyle sabittir.
Renklidir bu topraklarda insanlar ve yaşam.
Yasın siyahını da biliriz.
Yaşamın alını, morunu, çingene pembesini de..

Atatürk bize millet olma bilincini vermiş bir kere. 
Millet olarak ayağa kalkmanın, mücadelenin ne olduğunu iyi biliriz biz.
Düşünce kalkmasını, dünyadaki hiçbir millet bizim kadar iyi bilemez. 

Birbirimize yumruk sıkmadan, el ele tutuşup, birbirimize sarılarak, tek vücut olarak defedeceğiz bu musibeti. 
Bu bir psikolojik savaş aynı zamanda. 
Millet bilincimize, Türk varlığımıza, Anadolu'lu hüviyetimize, toprak bütünlüğümüze kast etmişlere karşı başarıyla yürütülmesi gereken bir savaş. 

Nasıl ölümcül bir hastalığı yenmek için sadece ilaçla mücadele değil, psikolojik mücadele ve moral gerekli ve hatta daha değerliyse, bizim de bu ölümcül belaya karşı tek vücut olmamızın, irade, azim ve inançla direnmemizin ve kendimizi savunmanın zamanıdır.

Sosyal hayatımızı sekteye uğratamayacaksınız.
Sokaklardan, caddelerden süpürüp, evlere tıkamayacaksınız. 
Çocuklarımızın, gençlerimizin hayatlarını, hayallerini karartamayacaksınız. 
Hayatı diledikleri gibi yaşamalarına, güzelleştirmelerine engel olamayacaksınız.

İsteyen kısa giyer, isteyen başını örter, isteyen içer, isteyen içmez. 
Bana ne ? 
Başkalarının hayatlarına, yaşam tercihlerine, inançlarına müdahale etme, kendine göre düzenleme hakkını bulan kim varsa, 
Sana ne ? 
Kime ne kardeşim...? 

Biz bu vatanda doğduk, bu vatanda öleceğiz. 
Hiçbir yere gitmeye falan da niyetimiz yok ! 
Korkutamayacaksınız! 
Bezdiremeyeceksiniz! 
Bölemeyeceksiniz! 

Anayasanın ilk 3 maddesine sonuna kadar bağlıyız ve sonsuza kadar da burada, bu topraklardayız. 

Bu vatana kem göz dikmiş bütün hainler
Siz mi inat, biz mi inat ?
Hadi bakalım.

Aklın ve barışın yolundan yürürsek bunu da atlatacağız. 

 
Toplam blog
: 115
: 830
Kayıt tarihi
: 18.11.12
 
 

1967 yılında İstanbul'da doğdum.Hacettepe Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesinden 1988 yılınd..