- Kategori
- Felsefe
Yokluğun Efendisi Olmak
Sokrat, varlığını kendi varlıkları için tehdit olarak algılayan ve onu bir türlü içlerine sindiremeyen düşmanları tarafından tezgâhlanan düzmece bir mahkemenin verdiği ölüm kararının infaz edileceği hapishanede, biraz sonra içeceği zehirle dolu kâseyi getirecek olan gardiyanı beklemektedir.
Yakın dostlarından bir kaçının yanında olmasına izin verilmiştir. Olaya şahit olanlar daha sonra, "her zaman yaptığımız sohbetlerin havası hakimdi. En ufacık bir korku ya da üzüntü belirtisi yoktu. Gayet mutlu ve huzurluydu." Diye anacaklardır o an'ları.
Sokrat, hiçbir zaman insanlığı kurtaracak bir ülkünün ham hayali peşinde koşmamış, tek bir satır bile yazı yazmamıştır. Yokluğu ve yok olmayı göze alarak kendi seçtiği bir ölüme doğru cesaretle yürümüştür.
Hatta bu trajik kaderi, Tanrı’dan gelen bir lütuf, bir hediye olarak kabul etmiştir.
Şimdi düşünüyor ve ifade ediyorum: belki de bu dünyadaki tek varlık nedeni, manâ aleminde aşk nasıl yaşanır sorusunun cevabını yaşadığı hayatla veren bir insan olarak tecelli etmesi içindir.
Ahmet Güreşçioğlu